“….. Bizim de şevkimizi kırmayın. Çıksın bir delikanlıda göreyim, 25 milyon Euro’nun altına girsin. Ya taraftarlığı öğrenecekler ya da gerekirse maçları Rize’de oynamayacağım. Beni başka yollara sevk etmesinler. Herkes şapkasını önüne koysun düşünsün, hesap yapsın….”
Böyle uzayıp giden cümleleri var medyada Çaykur Rizespor Kulüp Başkanı Sayın Tahir Kıran’ın.
Hiç hoş bulmadım. Zaten önceki yıllarda yöneticilerimiz “takım, A.Ş.’nin size laf düşmez minvalinde beyanat verince yeşil mavili camia ile kulüp yönetimi arasına duvarlar girmiş, taraftar küsmüş, alınan başarısız sonuçlarla boş tribünlere futbol oynanır olmuştu.
Sayın Hasan Kemal Yardımcı uzun yıllar aradan sonra yeniden başkan olunca Rize’de yaşamaya başlamış, gününü şehirde – mahallesinde esnafla, komşularıyla, taraftarla geçirerek kulüp ile camia arasında ki buzları epey eritebilmeyi başarmıştı. Umutlanmıştık.
Sonrasında önce Ankara’dan, devamında İstanbul’dan uzaktan kumandalı yönetim ve becerilemeyen takım mühendisliği, daha çok alınan onlarca çer çöp topçu yüzünden gelip giden teknik adamlar, hiç topa vurmadan gönderilenler, başarısız sonuçlar ve takımın kentten yine büsbütün kopuşu.
Takım resmen düşme potasında ve sezonun bu aşamasında alınabilecek en isabetli teknik adamlardan biri Bülent Korkmaz’ı takımın başına getirmişsiniz ve verdiğiniz beyanat bu Sayın Başkan. Bu safhada sizin de ortağı olduğunuz RİZE YATIRIM A.Ş. Kulübün sahibi de olsa taraftarı, camiayı, hala yeşil mavili formaya gönül vermiş olanları kucaklamak yerine bu tarz itici beyanlar hoş olmuyor. 25 milyon E dan bahsediyorsunuz ama bugüne kadar karşılıksız olarak kulübe kendi cebinden kimsenin para harcamadığını Rize’de ki arkadaşlarımız ısrarla söylüyor. Biliyoruz son dönemlerde simsarlara yem olmayan kulüp yönetimleri resmi gelirlerle pekala yönetilebiliyor. Paralı değil, işi bilen yöneticilerin yapabileceği bir iş futbol kulbü yöneticiliği.
2009 yılında Halim Mete abimizin başkanlığında kurulan Rizespor Futbol Yatırımları San. Ve Tic. A.Ş.`ye Çaykur Rizespor Kulübünün o günkü koşullarda bile devrinin hala doğru olup olmadığından emin değilim. Evet, yönetim boşluğu oluşmuştu ama gelinen noktada iç açıcı değil. Kurumsallaşma konusunda mesafe alınmış olsa da sporda başarı yoksa gerisi hava cıva. Performans gerekiyor, seyirci izlediğinden zevk almak istiyor. Bunlar olmayınca da bırakın stada gelmeyi, televizyondan bile izlemeyi zaman kaybı olarak kabul ediyor.
Hem hangi stat… Tüm Türkiye’de stadyumları devlet yaparken Askoroz’da ki bugün yenilenmesi bile konuşulan stadyumu A.Ş. nin yapmış olmasını Müftü Mahallesinde eski stadyumun yerine yaptıkları, şehrin dokusunu berbat eden AVM orda durduğu sürece kimsenin takdir etmesi de mümkün değil.
Sevgili Balkanın hemşerileri olarak Fenerbahçe’ye başkan olmasını arzu edenlerdendim. Takımın sahibi şirketin ortağı diye Yeşil mavili takıma başkan olarak atanmayı gönülsüz de kabul etmiş olabilir. Ama kendi sağlığı ve ismi için hemen bıraka bilirde. Takımı hemen her aşamada medyada gördüğümüz, babası Naci Selimoğlu’ndan feyiz almış Selim Selimoğlu’na bırakabilir.
Camia ile bütünleşip kümede kalma mücadelesi vermenin zamanı şimdi, ortamı germenin değil.