Öğrencilere erken yaşlarda okuma alışkanlığının kazandırılması, kitap okumaya teşvik maksadıyla sanırım 2014 yılında Milli Eğitim Bakanlığınca ‘Okullar Hayat Olsun’ projesi kapsamında zenginleştirilmiş kütüphaneler (z-kütüphane) hayata geçirilmiştir. Z-kütüphaneler bildiğimiz kütüphanelerden oldukça farklı düşünülmüştü. Klasik raf, masa ve sandalyelerden oluşan kütüphane anlayışının dışına çıkılmış, renkli ve farklı masa ve özel tasarlanmış kitaplıkların yanı sıra, rengârenk minderler, kanepeler, oltuklarla öğrencilere kitap okurken oldukça konforlu bir ortam sunulması hedeflenmişti.
Tasarlanan bu z-kütüphanelerin içerisinde bir çok güncel ve klasik kitapların yanı sıra, seviyeye göre çeşitli zeka geliştirici oyunlar, satranç masaları, yapbozlar da bulunacak, bunun yanında internet bağlantısı, dijital kitap içerikleri ve filmlerden de faydalanılabilecekti. Ayrıca öğrenciler ödevlerini ve araştırmalarını burada hem de mesai saatleri dışında da, 21.00 saatlerine kadar yapabileceklerdi.
Bakanlığın finanse ettiği ve belirlemiş olduğu şartname doğrultusunda ülke genelinde 500 kadar z-kütüphane yaptırıldığı bilinmektedir. Bu kütüphanelerin her birinin Bakanlığa maliyetinin bugünün şartlarında 100.000 liranın üzerinde olduğu söyleniyor. Beş yüz çarpı yüz bin eşittir…
Bu yeni nesil kütüphane furyası görselliğinden ötürü ilk yıllarda epey bir ilgi gördü ve bir çok okul büyük beklentiler ve masraflarla kendi imkanlarıyla bünyesine z-kütüphane yaptırdı. Bugün bakıldığında bana göre z-kütüphane projesi pek de tutmadı gibi görünüyor.
Aslına bakarsanız çocuklar ve gençler günümüz teknoloji çağında, içinde oturulup kitap okunacak şekilde bir kütüphane istemiyorlar. İçerisini ne kadar süslerseniz süsleyin o görsellik bir süre sonra sıradanlaşacaktır. Oysa ki, dokunmatik ekranlar, sesli ve animasyonlu e-kitaplar, bir yandan okurken bir yandan okuyanı takip edebilecek, aynı zamanda öğretmen tarafından da kontrol edilebilecek ve online olarak anlamlı okuma istatistiği çıkarabilecek şekilde yazılımlarla desteklenmiş kitap okuma ortamları gençlere daha cazip gelecektir. Yani kitap okuma mekanlarının artık çağın şartlarına uygun ve gençlerin ilgilerine göre tasarlanması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca öğrencilerin günde 6-7 saat derse girmek durumunda olduklarını hesaba katmazsanız ve kitap okumak için de bir ders saati ayırmazsanız özene bezene şu kadar masrafla yapılan o yeni nesil kütüphaneler ne işe yarayacak? İlgisi olan öğrencinin kütüphaneye kitap almak ve kitap değiştirmek için gelip gitmesinden başka. Tabii orada bir görevli varsa.
Mesai saatleri dışında okul kütüphanesinin açık tutulması mı? Gerçekçi olalım lütfen, okul kütüphaneleri mesai saatlerinde bile doğru dürüst açık tutulamıyor ki. Mesai dışında bunun olma ihtimali hiç yok gibi. Ama projeyi yazarken, kütüphaneyi mesai saatlerinin dışında kimin hangi koşullarda açacağı, kimin bekleyip kapatacağı, oradaki sorumluluğun kime ait olacağı net olarak belirlenmiş olsaydı projenin ayakları biraz daha yere basmış olacaktı.
Bütün bunları şunun için anlatıyorum: Bakanlık bu günlerde okullarda ‘Tasarım Beceri Atölyeleri’ kurulması için çalışma başlattı. Resmi yazı ile okullardan bu atölyeler için yerlerinin olup olmadığı, varsa kaç adet ve ebatları bilgisi istendi. Demem o ki; ikinci bir z-kütüphane olayı yaşanmasın. Bakanlığın hazırladığı şartnameyi inceleyenler bu atölyelerinin her birinin maliyetinin 100 bin liranın çok üzerinde olduğunu söylüyorlar.
Gelin bu atölyeleri meslek liselerimize yaptıralım. Bakanlık plan proje ve şartnameyi tip proje şeklinde hazırlasın, meslek liselerine göndersin, orada okuyan öğrenciler, öğretmenleri ve diğer teknik ekip nezaretinde bu atölyelerin imalatını yapsınlar. Yapı bölümü boya, badanası ve duvarını, mobilya bölümü ahşap işlerini, metal bölümü metal işlerini yapsın, olmaz mı? Sonra da güzel bir tabelaya kocaman yazılarla “Bu Atölye” … Mesleki Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri tarafından yapılmıştır”, şeklinde yazıp duvarına asılsın, fena mı olurdu? Keşke, Bakanlığın ihale ile firmalara yaptırdığı o 500 adet z-kütüphanede de böyle tabelalar olmuş olsaydı.
Tasarım Beceri Atölyelerinin faydasına inanıyorum ancak, projenin ayaklarının tam olarak yere basmayacağı kaygısını taşımaktayım. Bu atölyelerin kurulum maliyetinin ötesinde, makine ve cihazların servisi, bakımı hatta kullanıldıkça tükenen malzemelerin temini bile okullar için büyük külfet olacaktır. Proje bu gibi tüm detaylara varıncaya kadar bütçelendirilmezse, bundan 3-5 yıl sonra z-kütüphane akıbetine benzer bir son ile karşı karşıya kalınacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Ama eğer bu mekanlar meslek lisesi öğrencilerimiz marifetiyle yapılırsa hiç sorun değil. Varsın bu proje tutmasın. Buraları meslek liselerinde okuyan gençler yapmış olacak ya, bundan daha büyük proje, bundan daha büyük başarı olabilir mi? Orada okumakta olan öğrencilerimiz pratik yapmış olacak, okulun döner sermayesi canlanacak, okul ve öğrenciler piyasaya girme şansı bulacak, dahası mesleki eğitime değer vermiş olduğumuzu ispat etmiş olacağız. Yetmez mi? Ne dersiniz, yapamazlar mı sizce?