Şemsi ŞAHSİ / Eğitimci
Köşe Yazarı
Şemsi ŞAHSİ / Eğitimci
.
 

İLK ÖĞRETMENLER GÜNÜ HEDİYEM; “ÖĞRETMEN MASASI”

24 Kasım; “Öğretmenler Günü”, bizim günümüz. İnsanız nefis taşıyoruz, bütün olumsuzluklara rağmen, senede bir gün de olsa bu günde, tarifi zor güzel duygular yaşıyoruz. Bu vesileyle evvela, üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin, sonra tüm meslektaşlarımın gününü kutlarım. Bu Vatan için çalışırken şehit olan ve ebediyete intikal etmiş olan öğretmenlerimize  Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Hayatta olan emektar öğretmenlerimize de sağlık sıhhat ve esenlikler diler, onların ellerinden öperim. Benim de galiba otuzuncu öğretmenler günüm oluyor bu, bana da kutlu olsun. Meslek hayatımda ilk öğretmeneler günümü  Şanlıurfa’ya 30 km uzaktaki   Merkez Selman Köyü İlkokulunda geçirdim. Burası ilk görev yerim değildi ama ilk öğretmenler günümde, tek derslikli iki öğretmenli 1963 model bu köy okulunda görev yapıyordum. Okul fiziki olarak hiç iyi durumda değildi. Yapıldığı yıldan beri galiba hiç tamirat-tadilat görmemiş, kapısı, penceresi kırık, çatısı çökmüş, boyası dökülmüş… uzaktan bakıldığında okula benzemeyen virane bir yapıydı abartısız. Bu yapı 1 derslik, 1 müdür odası ve 1 de küçücük depodan  ibaretti. “Müdür Odası” diye tabelanın asılı bulunduğu oda, içinde ne olduğu bile belli olmayan  adeta bir hurda  deposu gibiydi. Girişin sol tarafında, müdür odasının hemen yanı başındaki depo ise tezek deposu olarak kullanılmakta ve o tezeklerin yıllardır biriken tozları depoyu ahırdan farksız hale getirmişti. Kapı ve pencereler ahşaptı, yıllarca çökük olan çatıdan ve kırık olan pencerelerden sızan yağmur suları, duvarlarda siyah ahşap su lekeleri oluşturmuştu. Çevre duvarı olmadığı için okulun lojmanını ve tuvaletlerini muhtar gösterince fark edebilmiştim, gerçi okulu da muhtar göstermişti ya... Gelin görün ki, suyu olmadığından kullanılmayan tuvaletler, köyün ortak hububat deposu haline getirilmişti. Lojman ise içler acısı durumdaydı. Lojmana ilk girdiğimde oturup ağlamamak için kendimi zor tutmuştum ama daha fazla ajitasyon olmasın diye lojmandan bahsetmeyeceğim. Böyle bir ortamda nereden başlayacağım diye hesap etme, plan yapma lüksüm yoktu. Bir yandan eğitim öğretim faaliyetleri devam ederken bir yandan da okulu fiziki olarak düzeltmeye çalışmam gerekmekteydi. Allah sizi inandırsın çok uğraştım, emek verdim,  zahmet çektim hatta çok sıkıntılar da  yaşadım ama şükür ki, okulu ve eklentilerini İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzün sunduğu imkanlarla dipten başa, sıfırdan yapılmış gibi tamir ettirmeyi başardım. Emeği geçenlerden hâlâ hayatta olanlara Allah selamet versin, ölmüş olanlara da Allah rahmet eylesin diyelim. Konum tam olarak bu değildi tabii. Eylülün 20 sinde bu köyde göreve başlamıştım. Okulun evet her yanı berbattı ama, sınıfta bulunan öğretmen masası o kadar kötüydü ki, kırılmamış, eklenmemiş bir yanı yoktu. Çivilerden, kesiklerden, deliklerden, yamanmalardan, masa üzerinde bir şey koyup yazı yazmanız mümkün değildi. Bu masanın derhal değişmesi, yenilenmesi gerekirdi. Bu, benim motive olmam için çok önemliydi. Sınıfta kendimi çok kötü hissediyordum. Çünkü o masa her an