Ne kadar çok siyaset yazmaktan kaçındıysam tam da ortasına düştüm. Bir gün KTÜ İktisat Fakültesinden Profesör Hasan Özyurt ile sohbet ederken şöyle bir şey demişti: Derste siyaset yapmamak için çok özen gösteriyorum ama benim anlattığım ders Para… İşin içinde para olunca siyasetten ne kadar uzak durabilirsiniz ki?
Aynı ikilemi yaşıyoruz. Siyasetin dışında, dil, edebiyat, tarih, sosyoloji, eğitim gibi birçok konu varken dönüp dolaşıp siyasete geliyoruz. Biz zaten kahvehane köşelerinde ne hükümetler yıkıp ne hükümetler kurmuşuz(!)
Bugün siyasetin dili üzerine bir kaç kelime edip her zaman gıpta ile baktığımız geçmiş siyasilere rahmet okuyacak ve günümüzde özlemini çektiğimiz üslup anlayışıyla bitireceğiz. Anadilde Eğitim üzerine dururken Muharrem İnce, “Siyasetin dilini değiştireceğiz; mizahı, nezaketi ve zekâyı ön planda tutan bir dil geliştireceğiz” dedi. Durup dururken söylemedi bunları İnce. Siyasetin dilinin gittikçe ağırlaştığını, kabalaştığını, nezaketten uzak bir hale geldiğini vurgulamak istedi. Doğrusu İnce, çok kibar bir dil kullanıyor. Geçmiştekilerden örnek vermeye hazırlanırken yakınlardan örnekler vermek de mümkün. Bunu onlar sağlıyor. Bakanken de Başbakanken de, şimdi de Ahmet Davutoğlu’nun da çok takdir ettiğim bir üslubunun olduğunu belirtmek isterim. Yine muhalefetten bir örnek; Ali Babacan da çok özenli bir dil kullanıyor. Şimdi diyeceksiniz ki, hükümet kanadından böylesine hoş bir dil kullanan hiç mi kimse yok? Var elbette ama çoğunluğun dili ne yazık ki çok bozuldu. Buna ana muhalefet liderini de eklemek gerekir. Kılıçdaroğlu da, siyaset yapacağım derken zaman zaman kırıcı, aşağılayıcı bir dil kullanabiliyor. Meral Akşener için, çok özen gösteriyor ama her an ağzını bozabilir kanaati hâkim bende. Bunda kuşkusuz rakiplerinin tutumunun da çok etkisi var. En çok da partisine İP denilmesine bozuluyorum. Siyasi rekabet, parti adını farklı şekilde kullanmaya kadar ulaştıysa durum vahim. Buna iktidar partisini de eklemek gerekir. Taraf olanlar Ak Parti, rakipler AKP diyor iyi mi? Ak parti’ye AKP dediğiniz zaman iktidardan mı gidiyorlar? İYİ Partiye İP dediğinizde oyları mı düşüyor?
İktidar kanadını sona sakladım. İcraatlarını, yaptıklarını, yapamadıklarını hiç sorgulamıyorum bile… En çok üslubuna dikkat etmesi gereken zamanın başbakanı, şimdinin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağır sözlerine bir türlü anlam veremiyorum. Acaba kullandığı bu dilin, sadece rakiplerini değil biz insanları da rahatsız ettiğini ona kimse söylemiyor mu? Yabancı siyasetçiler için zaman zaman kullandığı dil bizi mutlu etse de aynı üslubunu, iç siyasette de sürdürmesi, herkesin Cumhurbaşkanı olması hasebiyle, bu halkı rahatsız ediyor. Bunları kimseler dile getiremese de biz gazetecilerin görevi, danışmanların bile söylemeye çekindiklerini dile getirmektir. Demirel’i, Türkeş’i Erbakan’ı, Ecevit’i hatırlayın. Hoş o da Merve Kavakçı olayında mecliste dilini bozmuştu ya! Yine pek çok siyasetçi milletvekili rakiplerinin bile hayranlığını kazanacak çok özenli bir dil kullanıyordu. Yılmaz Karakoyunlu, Yasin Hatipoğlu, Ahmet İyimaya, ilk aklıma gelenlerden. Hepsine selam olsun!
Tek arzum, iktidarıyla, muhalefetiyle insanların birbirleriyle edebi bir şekilde söyleşmeleri, zaman zaman konuşmalarına şiirler katmaları, filozofların sözlerinden örneklerle konuşmalarını süslemeleri, adeta şiir gibi konuşmalarıdır. Bu kimseye oy kaybettirmeyeceği gibi, takdir toplaması bakımından belki de oy kazandırabilecektir. Geçenlerde bir hasbıhal sırasında, bir siyasetçimizin özlemini dile getirmesi beni umutlandırdı. 1990’lı yılların sonlarında bir Fransa seçimleri sonrası kazanan lider hakkında rakibinin şu sözünü hiç unutamam: Ben 35 bin Fransızca kelime biliyorum, o 37 bin kelime biliyor. Dolayısıyla kendini daha güzel ifade edebildiği için seçimi o kazandı. Tebrik ederim.
Gördünüz mü? Dil bilmek, usul erkân bilmek böyle bir şeydir işte. Size kaybettirmez, aksine kazandırır. Nitekim ilk kurulduğunda Ak Partiyi iktidara taşıyan da, Tayyip Erdoğan’ın herkesi kucaklayan üslubu değil miydi?
Keleci bilen kişinin / Yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin / İşini sağ ede bir söz
Kişi bile söz demini / Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini / Sekiz uçmağ ede bir söz
Son günlerde bir Nazım sevdasıdır gidiyor. Adam ‘hayalimdeki ülke’ diye Rusya’ya kaçtı; Bir süre sonra Ruslar orada peşine ajan takınca da oradan sıkılıp ‘ne büyük eşeklik ettim de Rusya’ya geldim’ (Bakınız Sertel, Zekeriya. Nazım Hikmet’in Son Yılları) diyor ve bir çınar ağacı altına gömerler belki diye çırpınıyor. Bir şiirinde Atatürk’e hakaretler ediyor, başka şiirlerinde Lenin’i, Stalin’i göklere çıkarıyor. Biz de onun için ölüyoruz. Mezarı nerede olursa olsun, ona ettiğiniz dualar, eğer nasibi varsa ona ulaşır. Çınar ağaçlarımızı rahat bırakın.
Muhabbetle efendim!