Dünyayı kasıp kavuran korona virüsü salgını, 300 bine yakın insanın ölümüne yol açtı ve salgın, bir kara salgın (pandemi) halinde devam ediyor. Bu arada sevdiklerimizi ve bazı ünlü insanları da hayattan koparıyor. Ne yazık ki, sevdiklerimizin, yakınlarımızın cenazelerine bile katılmaktan aciziz. Çok sevdiğimiz, aile dostumuz Ali Haydar Bektaş (Ali Dede)’ın cenazesi için Trabzon’dan, Kalkandere’deki köyüme gidebilmek için izin alamamak ne acıdır ben bilirim.
Ömer Döngeloğlu da, bu salgın yüzünden bir süre hastanede yattıktan sonra, kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Daha 53 yaşındaydı. 53 yaş, 20 yaşındakiler için uzun olabilir ama benim gibi 60’ını devirenler için ne anlama geldiğini çok iyi biliriz. Daha çocuktu diyebiliriz.
Ömer hoca, herkesin bildiği gibi bir din adamıydı. Televizyonlarda yıllardır program yapıyordu. İlahiyat Fakültesi mezunu olan ve iyi derecede Arapça ve İngilizce bilen Döngeloğlu, İslam Dini üzerine ve Peygamberimizin hayatına dair eserler verdi. Eserlerinden çok televizyon programlarından tanınıyordu. Televizyonlarda pek çok ilahiyatçı program yapıyor. Çoğunun aldığı paralar bile konu olurken, Ömer hoca ile ilgili böyle bir söylenti hiç olmadı. Anlaşılan yüksek rakamlar değildi onun aldığı. Müeddep bir insandı. Böyle pazarlıklara girecek bir yapısının olmadığı izlenimi edinmiştik.
Burada uzun uzun onu anlatacak değiliz. Ancak ölümüne bu milletin çok yanması üzerine bir şeyler söylememiz gerekiyor.
Ömer Döngeloğlu, dini bilgisinin yanında çok güzel bir sevgi dili geliştirmişti. Belli ki anlattıklarını yaşıyordu. Ekran başında zaman zaman gözlerinin dolması, ağlaması, samimiyetinin tezahürüydü. Son konuşması da bir veda niteliğindeydi. Dediğimiz gibi diğer pek çok din adamı da ekranlara çıktı yıllarca. Ama onlar Ömer Döngeloğlu’nun çizgisini tutturamadı. Yaşar Nuri Öztürk’ü bilirsiniz. Önceki yıl, amansız bir hastalıktan vefat ettiğinde daha hayatının en verimli çağıydı. O da televizyonlarda programlar yaptı yıllarca. Üstelik profesördü, alanında da çok yetkindi. Ne yazık ki, her konuda hemen ayrıştırmaya giren milletimiz, Öztürk konusunda da bunu yaptı. Bir kesim, onu çok tutarken, söylediklerini alkışlarken, bunlardan bazılarının dinle alakası olmadığını bile sorgulamadık. Çünkü işin içine siyaset girmişti bir kere. Bir kesim de, anlattıklarını doğru bulmuyordu. Daha doğrusu fetvalarına takılıyorlardı. Dini anlatış biçimi, söylemi, eylemi onlara batıyordu. Oysa Yaşar Nuri Öztürk, çoğunlukla doğru şeyleri söylüyordu ama sevgi dilini kullanmıyordu. İnsanları azarlar, suçlar gibi konuşuyordu. Ömer Döngeloğlu, öyle değildi; herkesi kucaklıyordu. Yine, halen ekranlardaki bazı hocalar, yukarıda zikrettiğim gibi aldıkları yüksek rakamlarla gündeme geldiler hep. Kimse dediklerine bakmadı. Zaten bakamazdı. Üstelik Döngeloğlu gibi sevgi dilini de kullanamıyorlardı.
Ömer Döngeloğlu, tam bir Allah aşığı, peygamber aşığı, ehl-i beyt aşığıydı. Onları anlatırken de ağlıyor, ağlatıyordu. Sonunda Yüce Yaradan’ımız, ona bir hastalık musallat edip onu yanına aldı. Yüreklerdeki sevgisini daha da artırdı. Adeta Müminlerin gönüllerinde ona bir taht kurdu. Dileriz, öbür yanda da böyle bir tahtı vardır.
Şu mübarek Ramazan’da Allah, bize de altından ırmaklar akan köşkler nasip etsin.
Ömer Döngeloğlu’nu rahmetle anarken, onun gibi diğer program yapanları da, Yüce Allah onun geliştirdiği sevgi diline yöneltsin diliyoruz.
Ramazan’ınızın, bırakın Bayram Namazı kılmayı, dışarı bile çıkamayacağımız bayram günlerimizin mutlulukla geçmesi dileklerimizle bayramınızı şimdiden kutluyoruz. Umarız Kadir Gecesinde kendinizi affettirmişsinizdir.
Muhabbetle efendim!