gözümün önündeydi… (şimdi düşünüyorum da kendi paramla neden gidip yeni bir masa satın almamışım ki?) Bu mühim! meseleyi nasıl hallederim, derdimi kime anlatmalıyım hiçbir bilgim yoktu. Ama sordum soruşturdum, yaz dediler yazdım, üst makamlardan bir öğretmen masası talep etmeyi becerdim. Çok heyecanlıydım. O masa gelecek ve sınıfta ufak da olsa bir değişim başlatacaktım. Belki de büyük değişimin başlangıcı resmi yollarla alacak olduğum bu basit öğretmen masasıyla olacaktı. Hâlâ oradadır illa, Şanlıurfa Valilik Binasının karşısında Endüstri Meslek Lisesi vardı. Şimdi bilmem ama, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün mobilya ihtiyacı o zamanlar bu lisenin mobilya bölümünden karşılanıyordu. Talebim üzerine haftalar sonra haber geldi. Dediler ki öğretmen masanı Endüstri Meslek Lisesi Mobilya Bölümünden alacaksın. Heyecanla gittim, mobilya bölümü yetkilileriyle görüştürdüler beni. Teyit edildi, evrak kendilerine ulaşmış, bizi de sıraya almışlar, evet dediler masanı bizden gelip alacaksın. O kadar mutlu olmuştum ki. Neticede resmi yazışma yoluyla ilk kez bir iş başarıyordum, çok farklı bir duygu bu. Fakat elimizdeki işleri bitirelim sizin masanızı hazırlarız, ara sıra bize uğrarsın dediler. Hiç sorun değil uğrarım tabii, dedim. Bir iki hafta sonra beklediğim güzel haber geldi, masa hazır, cuma günü gelip alabilirsin dediler. Köyün minibüsünü ayarladım. Eski model, yeşil, üzerinde yük koymak için selesi olan bir minibüstü. Günlerden cuma idi evet ama takvim de  Kasım ayının yirmi dördünü gösteriyordu. Cuma namazı sonrası aracı okulun mobilya bölümü önüne çektik. Profil ayaklı, üzeri sunta, yanları kontrplak olan bu basit öğretmen masası benim için çok özel bir parçaydı. Minibüsün üzerine  yüklediler masayı, ince bir iple de sıkıca bağladı şoförümüz. Üzerinde iş kıyafeti olan mobilya bölümü yetkilisi bana tebessüm ederek; ‘hocam günün kutlu olsun,  masa da öğretmenler günü hediyesi olsun, özellikle bugün çağırdık sizi’ (özellikle böyle ayarlandığını sanmıyorum ama güzel bir tevafuktu) dedi. Daha bir mutlu olmuştum. Masamın araca yüklenmesini dışarıdan keyifle seyrederken, oldukça kilolu olan şoföre; ‘kaptan, sıkıca bağladın mı?’ diye sorduğumda, ‘hiçbir şey olmaz hoca’ dediğini çok iyi hatırlıyorum. Şanlıurfa Akçakale yolu o zamanlar da asfalt güzel bir yoldu. Selman Köyü’ne bu yolu kullanarak gidiliyordu. Şoförümüz gaza bastıkça aracın üzerindeki masanın yüzey tahtası rüzgarının da etkisiyle bağlandığı ipe daha fazla güç yüklemiş olacak ki, bu güce dayanamayan ip koptu, masamız paraşüt gibi havalandı asfalta çarpıp taklalar atarak paramparça oldu. Allahtan bir kazaya sebebiyet vermemiştik. O anda neler yaşadım, nasıl üzüldüm anlatamam, içim sızladı, rengim soldu, buz kesildim. Sağa çekip masanın kalıntılarını topladık. Ama masanın sunta kısımları artık işe yaramazdı, profil ayakları ise ezilmiş, bükülmüş, boyası soyulmuş, yamuk yumuk halde araca tekrar yükledik. O gün öğretmenler günü hediyesi olarak okula masa diye bir enkaz götürmüştük. İşte size ilk öğretmenler günümde aldığım hediyemin hikâyesi… Ne mi oldu sonra?               Boş verin bee…
Ekleme Tarihi: 23 Kasım 2023 - Perşembe

İLK ÖĞRETMENLER GÜNÜ HEDİYEM; “ÖĞRETMEN MASASI”

