Remzi SEKBAN
Köşe Yazarı
Remzi SEKBAN
 

Sıcak Bir Çay, Sıcak Bir Dost.

İnsanların yaşadıkları toplum içerisindeki düşünce ve davranışlarını belirleyen çok değişik faktörler vardır. Bunların başında da eğitim gelmektedir. Kişilerin düşünce ve fikir dünyasında ilmî ve aklî esaslar doğrultusunda değişiklik yapmadan söylemlerinde ve davranışlarında kalıcı ve olumlu yönde bir değişim sağlamak mümkün değildir.  İnsana hayatta kalabilmesi için bir çok şeyin öğretilmesi gerekir. Oysa bir-iki senede ancak konuşmayı ve yürümeyi öğrenebiliyor. Yirmi sene hayat şartlarını tam manasıyla öğrenmesine yeterli gelmiyor. Hatta insan ömrünün sonuna kadar öğrenmeye ihtiyaç duyuyor.  Demek “İnsanın vazife-i fıtriyesi, taallümle tekemmüldür.” Bu hakikat içindir ki bütün toplumlarda talim, terbiye, eğitim ve öğretim en önemli meseledir.  İnsanların  hadiseler ve olaylar  karşısındaki  düşünce ve davranışlarını belirleyen çok farklı etkenler vardır.  Bunları insanların yaşadıkları ülkenin dili, dini, tarihi, coğrafyası, kültürel değerleri, teknolojik ve ekonomik gelişmişliği olarak söyleyebiliriz.  İnsanların aynı olaylara farklı tepki vermesi bu hakikatin bir neticesidir. Bazı toplumlarda ayıplanan ve hoş karşılanmayan davranışlar başka bir ülke topluluğu tarafından normal kabul edilebiliyor.  İslam toplumunda insanların düşünce ve davranışlarını etkileyen temel saik; vahiy ve sünneti seniyyedir.  Aynı aile içerisindeki bireyler arasında veya akrabalar arasında veya aynı işyerindeki mesai arkadaşları arasında veya sosyal hayat içerisinde edinilen dost ve ahbaplar arasında bazen beklenmeyen, hatalı, kaba, kırıcı ve hiç hoş olmayan davranışlar veya sözler sarf ediliyor.  Kişiler hak etmediklerini düşündükleri bu durum karşısında hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Bazen bu küslükler ve kırgınlıklar mezara kadar giderken bazen de  babadan oğula miras yoluyla devredilerek devam ettiriliyor! Hâlbuki bir insanı bir tek hatasıyla veya kusuruyla yargılayıp geçmişteki güzel hareketlerini, davranışlarını ve iyiliklerini yok saymak nefsimizin ve şeytanın bize bir hilesidir. Adaletli ve doğru bir davranış değildir.  Bir insanın iyilikleri fenalıklarından fazla ise, o kişi muhabbete ve hürmete müstehaktır. Vicdanımızın sesini dinlediğimizde bu şekildeki düşünce ve davranışlarımızın hatalı olduğunu inceden inceye bize fısıldadığını duyarız. Fakat vicdanımızın sesini çeşitli bahaneler bularak sustururuz. Bu durum nefsin ve şeytanın bir hilesidir ki; “ Bir mü’minin bir tek seyyiesiyle (hata, kusur) bütün hasenatını örter.” Böylece İçtimai yani sosyal hayatımızı perişan eder, huzur ve mutluluğumuzu kaçırır.  İnsanın saadet ve mutluluğu yaşadığı toplumdaki insanlarla çok yakından alakalı olduğundan Rabbimiz; “ İyilikle kötülük bir olmaz. (Sen kötülüğü) en güzel olan (iyilik) ile defet; bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost olmuştur! “ buyurarak bize doğru ve güzel davranışları öğretir.  Bir gün sahabeler Peygamberimize (s.a.v.)  Hz. Ali’yi (r.a.) niçin çok sevdiğini sordular. Peygamberimiz, Hz. Ali’nin çağrılmasını emretti. Sahabelerden biri Hz. Ali’yi çağırmaya gitti. Habîb-i Ekrem Efendimiz, Hz. Ali gelmeden önce ashâbına: “–Ey ashâbım! Siz birisine iyilik etseniz, o da size karşı kötülük yapsa, ne yaparsınız?” buyurdular. Ashâb-ı kirâm, iyilikle mukâbele edeceklerini söylediler. Rasûl-i Ekrem Efendimiz tekrar: “–O kimse yine kötülük yaparsa ne yaparsınız?” buyurdular. Ashâb, yine iyilik edeceklerini bildirdiler. Peygamber Efendimiz : “–Tekrar size kötülükte bulunursa ne yaparsınız?” buyurunca, ashâb-ı kirâm başlarını aşağı indirdiler, bir cevap veremediler. Sonra Hz. Ali geldi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) : “–Yâ Ali, birisine iyilik etsen, o da sana kötülük yapsa, sen ne yaparsın?” buyurdular. Hz. Ali iyilikle mukâbele edeceğini söyledi. Efendimiz aynı soruyu yedi kere tekrarlamasına rağmen Hz. Ali hepsine de: “–Yine iyilik yaparım.” diye cevap verdi. Sonra ilâve ederek: “–Ben o kimseye iyilik yaptıkça o bana hep kötülükle mukâbele etse, ben yine de ona iyilik yaparım.” dedi. Eee ne güzel demiş Şeyh Edebali:  “ İyiliğe iyilik her kişinin işi,  Kötülüğe iyilik er kişinin işi, İyiliğe kötülük ise şer kişinin işidir...” diye. Kalıcı ve gerçek galibiyet dost ve gönül kazanmakla olur. Bunun için “Eğer hasmını mağlûb etmek istersen, fenâlığına karşı iyilikle mukābele et. Çünki eğer fenâlıkla mukābele edersen, husûmet tezâyüd eder (artar). Zâhiren (görünüşte) mağlûb bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti (düşmanlığı) idâme eder (devâm eder). Eğer iyilikle mukābele etsen, nedâmet eder (pişmân olur). Sana dost olur.” Bütün insanların gönlünde yer bulan Yunus ise: “ Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için  Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.” demiştir. İnsanların en iyisi, kötülüğe karşılık iyilik yapandır. Karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeden, iyilik ediniz. İyiliği emredip isteyen Allah karşılığını muhakkak verecektir. Şunu da hatırlatmak isterim. “ Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” Ama sıcak bir bardak çayın hatırı daha da hesaplanamamıştır. Sevgi ve selamlarımla...
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2022 - Cumartesi

Sıcak Bir Çay, Sıcak Bir Dost.

İnsanların yaşadıkları toplum içerisindeki düşünce ve davranışlarını belirleyen çok değişik faktörler vardır. Bunların başında da eğitim gelmektedir. Kişilerin düşünce ve fikir dünyasında ilmî ve aklî esaslar doğrultusunda değişiklik yapmadan söylemlerinde ve davranışlarında kalıcı ve olumlu yönde bir değişim sağlamak mümkün değildir. 


İnsana hayatta kalabilmesi için bir çok şeyin öğretilmesi gerekir. Oysa bir-iki senede ancak konuşmayı ve yürümeyi öğrenebiliyor. Yirmi sene hayat şartlarını tam manasıyla öğrenmesine yeterli gelmiyor. Hatta insan ömrünün sonuna kadar öğrenmeye ihtiyaç duyuyor. 


Demek “İnsanın vazife-i fıtriyesi, taallümle tekemmüldür.” Bu hakikat içindir ki bütün toplumlarda talim, terbiye, eğitim ve öğretim en önemli meseledir. 
İnsanların  hadiseler ve olaylar  karşısındaki  düşünce ve davranışlarını belirleyen çok farklı etkenler vardır. 


Bunları insanların yaşadıkları ülkenin dili, dini, tarihi, coğrafyası, kültürel değerleri, teknolojik ve ekonomik gelişmişliği olarak söyleyebiliriz. 


İnsanların aynı olaylara farklı tepki vermesi bu hakikatin bir neticesidir. Bazı toplumlarda ayıplanan ve hoş karşılanmayan davranışlar başka bir ülke topluluğu tarafından normal kabul edilebiliyor. 


İslam toplumunda insanların düşünce ve davranışlarını etkileyen temel saik; vahiy ve sünneti seniyyedir. 


Aynı aile içerisindeki bireyler arasında veya akrabalar arasında veya aynı işyerindeki mesai arkadaşları arasında veya sosyal hayat içerisinde edinilen dost ve ahbaplar arasında bazen beklenmeyen, hatalı, kaba, kırıcı ve hiç hoş olmayan davranışlar veya sözler sarf ediliyor. 


Kişiler hak etmediklerini düşündükleri bu durum karşısında hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Bazen bu küslükler ve kırgınlıklar mezara kadar giderken bazen de  babadan oğula miras yoluyla devredilerek devam ettiriliyor!


Hâlbuki bir insanı bir tek hatasıyla veya kusuruyla yargılayıp geçmişteki güzel hareketlerini, davranışlarını ve iyiliklerini yok saymak nefsimizin ve şeytanın bize bir hilesidir. Adaletli ve doğru bir davranış değildir. 


Bir insanın iyilikleri fenalıklarından fazla ise, o kişi muhabbete ve hürmete müstehaktır.


Vicdanımızın sesini dinlediğimizde bu şekildeki düşünce ve davranışlarımızın hatalı olduğunu inceden inceye bize fısıldadığını duyarız. Fakat vicdanımızın sesini çeşitli bahaneler bularak sustururuz. Bu durum nefsin ve şeytanın bir hilesidir ki; “ Bir mü’minin bir tek seyyiesiyle (hata, kusur) bütün hasenatını örter.”


Böylece İçtimai yani sosyal hayatımızı perişan eder, huzur ve mutluluğumuzu kaçırır. 


İnsanın saadet ve mutluluğu yaşadığı toplumdaki insanlarla çok yakından alakalı olduğundan Rabbimiz; “ İyilikle kötülük bir olmaz. (Sen kötülüğü) en güzel olan (iyilik) ile defet; bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost olmuştur! “ buyurarak bize doğru ve güzel davranışları öğretir. 


Bir gün sahabeler Peygamberimize (s.a.v.)  Hz. Ali’yi (r.a.) niçin çok sevdiğini sordular.

Peygamberimiz, Hz. Ali’nin çağrılmasını emretti. Sahabelerden biri Hz. Ali’yi çağırmaya gitti. Habîb-i Ekrem Efendimiz, Hz. Ali gelmeden önce ashâbına:
“–Ey ashâbım! Siz birisine iyilik etseniz, o da size karşı kötülük yapsa, ne yaparsınız?” buyurdular.

Ashâb-ı kirâm, iyilikle mukâbele edeceklerini söylediler.

Rasûl-i Ekrem Efendimiz tekrar:

“–O kimse yine kötülük yaparsa ne yaparsınız?” buyurdular.

Ashâb, yine iyilik edeceklerini bildirdiler.

Peygamber Efendimiz :

“–Tekrar size kötülükte bulunursa ne yaparsınız?” buyurunca, ashâb-ı kirâm başlarını aşağı indirdiler, bir cevap veremediler.

Sonra Hz. Ali geldi. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) :

“–Yâ Ali, birisine iyilik etsen, o da sana kötülük yapsa, sen ne yaparsın?” buyurdular.

Hz. Ali iyilikle mukâbele edeceğini söyledi.

Efendimiz aynı soruyu yedi kere tekrarlamasına rağmen Hz. Ali hepsine de:

“–Yine iyilik yaparım.” diye cevap verdi. Sonra ilâve ederek:

“–Ben o kimseye iyilik yaptıkça o bana hep kötülükle mukâbele etse, ben yine de ona iyilik yaparım.” dedi.

Eee ne güzel demiş Şeyh Edebali: 

“ İyiliğe iyilik her kişinin işi, 

Kötülüğe iyilik er kişinin işi,

İyiliğe kötülük ise şer kişinin işidir...” diye.

Kalıcı ve gerçek galibiyet dost ve gönül kazanmakla olur. Bunun için “Eğer hasmını mağlûb etmek istersen, fenâlığına karşı iyilikle mukābele et. Çünki eğer fenâlıkla mukābele edersen, husûmet tezâyüd eder (artar). Zâhiren (görünüşte) mağlûb bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti (düşmanlığı) idâme eder (devâm eder). Eğer iyilikle mukābele etsen, nedâmet eder (pişmân olur). Sana dost olur.”

Bütün insanların gönlünde yer bulan Yunus ise:

“ Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için 

Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.” demiştir.

İnsanların en iyisi, kötülüğe karşılık iyilik yapandır. Karşılığında kötülük göreceğinizi hiç aklınıza getirmeden, iyilik ediniz. İyiliği emredip isteyen Allah karşılığını muhakkak verecektir.
Şunu da hatırlatmak isterim. “ Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” Ama sıcak bir bardak çayın hatırı daha da hesaplanamamıştır.

Sevgi ve selamlarımla...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa Nuri
(03.12.2022 18:32 - #156)
Malâallah binlerle barakellah tebrik ediyoruz.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Ömer BOLAT
(04.12.2022 20:45 - #157)
Gönlündeki güzellik ve nuraniyyet makalene aksetmiş, sevgili kardeşim tebrik ederim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mehmet TATOĞLU
(29.12.2022 12:18 - #180)
İstifade ettik abi Saygı ve muhabbetlerimle
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi