Recep Ali AKSOYLU
Köşe Yazarı
Recep Ali AKSOYLU
 

RİZE FOLKLORUNDA ENSTRÜMANLAR

“Değerli konuklar konuşmama başlamadan sizlere 3 dakikalık bir video izlettireceğim. Bu video 80’lere kadar olan Rize düğünlerinin tipik bir örneği... İzledik… PERİPOL’da bir kına gecesi… Peripol, Rize Merkez Pehlivan Mahallesinin eski adı. Ben yine Peripol diyeyim, zira kendi aramızda böyle konuşmaya devam ediyoruz ve muhtemelen şimdi aramızda Peripollular da vardır. Benim gibi elliyi aşmışlar iyi bilir, videodaki enstrümanı Peripol’da çalamayan hane, özellikle de kadın yoktur. Daha doğrusu yoktu. Konuşmamda bunun detaylarını açacağım.” Değerli Okurlar, Rize’mizin folkloruna, daha çok da enstrümanlarına dair olacak yazıma geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Yenikapı’da yapılan Rize Günleri kapsamındaki sahne konuşmamın girişini alarak başladım. Dergi sayfasında elbette o 3 dakikalık videoyu izleyemediniz ama bir an tasavvur etmenizi arzu ettim. Videodaki o enstrüman, armonik – mozika ya da çalanların ifadesi ile santur.  Gelelim konumuza… “Doğu Karadeniz’de iki saz vardır. Biri kemençe, diğeri de tulumdur” algısına maalesef çok yerde denk geliyoruz. En basitinden Valiliğimizin hazırladığı tüm Rize tanıtım videolarında hep bu iki saza yer verilir. Başka enstrümanımız yokmuş gibi! Kemençe ve tulum Karadeniz insanının otururken dahi kanının kaynaması, horona kalkışması için yeterlilikte, güzellikte iki enstrüman. Ancak bu iki enstrümanı beğeniyor ve değer veriyor olmamız Rize Merkez yerel kültürünün en az 200 yıllık geçmişi olan, 80’lerden sonra unutulmaya başlanmış bir başka müzik enstrümanını görmezden gelmemize engel teşkil etmemeli! KEMENÇE… TULUM… ARMONİK… Kemençe, Batum’dan Ordu’ya Doğu Karadeniz coğrafyasının en yaygın enstrümanı. Tulum, Rize’nin Çayeli ilçesinin iç kısımlarında ve doğusunda kalan ilçelerin, yaylaların enstrümanı. Coğrafi olarak daha dar bir alana ait olsa da ülke popüler kültüründe son yıllarda oldukça yaygın. Bunda dizilerde daha çok kullanılması, bölge gençlerinin folkloruna sahip çıkıp her ortamda sergilemesi gibi faktörlerin etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.  Ancak bu iki enstrümanın dışında yörede iki asırdan fazla geçmişi olan bir başka enstrümanımız daha var, “armonik”. Armonik, 40-45 sene öncesine kadar özellikle Çayeli ilçemizin batısında kalan Rize Merkez ve diğer ilçelerde kemençeden de çok daha yaygın ve popüler bir enstrümandı.   Düğünler ev ortamında bir arada veya kadın erkek ayrı ayrı yapılır, armonik kadınların da yoğun çaldığı bir enstrüman olduğu için özellikle tercih edilirdi. İsim olarak Haldoz dan merhum Zehra Orhon hep öne çıksa da Rize Merkezde çoğu evde armonik çalabilen kadın vardı. Örneğin Rize Lisesinin en uzun süre müdürlüğünü yapmış Yakup Özkan’ın annesi Mükerrem Özkan. Ve daha bir çoğu. Ancak 70’lerde 2-3 gün süren ev düğünleri terk edilip düğünler salonlara taşınmaya başlandı, klavye ile de ekonomik ve kolay çözüme kavuşuldu. Bu gelişmeyle beraber armonik yerel kültürümüzden de, folklorumuzdan da çıkmaya başladı. Bunda üreticisi Alman Hohner’in bir dönem armonik in üretimine ara vermesi, kemençe ve tulum gibi yerel ustalarca üretilememesi, ses aralığının dar olması ve daha bir çok neden elbette etken oldu.  10 YILDIR KÜLTÜR MİRASIMIZ ARMONİK İÇİN EMEK VERİYORUZ 2012’de Rize özelinde farklı bir konuda araştırma yaparken dikkatimi çeken bir husustan hareketle bir akademisyen dostumdan Rize kökenli gençlere, “Rize’nin müzik enstrümanı nedir?” diye sormasını istedim.  35 Rizeli gencin yanıtlarında sadece kemençe ve tulum vardı; çünkü dinlememiş, şahit olmamışlardı. Artık düğünlerde armonik çalınmıyordu, çalanı da yok gibiydi. Yadırgamadım ama üzüldüm; feretiko dan sonra bir kültür mirasımız daha ebediyete doğru yol alıyordu! Bu yaklaşımla Nisan 2013’de İstanbul’da Rize merkezdeki mahallelerin derneği RİMER’ i kurma yolunda nabız ölçtüğümüz 300 hemşerimizin katıldığı yemekli toplantıda Yusuf Bağdatlı’nın armoniği ile hemşerilerimizi horona kaldırdık. Hatırlattık desem daha olur sanki; o gece armonikle 40 yaş üzeri hemşerilerimizi geçmişe gitti, gençlerimizde tanışmış oldu.   Geçmişi çok eskiye dayanan, ancak sosyal değişimlere paralel olarak unutulma seviyesine düşen armonik geleneğimizin kültürümüzden silinmemesi, yeni nesillere tanıtılması ve yarınlara kalabilmesi için son 10 yıldır dahil olduğum Rize ile ilgili her organizasyonda armonik üstadı Süleyman Sarıahmetoğlu ve Rize’den Kenan Coşkun ile karınca kararınca emek veriyoruz. Bu arada kemençenin virtüözlerinden Musa Agun’ da ağız mızıkası, kemençe ve çello düetleriyle destek vererek armonike genç neslin yakınlaşmasına katkı sağlıyor, zaman ve mesafeye takılmaksızın bu kültür sazımızı dinletebileceğimiz her yere geliyorlar. Küçük grup organizasyonları haricinde ilk kez 2018 Ağustos’unda Beykoz Rizeliler Derneği adına Beykoz Çayırında on binlere armonik dinlettik. Beraber radyo programlarında, Rize Tanıtım Günlerinde program yaptık, misafirlere kültür mirası enstrümanımızı tanıttık; neticede birkaç arpalık boy alabildik. Ayrıca Genç mühendis Halil İbrahim Onay da armonik ezgilerimizin kaybolmaması için yaklaşık 10 yıl önce bir arkadaşı ile Rize’de 50’den fazla yerel armonik üstadını kayıtlayarak armonik kültürümüze önemli katkıda bulundu. METODOLOJİSİ OLMAYINCA KURSU DA YOK! Eski kaideleri belki zaman içinde birileri ilgi duyar, sahiplenir diye kasetli teybine kaydeden 1936 doğumlu Kenan Coşkun amcadan (babamın ilk okuldan sıra arkadaşı) dinlediğim ve bu enstrüman konusunda ilk kez bilimsel çalışma yapan, aynı zamanda kemençe ve dans eğitmeni Semih Aytaç’ın konservatuar mezuniyet tezinden öğrendiğimize göre Alman çıkışlı armonik Karadeniz'e 200 yıl önce Kafkaslardan gelmiş. Yine yerel folklorumuza dair araştırmaları olan, Alman kaynaklarına hakim Prof. Dr. Abdullah Akat’tan da dinlediklerim bu bilgileri teyit ediyor. Armonik kültürümüz belli bir müfredatı olmadığından geçmişte alaylı tarz öğrenilerek sürüyordu.  