24 Kasım; “Öğretmenler Günü”, bizim günümüz. İnsanız nefis taşıyoruz, bütün olumsuzluklara rağmen, senede bir gün de olsa bu günde, tarifi zor güzel duygular yaşıyoruz. Bu vesileyle evvela, üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin, sonra tüm meslektaşlarımın gününü kutlarım. Bu Vatan için çalışırken şehit olan ve ebediyete intikal etmiş olan öğretmenlerimize  Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Hayatta olan emektar öğretmenlerimize de sağlık sıhhat ve esenlikler diler, onların ellerinden öperim. Benim de galiba otuzuncu öğretmenler günüm oluyor bu, bana da kutlu olsun.

Meslek hayatımda ilk öğretmeneler günümü  Şanlıurfa’ya 30 km uzaktaki   Merkez Selman Köyü İlkokulunda geçirdim. Burası ilk görev yerim değildi ama ilk öğretmenler günümde, tek derslikli iki öğretmenli 1963 model bu köy okulunda görev yapıyordum.

Okul fiziki olarak hiç iyi durumda değildi. Yapıldığı yıldan beri galiba hiç tamirat-tadilat görmemiş, kapısı, penceresi kırık, çatısı çökmüş, boyası dökülmüş… uzaktan bakıldığında okula benzemeyen virane bir yapıydı abartısız. Bu yapı 1 derslik, 1 müdür odası ve 1 de küçücük depodan  ibaretti. “Müdür Odası” diye tabelanın asılı bulunduğu oda, içinde ne olduğu bile belli olmayan  adeta bir hurda  deposu gibiydi. Girişin sol tarafında, müdür odasının hemen yanı başındaki depo ise tezek deposu olarak kullanılmakta ve o tezeklerin yıllardır biriken tozları depoyu ahırdan farksız hale getirmişti. Kapı ve pencereler ahşaptı, yıllarca çökük olan çatıdan ve kırık olan pencerelerden sızan yağmur suları, duvarlarda siyah ahşap su lekeleri oluşturmuştu.

Çevre duvarı olmadığı için okulun lojmanını ve tuvaletlerini muhtar gösterince fark edebilmiştim, gerçi okulu da muhtar göstermişti ya... Gelin görün ki, suyu olmadığından kullanılmayan tuvaletler, köyün ortak hububat deposu haline getirilmişti. Lojman ise içler acısı durumdaydı. Lojmana ilk girdiğimde oturup ağlamamak için kendimi zor tutmuştum ama daha fazla ajitasyon olmasın diye lojmandan bahsetmeyeceğim.

Böyle bir ortamda nereden başlayacağım diye hesap etme, plan yapma lüksüm yoktu. Bir yandan eğitim öğretim faaliyetleri devam ederken bir yandan da okulu fiziki olarak düzeltmeye çalışmam gerekmekteydi.

Allah sizi inandırsın çok uğraştım, emek verdim,  zahmet çektim hatta çok sıkıntılar da  yaşadım ama şükür ki, okulu ve eklentilerini İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzün sunduğu imkanlarla dipten başa, sıfırdan yapılmış gibi tamir ettirmeyi başardım. Emeği geçenlerden hâlâ hayatta olanlara Allah selamet versin, ölmüş olanlara da Allah rahmet eylesin diyelim.

Konum tam olarak bu değildi tabii. Eylülün 20 sinde bu köyde göreve başlamıştım. Okulun evet her yanı berbattı ama, sınıfta bulunan öğretmen masası o kadar kötüydü ki, kırılmamış, eklenmemiş bir yanı yoktu. Çivilerden, kesiklerden, deliklerden, yamanmalardan, masa üzerinde bir şey koyup yazı yazmanız mümkün değildi. Bu masanın derhal değişmesi, yenilenmesi gerekirdi. Bu, benim motive olmam için çok önemliydi. Sınıfta kendimi çok kötü hissediyordum. Çünkü o masa her an gözümün önündeydi… (şimdi düşünüyorum da kendi paramla neden gidip yeni bir masa satın almamışım ki?)

Bu mühim! meseleyi nasıl hallederim, derdimi kime anlatmalıyım hiçbir bilgim yoktu. Ama sordum soruşturdum, yaz dediler yazdım, üst makamlardan bir öğretmen masası talep etmeyi becerdim. Çok heyecanlıydım. O masa gelecek ve sınıfta ufak da olsa bir değişim başlatacaktım. Belki de büyük değişimin başlangıcı resmi yollarla alacak olduğum bu basit öğretmen masasıyla olacaktı.

Hâlâ oradadır illa, Şanlıurfa Valilik Binasının karşısında Endüstri Meslek Lisesi vardı. Şimdi bilmem ama, İl Milli Eğitim Müdürlüğünün mobilya ihtiyacı o zamanlar bu lisenin mobilya bölümünden karşılanıyordu. Talebim üzerine haftalar sonra haber geldi. Dediler ki öğretmen masanı Endüstri Meslek Lisesi Mobilya Bölümünden alacaksın. Heyecanla gittim, mobilya bölümü yetkilileriyle görüştürdüler beni. Teyit edildi, evrak kendilerine ulaşmış, bizi de sıraya almışlar, evet dediler masanı bizden gelip alacaksın. O kadar mutlu olmuştum ki. Neticede resmi yazışma yoluyla ilk kez bir iş başarıyordum, çok farklı bir duygu bu. Fakat elimizdeki işleri bitirelim sizin masanızı hazırlarız, ara sıra bize uğrarsın dediler. Hiç sorun değil uğrarım tabii, dedim.

Bir iki hafta sonra beklediğim güzel haber geldi, masa hazır, cuma günü gelip alabilirsin dediler. Köyün minibüsünü ayarladım. Eski model, yeşil, üzerinde yük koymak için selesi olan bir minibüstü. Günlerden cuma idi evet ama takvim de  Kasım ayının yirmi dördünü gösteriyordu. Cuma namazı sonrası aracı okulun mobilya bölümü önüne çektik. Profil ayaklı, üzeri sunta, yanları kontrplak olan bu basit öğretmen masası benim için çok özel bir parçaydı. Minibüsün üzerine  yüklediler masayı, ince bir iple de sıkıca bağladı şoförümüz.

Üzerinde iş kıyafeti olan mobilya bölümü yetkilisi bana tebessüm ederek; ‘hocam günün kutlu olsun,  masa da öğretmenler günü hediyesi olsun, özellikle bugün çağırdık sizi’ (özellikle böyle ayarlandığını sanmıyorum ama güzel bir tevafuktu) dedi. Daha bir mutlu olmuştum. Masamın araca yüklenmesini dışarıdan keyifle seyrederken, oldukça kilolu olan şoföre; ‘kaptan, sıkıca bağladın mı?’ diye sorduğumda, ‘hiçbir şey olmaz hoca’ dediğini çok iyi hatırlıyorum.

Şanlıurfa Akçakale yolu o zamanlar da asfalt güzel bir yoldu. Selman Köyü’ne bu yolu kullanarak gidiliyordu. Şoförümüz gaza bastıkça aracın üzerindeki masanın yüzey tahtası rüzgarının da etkisiyle bağlandığı ipe daha fazla güç yüklemiş olacak ki, bu güce dayanamayan ip koptu, masamız paraşüt gibi havalandı asfalta çarpıp taklalar atarak paramparça oldu. Allahtan bir kazaya sebebiyet vermemiştik. O anda neler yaşadım, nasıl üzüldüm anlatamam, içim sızladı, rengim soldu, buz kesildim. Sağa çekip masanın kalıntılarını topladık. Ama masanın sunta kısımları artık işe yaramazdı, profil ayakları ise ezilmiş, bükülmüş, boyası soyulmuş, yamuk yumuk halde araca tekrar yükledik. O gün öğretmenler günü hediyesi olarak okula masa diye bir enkaz götürmüştük.

İşte size ilk öğretmenler günümde aldığım hediyemin hikâyesi… Ne mi oldu sonra?              

Boş verin bee…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Erdinç Ertüzün
(23.11.2023 13:09 - #1226)
Allah sizden ve sizin gibi yüreği kocaman meslektaşlarımdan razı olsun...
Şemsi Şahsi Çok teşekkür ediyorum Erdinç Hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Lale
(23.11.2023 18:12 - #1228)
30. Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Şemsi ŞAHSİ Teşekkürler
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi