Millî Eğitim Bakanlığı, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını taşıyan müfredat değişikliğine gitti. Ön yargıları bir kenara bırakıp bakıldığında, yapılan bu çalışmanın takdire şayan olduğunu söylemek gerekir. Zira bu denli bir değişime cüret etmek, bunun üstesinden gelmekten daha zordur. Nihayetinde, anaokulu, ilkokul birinci sınıf, ortaokul beşinci sınıf ve lise dokuzuncu sınıflarda bu yıl uygulamaya konulmuş olan yeni müfredat için şu aşamada bana göre büyük bir başarıdan söz edilmesi gerekir.
Uygulama aşaması için güzel yorum yapamayacağım ama, yeni programın düşünce aşaması, hazırlık ve kaleme alma aşamaları muazzam; çok teferruatlı bir çalışma olmuş, hiçbir ayrıntı es geçilmemiş. Yeri gelmişken; programın hazırlanmasında emeği geçen bürokratları, akademisyenleri, uzman, öğretmen ve diğer tüm eğitimcileri tebrik etmeyi borç bilirim.
Program hakkında o kadar çok şey yazıldı, çizildi, programla ilgili o kadar şey anlatıldı ki; burada bunlardan tekrar uzun uzadıya bahsetmek anlamsız olacaktır. Zaten bence programın anlaşılmasında ve aktarılmasında en büyük olumsuzluk, metinlerin uzun olması, soyut terimler içermesi bu nedenle öğretmenler tarafından anlamaya çalışmak için bir çaba ortaya konulmamasıydı. Dolayısıyla kanaatim odur ki tüm öğretmenler, “kervan yolda düzülür” mantığıyla olaya bakmayı tercih etmiş görünüyorlar.
Lakin işin mutfağında bir eğitimci olarak, böylesine kapsayıcı bir müfredat değişikliğine tamamen duyarsız kalınmasını hiç doğru bulmam. Zira, bu işin içinde olan tüm eğitimci ve öğretmenlerin bu yeni programla ilgili 3-5 cümle dahi olsa kurabilmeleri gerekir. Yayınlanan ortak metinlere bakıldığında şunları görebilmekteyiz:
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, “bütüncül eğitim” yaklaşımıyla, “beceri temelli eğitim” anlayışını benimseyerek, sadeleştirilmiş bir içerikle öğrencilerin derinlemesine öğrenmesine imkân ve zemin oluşturmuştur.
Öğrenciyi zihinsel, duygusal, sosyal, fiziksel ve ahlaki açıdan bir bütün olarak gören "bütüncül eğitim yaklaşımı" modelinde Türkçe vurgusu da ön plana çıkmaktadır.
Kültür unsurlarının nesilden nesile aktarılması, matematiksel muhakeme, problem çözme, matematiksel temsil, veri ile çalışma ve veriye dayalı karar verme, matematiksel araç ve teknoloji ile çalışma modeli gibi birçok beceriler programda göze çarpmaktadır.
Mevcut programlardan farklılaşan pek çok yönü bulunan yeni müfredat, millî bilince sahip, ahlaklı, erdemli, milleti ve insanlık için faydalı ve güzel olanı yapmayı düstur edinmiş; beden, zihin, kalp ve ruh bütünlüğüne sahip bilge nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Zamanı algılama ve kronolojik düşünme, kanıta dayalı sorgulama ve araştırma, empati, değişim ve sürekliliği algılama, sosyal katılım, girişimcilik, mekânsal düşünme, coğrafi sorgulama, gözlem ve saha çalışması, harita, tablo, grafik, şekil ve diyagram, mantıksal muhakeme, felsefi sorgulama, muhakeme, düşünce ortaya koyma, eleştirel sosyolojik düşünme, sorun analizi ve karar verme becerilerine de programda yer verildiğini görmekteyiz.
Yetkin ve erdemli insan olma kapsamında "Erdem-Değer-Eylem Modeli" ilk kez bu programda yer almıştır. Adalet, saygı ve sorumluluk kavramları da üst değerler olarak yeni müfredatta öne çıkmaktadır.
Ayrıca duyarlılık, merhamet, estetik, temizlik, sabır, tasarruf, çalışkanlık, mahremiyet, sağlıklı yaşam, sevgi, dostluk, vatanseverlik, yardımseverlik, dürüstlük, aile bütünlüğü, içsel ahenge sahip "huzurlu insan", "huzurlu aile ve toplum", "yaşanabilir çevre" kavramları da programda yer alıyor.
"Sistem okuryazarlığı" kavramı da ilk kez bu müfredatta kullanılmakta. Ayrıca, spordan sanata, kulüplerden gönüllülük faaliyetlerine, kamplardan yarışmalara, dinletilere ve sergi, ziyaret, konferans, turnuva gibi pek çok çeşitli program dışı alana yönelik faaliyetlerle programın daha da zenginleştirildiğini görebilmekteyiz.
Yeni müfredatta ölçme değerlendirme uygulamalarında da sonuç yerine, tanılayıcı, biçimlendirici ve düzey belirleyici süreç odaklı ölçme değerlendirme yaklaşımı getirildi.
Program hakkında yazılan o kadar kıymetli metin var ki, bunların defaatle yazılmasına değil; özellikle de öğretmenler tarafından çokça okunmasına, böylece tüm içeriklerin yeri zamanı geldikçe kullanmak üzere içselleştirilmesine ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.
Ancak itiraf etmeliyim ki, okumadık ve maalesef halâ okumuyoruz, okumaya anlamaya yönelik bir çaba da ortaya koymadık. Ne sebepledir bilemiyorum, yeni müfredatı gündemimize bir türlü alamadık, almadık ya da. Çünkü hiç müsait değildik. Oysa biliyoruz ki, kişi değer verdiği her şeye müsaittir. Bu programa değer vermedik demek ki.
Bir yandan Bakanlığımızın “Türkiye Yüzyılı” adında çok kapsamlı bir çalışmanın ardından ortaya koyduğu yeni müfredat ve bunu paydaşlara anlatma-aktarma çabaları; bir yandan da maalesef tüm alıcılarını kapatmış olan bir eğitimci kitlesi…
Kimse kusura bakmasın, lâfımı esirgemeyeceğim: Tabii ki sürecin hakkını veren, işini layıkıyla yapan öğretmenlere değildir sözüm fakat; kendini her türlü değişime ve gelişmeye kapatmış, o minik yavruların, gençlerin karşısında halâ eski anlayışla ders anlatmaya çalışan, teknoloji fakiri, bireysel farklılıkları öngöremeyen, milli, manevi, kültürel değerlerimize uzak, dersine sadece girip çıkmakla yetinen, program dışı hemen hiçbir faaliyette bulunmayan, bir bakışı, görüşü ve eğitim felsefesi olmayan, yönünü velilerden gelen esintiye göre bulmaya çalışan, çokça ödev vermeyi marifet sayan, süreç değil, sadece sonuç ve sınav odaklı iş yapan, ve bu şekilde anayasal bir hak olan eğitim hakkının çocuklarımız, gençlerimiz tarafından sağlıklı kullanılmasına dolaylı olarak engel teşkil ettiğini bile fark edemeyen ama kendi hak ve menfaati söz konusu olunca en önde bayrak açan marjinal, demode ve tam olarak ne yapacağını, nasıl bir pozisyon alacağını dahi kestiremeyen model olamamış, sahada imzasını atamamış, geçtiği yerde iz bırakamamış olan öğretmenler ve eğitimciler varsa, evet varsa yani; lütfen şöyle bir silkelenelim ve kendimize gelelim. Üzerimizdeki ölü toprağını kaldırıp ayağa kalkalım ve kendimize bir hesap soralım.
Geleceğimizin teminatı olan masum yavrularımızın, gençlerimizin olması gerektiği gibi ve yeni programda da belirtilen şekilde bütüncül olarak, beceri tabanlı bir eğitim anlayışıyla, milli, manevi ve insani değerlerle yetişmelerine, gelişmelerine katkımızı sunabilmemiz için ne yapmakta olduğumuzu, oysa ne yapmamız gerektiğini sorgulayalım. Eksikliklerimizi tespit edelim ve bir an önce bu eksikliklerimizi gidermeye çalışalım, ödevlerimizi gününde yapalım yani, vakit geç olmadan. Unutmayalım ki, tarih sorumsuz davrananları affetmez.