Yazımıza başlarken, daha önceki yazılarımıza yapılan yorumlara bir göz atmak istedim.
Önceki yazılarımdan birinde korona virüsü için, “yaratık” demişim. Recep adlı bir okuyucumuz, (Rize Lisesinden arkadaşım Prof. Dr. Recep Öztürk mü acaba) bakteri olsa doğru olurdu ama virüslerin organizmaları ve hücreleri olmayan cansız varlık olduğunu belirterek bizi uyarmış. Kendisine çok teşekkür ederim. İşte bu beni doğruya iletir.
Ayrıca bazı okurlarımızdan da uyarılar gelmiş. Mesela, rehavetten dolayı Rize’de korona vakalarında yeniden artış görülmeye başlandığını bildiren Ramiz kardeşimle, TRT’den mesai arkadaşım olan Tevfik Şentürk kardeşime de uyarıları ve açıklayıcı yorumları için çok teşekkür ederim. Nuri adlı bir okuyucum için de şunları söylemek isterim: O dediğiniz konuda yetkinliğim yok. Sadece anlaşılır olmaya çalışıyorum. Saygıyla…
İlyas Ülkü Tuğcu beye de ilgisi ve samimiyeti için teşekkürler.
Çok eskilerden beri tanıdığım, TRT’deki görevimiz sırasında her sıkıştığımızda kapısını çaldığımız ve her seferinde engin bilgisinden yararlandığımız, röportajlar yapıp programlar çektiğimiz hemşerimiz Prof. Dr. Hızır Önsoy hocam, dün bana bir ileti gönderdi. İletisinde, yıllar öncesine atıfta bulunarak, Rize’nin Sesi sitesinde yeniden bir araya gelmiş olduğumuzdan dolayı sevincini belirtiyor. Hızır hocamızın ilgisi beni çok mutlu etti; ona da çok teşekkür ederim.
Malumunuz, 30 günlük Ramazan’ın sonuna geldik. Şimdi bayram zamanı… “Nerede o eski bayramlar” güzellemesinin üzerine tüy diken ne hüzünlü bir bayram? Trabzon’da yaşıyorum ama zorunluluktan dolayı çok azı hariç bütün bayramları memleketimde geçirdim. Kurbanımı da orada kestim. Bu bayram, bundan da mahrumum ve en çok çıkabildiğim yer, evimin balkonu. Hüzünlü bir bayram değil de nedir?
4 gün boyunca evdeyiz. Evdeyiz evde olmasına ama yasak bitince bize bir şeyler oluyor. Görseniz, sanki dünyada hiçbir şey olmamış. Peki 300 binden fazla kişi neden öldü o zaman? Dünyayı yöneten şeytanların öngördüğü rakamı açıklasam dudağınız uçuklar, uykularınız kaçar.
Bir kez daha tekrar edelim. Dışarıya çıkmayı en çok ben istiyorum. Her gün 7 ila 10 bin adım atan birisiyim. Yani gezmeyi çok severim ve gezerim de. Ama dostlar bu işin şakaya gelir yanı yok. En ünlüler bile virüs kapıp hayatını kaybediyor. Doktorlar ve sağlık çalışanları ne çok fire verdi görmediniz mi? Hepsine rahmetler dileyelim.
Efendim bendeniz, öyle ağzında maskelerle, elinde eldivenlerle gezecek birisi değilim. 65’ten küçük, 20’den büyüğüm. Kısıtlı günler hariç sokağa çıkma yasağım da yok. Zorunlu olarak çıkmam gerekirse, yani ihtiyaçlar için; maskemi, eldivenimi takıp çıkıyorum. Çoğu zaman arabamla gidiyor, hanım alışveriş yaparken ben aracımda oturuyorum. Dedim ya, ağzımda maskeyle çok rahatsız oluyorum. Nedir o öyle uzaylılar gibi dolaşmalar?
O zaman değeli okuyucular, dostlar, bu işin şakaya gelir yanı yok. Sokaklar tekin değil.
Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde Yüce Yaradan, “akıl etmez misiniz” diyor. İşte bir tanesi: “Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Şüphesiz ahiret yurdu korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Akletmez misiniz? (En'âm 32)
Oyun ve eğlenceye biraz ara verip evinizde kalın lütfen.
Eğer bu bayram evimizde kalıp sabretmezsek, daha çok bayramlar ev hapsinde oluruz. Bizden hatırlatması. Bu bayram, telefonlara biraz daha ağırlık vereceğiz anlaşılan. Yakılarımızın, sevdiklerimizin bayramlarını böyle kutlayacağız.
Eski bayramların tadında güzel bayramların özlemiyle Ramazan Bayramınızı tebrik eder, korona virüsünden âri, sağlık ve afiyet içinde nice bayramlar dilerim.
Muhabbetle efendim!