Armonik kültürünün yarınlara taşınması ve eğitiminin resmi programlarına alması için Süleyman Sarıahmetoğlu ve Kenan Coşkun üstatlarla Rize Halk Eğitim Müdürlüğü nezdinde bir çok kez temasta bulunduk. İlginçtir sanki ilgili resmi kurumların kültürümüze sahip çıkmaları görevleri değilmişçesine aldığımız yanıt, “metodolojisi, müfredatı, notası vs elimizde yok, hazırlatırsanız programa koyarız” oldu. Son görüştüğümüzde 13 kategoride 64 ayrı kurs açan Rize Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, armonik eğitim modülünü hazırladığımızda alınacak onayların ardından kursunu da başlatmış olacak! ARMONİK 80 ÖNCESİNDE KEMENÇE’DEN POPÜLERDİ Cumhuriyetten sonra tulumun Hemşin ve çevre lokasyonlarda gıdım gıdım nasıl geliştiğini, köylerinde müzikle uğraştıkları için eleştirildiklerini büyük üstat Remzi Bekar’dan, kemençe çalanların da enstrümanlarını gazete kağıdı ile kamufle ettiklerini Musa Agun’dan dinledim. Kemençe ve armonikın kıyasını da 1953’den beri bu sazı çalan Kenan Coşkun’tan dinlediklerimden aklımda kalanları da tarihe not düşmesi açısından özetle aktarayım.  “Hasan Sözeri’nin radyo programın etkisi ile 1950’lerin ortasına doğru kemençe kısmen yaygınlaşmaya başladı. Eskiden düğünlerin tamamı evlerde olurdu. Rize’de tulum hiç yoktu, kemençede biraz vardı. Ancak kemençenin hem sesi daha kısık olduğu hem de bugünkü gibi zengin oyun havaları olmadığından armonik tercih edilirdi. Ayrıca eskilerde parmakla sayılacak kadar az kemençeci varken neredeyse her evde armonik çalabilen vardı. Ama kemençe gelişti, düğünlerde de org çalınmaya başlayınca da armonik maalesef unutuldu, şimdi yeni yeni canlandırmaya çalışıyoruz”. Diğer enstrümanların yanında armonik’te çalan müzikolog Mahiye Morgül’de bu konuda, talebim üzerine 2017’de yayımladığı “Rize Türküleri” isimli kitabında, “Düğün ve eğlencelerde, kapalı alanda kızlar armonikle horon oynardı. Kemençe ise erkeklerin avluda açık alanda oynadıkları horonlarda kullanılırdı” şeklinde yazıyor. KARADENİZ FOLKLORUNDA BAĞLAMA DA VARDIR Karadeniz folklorunda kemençe ve tulumla beraber armonikin var olması gibi “bağlama” da, diğer sazlarımızda vardır. Müzikolog Mahiye Morgül’ün yazılarında ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı DOKAP’in sitesinde Rize’nin daha çok Trabzon tarafında kalan ilçelerinde bağlama, kaval, davul ve diğer bölgelere göre az da olsa zurnanın da türkülerde kullanıldığı yer almaktadır.  Karadeniz müziği sürekli değişimlere maruz kalmış, armonik bir yana kemençe ve tuluma dayalı olmaktan çok ayrı bir noktaya da taşınmıştır. Bağlama ile de çok güzel eserler yapılmıştır. 1970’lerin başında Erkan Ocaklı, kemençe ile bağlamayı birleştirerek kendi tarzını yaratıp yöre müziğinin popülerleşmesine Hasan Sözeri’den sonra en büyük katkıyı sağlamıştır. 80’lerde arabesk ve taverna müziğin yükselişe geçmesiyle Erkan Ocaklı’nın yöresel çizgisi değişmiş ama aklımızda hep bağlaması kalmıştır. Devamında İrfan Ruhi Eren’i anımsıyorum gençliğimden. İyidereli. Kemençe ve bağlama çalardı önceleri, sonra ağırlıklı bağlamasıyla türkü söylemeye başladı. 1979’da Ses Yarışması’nda birinci seçildikten sonra İstanbul’a yerleşti, İstanbul Radyosunda Rize yöresine ait bildiği türküleri ve sözlerini kendisinin yazdığı “Ağısar Dereleri,” “Parmağında Yüzükler” gibi pek çok türküyü okuyarak yerel halk müziği repertuarımızı zenginleştirdi. 70’lerde merhum Erkan Ocaklı yerel folklorumuza nasıl yeni bir soluk olmuşsa son yıllarda da günümüzün Pir Sultan Abdal’ı Senozlu Sinan Akçal’da bağlaması ile Karadeniz müziğinde çok sayıda hikayesi de olan türküye hayat vermekte, konserlerinde müzikseverlerle buluşmaktadır. 