Sosyal medyada burada paylaştığım kolajda yer alan SAGRA Çikolatanın kurucusu merhum Kahraman Sağırağa’nın 1964 yılında fındık sergisine uzanmış fotoğrafını görünce yorumları okuma ihtiyacı hissettim. Zira benim için SAGRA, 3 yıl görev yaptığım, ekmek yediğim ve başarılı bir performansın ötesinde kendime mesleki olarak da kazanımlar sağladığım aidiyet duyduğum bir marka, kurum.
94 Sonbaharında merhum Süleyman Demirel’in talimat / ricası ile Bayındır Holding – Kamuran Çörtük tarafından satın alındığı / alınmak durumunda kalındığında SAGRA SPECİAL MAĞAZALAR A.Ş. nin Genel Müdür Vekili olarak sorumluluk üstlenmiştim. Çok kısa sürede ürün ve temsil bütünlüğü bozulmuş, kimliğini kaybetmiş, popülaritesinden eser kalmamış, ana konseptin dışında da olsa kağıt üzerinde sayısı 120’lerde gözüken ancak fiiliyatta 80 kadar kalmış Sagra Special mağazasını her yönüyle yenileyerek, pazarlamanın bileşenlerinden etkince yararlanarak, ürün gamını iç ve dışardan tamamlayarak ideal, örnek bir franchising zinciri oluşturmuştuk. 310 mağaza o yılların Türkiye’sinin en yaygın zinciri idi. 1996’nin koşullarına göre olağanüstü olarak değerlendirilebilecek bir ayda 19 mağaza açılışı yapabilen mali ve üretim gücüne, liyakatli kadrolara, ürün zenginliğine sahiptik.
Döneyim sosyal medyada yerel portalın paylaşımına. 2 günde 6 binden fazla kişi beğeni koymuş, 139 kişi paylaşmış, 150 civarında da ana paylaşıma yorum yapılmış. Süratle yorumlara baktım; bir çoğuna üzüldüm ve (markanın şimdiki sahipleri adına) bu paylaşımı yapma ihtiyacı hissettim…
Uzun olacak ama muhtemelen bu yazı İşletme Fakültelerinde hocalarca da işleneceğinden yazmaya, okumaya değecek.
SOSYAL MEDYADA SAGRA İÇİN YAPILAN YORUMLAR:
• Devletimiz kendi yerli markalarına sahip çıkmıyor.
• Yabancı firmalar ile kalitesiz üretim yapan yeni firmalara yem edildi. Kaliteli ürünler üreten yerli ve milli güzide firma devletçe desteklenmedi.
• Sahip olarak çok el değiştirdi.
• Sektöründe ilklerin öncüsü Sağra, Kahraman Sağırağa’nın oğulları Bekir ve Yener tarafından 90 ların sonunda Bayındır Holdinge satıldı.
• Başka ülkelerdeki karteller ve yerli siyasi işbirlikçileri tarafından bitirildi firma,
• 100 kişi 25 araçla gelip devletin gözü önünde adamın fabrikasına çöktüler. Daha sonra da Bayındır Holding aldı.
• …. Yerli ürünümüze sahip çıkamadık maalesef.
• Türkiye’nin markasıydı,
• Ordu’ya iş ekmek sağlayan Sagra, keşke satılmasaydı, Ordu’nun milli ve yerlisi olarak kalabilseydi,
• İflas ettirdiler, Nutella’nın yolunu açtılar,
• Rahmetli, senden sonra tüm mülk ve fabrikan talan edildi,
• Yerli diye alırdık, şimdi duyduk ki İsrail firması almış, bitti…
• Türk markası değilmiş artık. Tadelleyi çok severdim. Ama artık almıyorum.
• Yabancılara peşkeş çekildi bizim Tadellemiz,
• 2021’de OYAK’a satıldı. Sagra grubunda hiç yabancı sermaye yok, yerli ve milli bir firmadır.
• Sanovel grubuna satıldı diye biliyorum.
• Sanset yerli sermaye mi?
• Kartellere yem ettiler. Sağranın yerini Nutella aldı.
• İsrail malı diye raflardan kaldırıyorlar. Ama etiket Türk Malı diyor!
• % 100 Türk Malı olduğunu biliyorum da neden boykot listesinde onu anlamadım.
• Millet duyduğuna inanıp kraldan çok kralcı oluyor. Fındık ve çikolata ikilisi konusunda Tadelle’nin yanına yaklaşamayan firmaların uydurmasıdır.
• Sagra Speciallerde çikolata çeşmesi vardı. Küçüklüğümüzde yiyemesek de çeşmeden sürekli çikolata akar sanırdık, sevinirdik.
• Küresel sermaye ve yerli işbirlikçileri Sagra’yı çökertti.
• Devlet sahip çıkmadı çıkamadı / Amerikan manda baskısı!
• Sarelle’nin son hali Nutella’yı 9’a çarpıp 6’ya böler, yetmediği gibi kare kökünü de alır!
• Sağra Ailesi zamanında çikolata üretmek için yurt dışından makine getirmek istiyor. Hükümet izin vermiyor. Kaçak yollardan getirip fabrika kurmuşlardı.
Çoğu kökünden yanlış olan yorumları tek tek yanıtlama yerine bildiğim kadarıyla sahiplik durumunu, sürecini özetlersem daha net sonuç almış olacağım.
Firma, 1936 yılında merhum Kahraman Sağırağa tarafından Ordu’da yüzde 100 yerli bir aile şirketi olarak kuruldu. Zaman içinde Sağra ailesi bir şehrin kaderini değiştirirken, fındık sanayiciliğini de ülkemize kazandırdı.
1964 yılı Ordu'da fındık için milat olarak kabul edilir. Sağırağa Ailesi sayesinde fındık ilk kez çuvaldan çıkıp modern ambalajlarda endüstriyel boyutta işlenmeye başlanır. Büyük oğul Ünal Sağra, fındık sanayiciliği konusunda Almanya'ya öğrenim görür, Alman Köhler'in çıkardığı ilk fındıklı çikolatadan Hamburg fındık borsasına kadar bu alanda deneyimler kazanır. Olağanüstü inovatif becerisine sahip Ünal Sağra ilk fındık kırma makinesini üretime almaktan fındıkla kakaoyu birleştirerek bir çok yeni tadın dünyada ilk kez tüketiciye sunulmasına kadar yeniliklere imza atar. Örneğin bar kategorisinde dünyada geliştirilmiş ilk ürün Tadelle’dir. Ki bizim dönemimizde Fatih Terim ve çocuk oyuncu Volkan’la “Türkiye Bu Tadı Çok Seviyor” sloganlı reklam kampanyamız müthiş etkili olmuştu.
Nugatella da, Sarelle’de başarılı öncü marka ve ürünlerdir. Nutella ile çok mukayese edilen bir ürün olan Sarelle ile ilgili geçmişte bir çok panelde, derste anlattığım bir anekdotumu da kısaca özetlemek isterim.
Pazarda kakaolu fındık ezmesi kategorisinde 20’den fazla marka var ama en bilinen 5 marka Chokella, Nutella, Sarelle, Çokokrem ve şimdi anımsayamadığım x idi. Profesyonel araştırma şirketleri markaları açık şekilde bu ürünleri deneklere tattırdığında Sarelle genelde üçüncü sırada yer alırdı. Aynı tad panelleri farklı zaman ve ortamlarda bu kez markalar gizlenmiş olarak yapıldığında ise Sarelle enterasan bir şekilde açık ara birinci çıkıyordu! (Benzer durumu Nivea ve Arko Yağlı Krem çalışmasında da yaşamıştık! Orda nedenler çok daha farklıydı. Ayrı yazı konusudur)
Demem o ki, Tadelle ve Sarelle bu kadar güçlü ve de kaliteli ürün ihtiva eden % 100 Türk markalarıdır.
Ünal Sağra’nin inovatif yönünden bahsetmiştim. Türk insanına çikolata yedirebilmek ve de çikolatalı ürünlere erişebilmelerini sağlamak için 1985’de Türkiye için henüz hiç bilinmeyen franchising modelde çeşmesinden çikolatanın, fındık ezmesinin aktığı mağazalar açmaya başlamıştır. Çikolatanın üretim formülünde sağladığı değişikle birim maliyet ve raf fiyatını dörtte biri düşürerek İlk 10 yılda kişi başı tüketimin 50 gramdan 450 grama çıkmasını sağlamıştır. Ve bunu insan elinin değmediği, mutlak hijyenin sağlandığı continu sistemle glikoz şekeri değil Suluova’nın pancar şekeri ile üretimi gerçekleştirerek sağladı. 90 larda Sagra, iç pazarda raflarda ağırlığını artırmaya başladığı gibi Türk fındığından yarattığı katma değerli ürünlerini 50’den fazla ülkeye satar konuma gelmişti.
Ancak, Ünal Sağra ürün geliştirmede de gösterdiği süper başarılı girişimciliğini hiçbir zaman şirket yönetimi ve kurumsallaşmada gösteremediğinden (!) 90 lı yılların başında ülkede yaşanan ekonomik krizlerinde baskısıyla şirketin finansal açıdan zor duruma düşmesini engelleyemedi. Avans çekleri alınmış bayilere ürün teslimlerinin yapılamaması sektörde domino etkisi de yarattı. 93’de üretim durdu ama şirketin bazı güçlü bayilerinin tesislerde kendi adına üretim yaptığı hep söylendi. O yıllarda 2 bine yakın çalışanı ile tek başına Ordu ilinin ekonomik açıdan lokomotifi olan Sağra’nın kapalı – atıl olması, binlerce ailenin mağdur olması demekti. Bunun yapılacak ilk siyasi seçimlerde yükleyeceği ağır faturayı dikkate alan merhum Süleyman Demirel’in referansıyla Sağra Grubu, Yönetim Kurulu Başkanlığını Samsun’lu Kamuran Çörtük’ün yaptığı Bayındır Holding’e devredildi.
94’ün sonbaharında Sağra’yı devir alan ve neredeyse tüm kadroları yenileyen Bayındır Holding, çok kısa sürede üretimi sağladı, marka imajını düzeltici PR programları uyguladı, tanıtım ve tutundurma faaliyetleri gerçekleştirdi. Ürünler yeniden kendi kategorilerinde lider konuma geldi, special mağazalar sunum ve ürün açısından yenilediğimiz, geliştirdiğimiz konsepti ile hızla çoğalmaya başladı. Ama tam işler rayına girmişken Holdingin tadını kaçıran gelişmelerde oldu. Ne zaman tanzim edildiği, imzalandığı belli olmayan (93 de fabrika kapalı iken Sağra Ailesi tarafından fabrikayı satma yetkisi verilmiş kişilerce diye anımsıyorum) çok yüksek meblağlı senet ve sözleşmelere muhatap olduk. Ödemeler yapmak zorunda kaldık. Üçüncü yılda Holdingin tepe yöneticiliğine kamudan bir atama yapılınca da özel sektör dinamizminden, piyasa atraksiyonlarından maalesef kayıplar yaşanmaya başlandı. Orijini Karayolları Müteahhitliği olan Bayındır Holding bünyesinde Sagra Üretim ve Pazarlama Grubu hem cirosal, hem de karlılık açısından inşaat kökenli üst yönetim tarafından (Ergun Karagöz ayrıldıktan sonra) belli ki pek tatmin edici bulunmuyordu. Çekli satışlar, günde yüzlerce fatura kesilmesi, binlerce müşteri kaydının hesabının takibi vs!
Markalar her şeye rağmen pazarda hakim konumdaydı ama 2001 yılına gelindiğinde Bayındırbank’a TMSF’nin el koyması ile Sağra Gıda için de sancılı bir süreç başladı. TMSF denetiminde iken üretim zaman zaman aksamaya başladı, tekrar 93’e mi dönülecek derken TMSF, 2007 yılında satışa çıkardığı Sağra Gıda’yı, 77 milyon dolarlık en yüksek teklifi veren Toksöz Holding bünyesindeki Sanset Gıda’ya sattı.
Toksöz Holding’in temeli 1983 yılında eczacı Erol Toksöz tarafından yüzde 100 Türk sermayeli bir ilaç şirketi olarak Sanovel ilaca dayanır. Sanset Gıda olarak Sağra’yı işleten, yeniden konumlandırdığı kaliteli ürünlerle pazarda tekrar yerini pekiştiren Toksöz Holdingin 14.yılda yanı 2021’de fabrikayı Ordu’dan taşımaya karar vermesi şaşkınlığa neden olur, Ordu’da tepkilere maruz kalır. Ama uzun sürmez, birkaç ay içinde Toksöz Grup Sagra’yı (170-180 milyon dolar rakamları konuşuldu) OYAK’a sattı.
Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığı'nın kontrolündeki OYAK Kurumu, Toksöz ailesinden satın aldığı Sanset Gıda ile yeniden çikolata pazarında Sağra’yı lider konuma taşımak istemesi; fabrikanın Ordu’dan taşınmasının gündemden çıkması çalışanları ve Ordu kamuoyunu da oldukça memnun etti.
Bu arada bitirmeden yorumlarda çokça geçen yabancı sermayeli mi, boykot listesinde yer alıyor gibi soruların nereden kaynaklandığını tam olarak bilemesem de iki farklı yorumumu paylaşarak bitireyim.
Elbette hepsi öyle değil ama bizim bazı şirketlerimizin bazı yöneticileri maalesef etik yoksunudur. Kendi markalarına, şirketlerine pazarda avantaj sağlayabilmek için kendi işlerine odaklanma yerine ciddi rakip gördükleri markaları fısıltılarla karalamaya çalışırlar. 94 – 96 da ki bizim dönemimizde Sagra için söylenen iki cümle hep kulağımdadır. “adları bile Türkçe değil, Sağra” ve “bizim ürünlerimizde domuz yağı yoktur”!
Be mübarek Sağra ismi halis Türk olan Ordu’lu Kahraman Sağırağa’nın soyadından geliyor. İngilizce ’de “ğ” olmadığından da SAGRA olarak düzenlenmiş. Domuz yağına gelince, mevcut ürün gamımızın üretiminde domuz yağı zaten kullanılmıyor. Ama “biz kullanmıyoruz” diyerek rakiplerinin kullandığı algısını oluşturmaya çalışıyorlar. İtiraf edeyim ki çok okumayan, araştırmayan bireyler olarak bu tuzağı maalesef satın alıyor tüketicilerimiz.
İkinci olasılık ise çok farklı.
2021 yılı öncesi 14 yıl boyunca Sagra’nın sahibi olan Toksöz Holding’in yabancı ortaklıklarından kaynaklı böyle bir algı olabilir.
Sagra ile ilk kez gıdaya giren Toksöz Grup, global bir grup olma yolunda ilk adım olarak 2013’te İtalya'nın 160 yıllık geçmişi olan geleneksel ve tarihi markası Pernigotti'yi satın alır. Şirketin Gianduia çikolatası, nugaları ve dondurmaları İtalya’da popülerdir. Toksöz aynı yıl İspanya’nın ünlü meyve suyu şirketi Zumos Palma’yı da satın alır.
Pasentis ve çatısı altındaki Sanset Türkiye, Pasentis Espana ve Sanset Italy kuruluşları, müşteri memnuniyetini esas ilkesi olarak benimsemiş ve yenilikçi vizyonuyla gıda güvenliği, hijyen ve kaliteyi odağına alarak faaliyetlerini, dünyanın üç farklı lokasyonunda 5 farklı üretim hattı ile 7’den 70’e herkesin beğenisine sunmuştur.
Toksöz Holding bünyesindeki İspanya merkezli PASENTİS çatısı altındaki Sanset Türkiye, 2017 yılında Kırklareli’nde faaliyete geçen tesislerinde çikolatadan dondurmaya çok geniş yelpazede üretim yapmakta. Muhtemelen Toksöz’ün İtalya ve İspanya’da Pasentis çatısı altında üretim yapan fabrikalarının da olmasından hareketle hala Sağra’nın da sahibi olduğu düşünülerek “yerli olup olmadığı” gündem olabiliyor!
Bu da Sağra’nın son sahibi ve yeniden Ordu ekonomisi için can simidi olan OYAK yöneticilerin SAGRA için pazarlamanın bileşenlerini yeterince ve doğru kullanmadıklarını, yetersizliklerini bir anlamda ortaya koyuyor. Koyabilselerdi en basiti sosyal medyada bu tarz yorumlara denk gelmezdik!