800 den fazla türküsü olan Sinan Akçal’ın Kalem, Armudun Sapı, Marbudam ve daha onlarca bestesini YouTube’da dinlerseniz yerel müziğimizde bağlamanın lezzetini de tatmış olursunuz. Dahası 90 lardan itibaren Davut Güloğlu gibi bazı yerel müzisyenler yaptıkları popüler müziklerin içerisine yöresel motifleri de katarak yerel müziğimize ayrı bir renk getirerek folklorumuzun kent merkezlerinde genç nesiller arasında ilgi görmesini de sağlamışlardır. KEMENÇEYİ TÜRKİYE HASAN SÖZERİ İLE TANIDI Yukarıda merhum Hasan Fehmi Sözeri’den bahsettim. Merhum bestekar Sadettin Kaynak’tan sonra müzikte en değerli kıymetimiz olan merhum Sözeri, 1938’de henüz 17 yaşında iken Ankara Radyosunda ses sanatçılığı sınavına katılır. Elenir. Karadenizliliğin, gençliğin enerjisi ile jüriyi oluşturan zamanın büyük müzisyenlerine “nasılsa elendim, izin verirseniz size bizim oraların bir enstrümanından örnekler çalabilir miyim” der! Dışardan eşyalarının arasından kemençesini alır gelir ve çalar. Jüri ilk kez bu enstrümanı dinlemektedir ve mest olurlar. Hasan Sözeri’yi kaşeli kemençe sanatçısı olarak işe alırlar. Kemençenin Türk halkı ile geniş kitlelerle tanışması o tarihte ve sonrasında merhum Sözeri’nin radyoda ki Yurttan Sesler programlarıyla pekişir.  Benzeri öyküyü geçtiğimiz yıl Gündoğdu Veliköy’lü Semih Aytaç’tan dinledim. Semih, konservatuar bitirme – tasarım tezini armonika- mozika üzerine yapacaktı. Kemençenin bile hala resmi müfredatta yer almadığı İTÜ Konservatuarında mozika üzerine tez hazırlamak gündem oldu. Zira büyük hocalar bile armonik i tanımıyordu. Süleyman Sarıahmetoğlu ve Musa Agun destek verdiler ve neticesinde bugün armonik konusunda kitap olarak yayınlanmaya değer bir tez, eser ortaya çıktı. Semih’in Rize’den 170 yıl önceye ait fotoğraflara yer verdiği armonik konulu tezinde enstrümanın temelde Almanlara ait olduğu, ancak farklı ulusların da kendi müzik kültürleriyle harmanlayıp geliştirdiği, bizdeki geçmişinin 200 yıla dayandığı bilgilerine vakıf oluyoruz. Değerli Hemşerilerim Müzik uzmanlık alanım değil. Haddimi biliyorum. Sadece şahit olduğum, gözlemlediklerimden hareketle yerel kültürünü de önemseyen bir aydın olarak konuya yaklaşıyor, kültürümüzün korunması yarınlara taşınması için emek veriyor, farkındalık oluşturmaya çalışıyorum.  İstiyorum ki yerel derneklerimiz, kentimizi yönetenler ve topluma yön verenlerimiz FERETİKO da olduğu gibi ARMONİK te de konuya kültür mirası olarak yaklaşsınlar, destek versinler. Hep beraber yarınlara taşıyabilelim.  RİZE HORONU Son cümlelerimde Rize Horonuna dair olsun. Bilir misiniz bunca yıldır İstanbul’da tüm Rize STK larının etkinliklerinde kemençe eşliğinde gösteri yapan folklor ekipleri Trabzon yöresi oyunlarını sergiler!  99’da KASTOB’un Dedeman’da ki Rize Bezi gecesinde konu ilk kez dikkatimi çekmişti. 2014’de Esra Soykan Hoca ile RİMER’de Rize’nin 6 oyununu emek vererek hazırladık, 2016’da da ilk ve belki de son kez Sevgili Vedat Çilli’nin Başkanlığını yaptığı Yeditepe Folklor Grubu Bağlarbaşı KKM’de ki Hasan Sözeri Anma gecemizde sahnede kısa bir sunum yaptı.  Demem o ki folklorumuzun horon tarafı da sancılı, bu tarafını da artık bir başka yazıda ele alırım…   
Ekleme Tarihi: 25 Haziran 2023 - Pazar

RİZE FOLKLORUNDA ENSTRÜMANLAR

“Değerli konuklar konuşmama başlamadan sizlere 3 dakikalık bir video izlettireceğim.
Bu video 80’lere kadar olan Rize düğünlerinin tipik bir örneği...

İzledik…

PERİPOL’da bir kına gecesi… Peripol, Rize Merkez Pehlivan Mahallesinin eski adı. Ben yine Peripol diyeyim, zira kendi aramızda böyle konuşmaya devam ediyoruz ve muhtemelen şimdi aramızda Peripollular da vardır. Benim gibi elliyi aşmışlar iyi bilir, videodaki enstrümanı Peripol’da çalamayan hane, özellikle de kadın yoktur. Daha doğrusu yoktu. Konuşmamda bunun detaylarını açacağım.”

Değerli Okurlar,

Rize’mizin folkloruna, daha çok da enstrümanlarına dair olacak yazıma geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Yenikapı’da yapılan Rize Günleri kapsamındaki sahne konuşmamın girişini alarak başladım. Dergi sayfasında elbette o 3 dakikalık videoyu izleyemediniz ama bir an tasavvur etmenizi arzu ettim.
Videodaki o enstrüman, armonik – mozika ya da çalanların ifadesi ile santur. 

Gelelim konumuza…

“Doğu Karadeniz’de iki saz vardır. Biri kemençe, diğeri de tulumdur” algısına maalesef çok yerde denk geliyoruz. En basitinden Valiliğimizin hazırladığı tüm Rize tanıtım videolarında hep bu iki saza yer verilir. Başka enstrümanımız yokmuş gibi!

Kemençe ve tulum Karadeniz insanının otururken dahi kanının kaynaması, horona kalkışması için yeterlilikte, güzellikte iki enstrüman. Ancak bu iki enstrümanı beğeniyor ve değer veriyor olmamız Rize Merkez yerel kültürünün en az 200 yıllık geçmişi olan, 80’lerden sonra unutulmaya başlanmış bir başka müzik enstrümanını görmezden gelmemize engel teşkil etmemeli!

KEMENÇE… TULUM… ARMONİK…

Kemençe, Batum’dan Ordu’ya Doğu Karadeniz coğrafyasının en yaygın enstrümanı. Tulum, Rize’nin Çayeli ilçesinin iç kısımlarında ve doğusunda kalan ilçelerin, yaylaların enstrümanı. Coğrafi olarak daha dar bir alana ait olsa da ülke popüler kültüründe son yıllarda oldukça yaygın. Bunda dizilerde daha çok kullanılması, bölge gençlerinin folkloruna sahip çıkıp her ortamda sergilemesi gibi faktörlerin etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. 

Ancak bu iki enstrümanın dışında yörede iki asırdan fazla geçmişi olan bir başka enstrümanımız daha var, “armonik”. Armonik, 40-45 sene öncesine kadar özellikle Çayeli ilçemizin batısında kalan Rize Merkez ve diğer ilçelerde kemençeden de çok daha yaygın ve popüler bir enstrümandı.  

Düğünler ev ortamında bir arada veya kadın erkek ayrı ayrı yapılır, armonik kadınların da yoğun çaldığı bir enstrüman olduğu için özellikle tercih edilirdi. İsim olarak Haldoz dan merhum Zehra Orhon hep öne çıksa da Rize Merkezde çoğu evde armonik çalabilen kadın vardı. Örneğin Rize Lisesinin en uzun süre müdürlüğünü yapmış Yakup Özkan’ın annesi Mükerrem Özkan. Ve daha bir çoğu.

Ancak 70’lerde 2-3 gün süren ev düğünleri terk edilip düğünler salonlara taşınmaya başlandı, klavye ile de ekonomik ve kolay çözüme kavuşuldu. Bu gelişmeyle beraber armonik yerel kültürümüzden de, folklorumuzdan da çıkmaya başladı. Bunda üreticisi Alman Hohner’in bir dönem armonik in üretimine ara vermesi, kemençe ve tulum gibi yerel ustalarca üretilememesi, ses aralığının dar olması ve daha bir çok neden elbette etken oldu. 

10 YILDIR KÜLTÜR MİRASIMIZ ARMONİK İÇİN EMEK VERİYORUZ

2012’de Rize özelinde farklı bir konuda araştırma yaparken dikkatimi çeken bir husustan hareketle bir akademisyen dostumdan Rize kökenli gençlere, “Rize’nin müzik enstrümanı nedir?” diye sormasını istedim. 

35 Rizeli gencin yanıtlarında sadece kemençe ve tulum vardı; çünkü dinlememiş, şahit olmamışlardı. Artık düğünlerde armonik çalınmıyordu, çalanı da yok gibiydi. Yadırgamadım ama üzüldüm; feretiko dan sonra bir kültür mirasımız daha ebediyete doğru yol alıyordu!

Bu yaklaşımla Nisan 2013’de İstanbul’da Rize merkezdeki mahallelerin derneği RİMER’ i kurma yolunda nabız ölçtüğümüz 300 hemşerimizin katıldığı yemekli toplantıda Yusuf Bağdatlı’nın armoniği ile hemşerilerimizi horona kaldırdık. Hatırlattık desem daha olur sanki; o gece armonikle 40 yaş üzeri hemşerilerimizi geçmişe gitti, gençlerimizde tanışmış oldu.  

Geçmişi çok eskiye dayanan, ancak sosyal değişimlere paralel olarak unutulma seviyesine düşen armonik geleneğimizin kültürümüzden silinmemesi, yeni nesillere tanıtılması ve yarınlara kalabilmesi için son 10 yıldır dahil olduğum Rize ile ilgili her organizasyonda armonik üstadı Süleyman Sarıahmetoğlu ve Rize’den Kenan Coşkun ile karınca kararınca emek veriyoruz. Bu arada kemençenin virtüözlerinden Musa Agun’ da ağız mızıkası, kemençe ve çello düetleriyle destek vererek armonike genç neslin yakınlaşmasına katkı sağlıyor, zaman ve mesafeye takılmaksızın bu kültür sazımızı dinletebileceğimiz her yere geliyorlar.
Küçük grup organizasyonları haricinde ilk kez 2018 Ağustos’unda Beykoz Rizeliler Derneği adına Beykoz Çayırında on binlere armonik dinlettik. Beraber radyo programlarında, Rize Tanıtım Günlerinde program yaptık, misafirlere kültür mirası enstrümanımızı tanıttık; neticede birkaç arpalık boy alabildik. Ayrıca Genç mühendis Halil İbrahim Onay da armonik ezgilerimizin kaybolmaması için yaklaşık 10 yıl önce bir arkadaşı ile Rize’de 50’den fazla yerel armonik üstadını kayıtlayarak armonik kültürümüze önemli katkıda bulundu.

METODOLOJİSİ OLMAYINCA KURSU DA YOK!

Eski kaideleri belki zaman içinde birileri ilgi duyar, sahiplenir diye kasetli teybine kaydeden 1936 doğumlu Kenan Coşkun amcadan (babamın ilk okuldan sıra arkadaşı) dinlediğim ve bu enstrüman konusunda ilk kez bilimsel çalışma yapan, aynı zamanda kemençe ve dans eğitmeni Semih Aytaç’ın konservatuar mezuniyet tezinden öğrendiğimize göre Alman çıkışlı armonik Karadeniz'e 200 yıl önce Kafkaslardan gelmiş. Yine yerel folklorumuza dair araştırmaları olan, Alman kaynaklarına hakim Prof. Dr. Abdullah Akat’tan da dinlediklerim bu bilgileri teyit ediyor.

Armonik kültürümüz belli bir müfredatı olmadığından geçmişte alaylı tarz öğrenilerek sürüyordu.  Armonik kültürünün yarınlara taşınması ve eğitiminin resmi programlarına alması için Süleyman Sarıahmetoğlu ve Kenan Coşkun üstatlarla Rize Halk Eğitim Müdürlüğü nezdinde bir çok kez temasta bulunduk. İlginçtir sanki ilgili resmi kurumların kültürümüze sahip çıkmaları görevleri değilmişçesine aldığımız yanıt, “metodolojisi, müfredatı, notası vs elimizde yok, hazırlatırsanız programa koyarız” oldu. Son görüştüğümüzde 13 kategoride 64 ayrı kurs açan Rize Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, armonik eğitim modülünü hazırladığımızda alınacak onayların ardından kursunu da başlatmış olacak!

ARMONİK 80 ÖNCESİNDE KEMENÇE’DEN POPÜLERDİ

Cumhuriyetten sonra tulumun Hemşin ve çevre lokasyonlarda gıdım gıdım nasıl geliştiğini, köylerinde müzikle uğraştıkları için eleştirildiklerini büyük üstat Remzi Bekar’dan, kemençe çalanların da enstrümanlarını gazete kağıdı ile kamufle ettiklerini Musa Agun’dan dinledim. Kemençe ve armonikın kıyasını da 1953’den beri bu sazı çalan Kenan Coşkun’tan dinlediklerimden aklımda kalanları da tarihe not düşmesi açısından özetle aktarayım. 

“Hasan Sözeri’nin radyo programın etkisi ile 1950’lerin ortasına doğru kemençe kısmen yaygınlaşmaya başladı. Eskiden düğünlerin tamamı evlerde olurdu. Rize’de tulum hiç yoktu, kemençede biraz vardı. Ancak kemençenin hem sesi daha kısık olduğu hem de bugünkü gibi zengin oyun havaları olmadığından armonik tercih edilirdi. Ayrıca eskilerde parmakla sayılacak kadar az kemençeci varken neredeyse her evde armonik çalabilen vardı. Ama kemençe gelişti, düğünlerde de org çalınmaya başlayınca da armonik maalesef unutuldu, şimdi yeni yeni canlandırmaya çalışıyoruz”.

Diğer enstrümanların yanında armonik’te çalan müzikolog Mahiye Morgül’de bu konuda, talebim üzerine 2017’de yayımladığı “Rize Türküleri” isimli kitabında, “Düğün ve eğlencelerde, kapalı alanda kızlar armonikle horon oynardı. Kemençe ise erkeklerin avluda açık alanda oynadıkları horonlarda kullanılırdı” şeklinde yazıyor.

KARADENİZ FOLKLORUNDA BAĞLAMA DA VARDIR

Karadeniz folklorunda kemençe ve tulumla beraber armonikin var olması gibi “bağlama” da, diğer sazlarımızda vardır.

Müzikolog Mahiye Morgül’ün yazılarında ve Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı DOKAP’in sitesinde Rize’nin daha çok Trabzon tarafında kalan ilçelerinde bağlama, kaval, davul ve diğer bölgelere göre az da olsa zurnanın da türkülerde kullanıldığı yer almaktadır. 

Karadeniz müziği sürekli değişimlere maruz kalmış, armonik bir yana kemençe ve tuluma dayalı olmaktan çok ayrı bir noktaya da taşınmıştır. Bağlama ile de çok güzel eserler yapılmıştır. 1970’lerin başında Erkan Ocaklı, kemençe ile bağlamayı birleştirerek kendi tarzını yaratıp yöre müziğinin popülerleşmesine Hasan Sözeri’den sonra en büyük katkıyı sağlamıştır. 80’lerde arabesk ve taverna müziğin yükselişe geçmesiyle Erkan Ocaklı’nın yöresel çizgisi değişmiş ama aklımızda hep bağlaması kalmıştır.

Devamında İrfan Ruhi Eren’i anımsıyorum gençliğimden. İyidereli. Kemençe ve bağlama çalardı önceleri, sonra ağırlıklı bağlamasıyla türkü söylemeye başladı. 1979’da Ses Yarışması’nda birinci seçildikten sonra İstanbul’a yerleşti, İstanbul Radyosunda Rize yöresine ait bildiği türküleri ve sözlerini kendisinin yazdığı “Ağısar Dereleri,” “Parmağında Yüzükler” gibi pek çok türküyü okuyarak yerel halk müziği repertuarımızı zenginleştirdi.

70’lerde merhum Erkan Ocaklı yerel folklorumuza nasıl yeni bir soluk olmuşsa son yıllarda da günümüzün Pir Sultan Abdal’ı Senozlu Sinan Akçal’da bağlaması ile Karadeniz müziğinde çok sayıda hikayesi de olan türküye hayat vermekte, konserlerinde müzikseverlerle buluşmaktadır. 800 den fazla türküsü olan Sinan Akçal’ın Kalem, Armudun Sapı, Marbudam ve daha onlarca bestesini YouTube’da dinlerseniz yerel müziğimizde bağlamanın lezzetini de tatmış olursunuz.

Dahası 90 lardan itibaren Davut Güloğlu gibi bazı yerel müzisyenler yaptıkları popüler müziklerin içerisine yöresel motifleri de katarak yerel müziğimize ayrı bir renk getirerek folklorumuzun kent merkezlerinde genç nesiller arasında ilgi görmesini de sağlamışlardır.

KEMENÇEYİ TÜRKİYE HASAN SÖZERİ İLE TANIDI

Yukarıda merhum Hasan Fehmi Sözeri’den bahsettim. Merhum bestekar Sadettin Kaynak’tan sonra müzikte en değerli kıymetimiz olan merhum Sözeri, 1938’de henüz 17 yaşında iken Ankara Radyosunda ses sanatçılığı sınavına katılır. Elenir. Karadenizliliğin, gençliğin enerjisi ile jüriyi oluşturan zamanın büyük müzisyenlerine “nasılsa elendim, izin verirseniz size bizim oraların bir enstrümanından örnekler çalabilir miyim” der! Dışardan eşyalarının arasından kemençesini alır gelir ve çalar. Jüri ilk kez bu enstrümanı dinlemektedir ve mest olurlar. Hasan Sözeri’yi kaşeli kemençe sanatçısı olarak işe alırlar. Kemençenin Türk halkı ile geniş kitlelerle tanışması o tarihte ve sonrasında merhum Sözeri’nin radyoda ki Yurttan Sesler programlarıyla pekişir. 

Benzeri öyküyü geçtiğimiz yıl Gündoğdu Veliköy’lü Semih Aytaç’tan dinledim. Semih, konservatuar bitirme – tasarım tezini armonika- mozika üzerine yapacaktı. Kemençenin bile hala resmi müfredatta yer almadığı İTÜ Konservatuarında mozika üzerine tez hazırlamak gündem oldu. Zira büyük hocalar bile armonik i tanımıyordu. Süleyman Sarıahmetoğlu ve Musa Agun destek verdiler ve neticesinde bugün armonik konusunda kitap olarak yayınlanmaya değer bir tez, eser ortaya çıktı. Semih’in Rize’den 170 yıl önceye ait fotoğraflara yer verdiği armonik konulu tezinde enstrümanın temelde Almanlara ait olduğu, ancak farklı ulusların da kendi müzik kültürleriyle harmanlayıp geliştirdiği, bizdeki geçmişinin 200 yıla dayandığı bilgilerine vakıf oluyoruz.

Değerli Hemşerilerim

Müzik uzmanlık alanım değil. Haddimi biliyorum. Sadece şahit olduğum, gözlemlediklerimden hareketle yerel kültürünü de önemseyen bir aydın olarak konuya yaklaşıyor, kültürümüzün korunması yarınlara taşınması için emek veriyor, farkındalık oluşturmaya çalışıyorum. 

İstiyorum ki yerel derneklerimiz, kentimizi yönetenler ve topluma yön verenlerimiz FERETİKO da olduğu gibi ARMONİK te de konuya kültür mirası olarak yaklaşsınlar, destek versinler. Hep beraber yarınlara taşıyabilelim. 

RİZE HORONU

Son cümlelerimde Rize Horonuna dair olsun. Bilir misiniz bunca yıldır İstanbul’da tüm Rize STK larının etkinliklerinde kemençe eşliğinde gösteri yapan folklor ekipleri Trabzon yöresi oyunlarını sergiler! 

99’da KASTOB’un Dedeman’da ki Rize Bezi gecesinde konu ilk kez dikkatimi çekmişti. 2014’de Esra Soykan Hoca ile RİMER’de Rize’nin 6 oyununu emek vererek hazırladık, 2016’da da ilk ve belki de son kez Sevgili Vedat Çilli’nin Başkanlığını yaptığı Yeditepe Folklor Grubu Bağlarbaşı KKM’de ki Hasan Sözeri Anma gecemizde sahnede kısa bir sunum yaptı. 

Demem o ki folklorumuzun horon tarafı da sancılı, bu tarafını da artık bir başka yazıda ele alırım… 







 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Vat vadi vat
(25.06.2023 13:40 - #600)
Armonika ustası Osman Sofuoğlu Çayeli Yaka Mah.Evinde çalmaya devam ediyor.70 ve 80 li yılların efsanesi.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi