Enflasyonist, temel ürünlerin fiyatlarında absürt zamların olduğu dönemlerde ara satıcı firmalar, perakendeciler genelde fiyat yapmakta (oluşturmakta) zorlanır. Dahası çoğu kez kar ettiğini (fiktif) zannederek sermayesini eritir. Küçülür.
Ben buna “sermayeyi kediye yüklemek” derim.
Görünürde 4 e aldığını 5 e satarak 1 lira kazanmış ama sattığının yerine aynı ürünü 5 veya daha yüksek bir fiyatla koymuşsa, koyacaksa daha doğrusu aynı miktar ürünü envanterine almak için işletmeye ek sermaye koymak durumundadır. Zira brüt karını bile kasada bıraksa aynı miktarda ürünü almaya mevcut kasası yetmemektedir.
Günümüzde ara satıcı işletmelerin çoğu bu basit hesabın bilincinde faaliyetini sürdürür. Sermayelerini korumak, işletmelerini sürdürebilmek adına yeni fiyat geçişlerini muntazaman uygulamalarının neticesinde de zaman zaman hedef müşterilerince “fırsatçı” olarak da adlandırılabilirler. Maalesef bazıları da bu paradoksun farkında olarak / olmayarak, emtianın yeni giriş fiyatını (bilahare muhatap olacağı alış fiyatını) dikkate almadan mevcut yanı ödemesini yapmış olduğu giriş fiyatını baz alarak oluşturduğu fiyattan satışını sürdürür.
Kendisinin reel sermayesini eritmesi bir yana piyasayı da allak bulak eder bu ahmak fiyatıyla.
İkinci gruptakilerin içinde bu geçişin bilincinde olanların temel argümanı da “Bu uygulamayı bağlantılı satışlarda yapıyorum. Verdiğim vadeli çeklerin ödeme zamanı gelmeden aldığım fiyat üzerine makul karımı (hatta biraz da yükselterek yeni alacağı fiyatla paçal yaparak) koyarak satıyorum. Sermaye koymamıştım ki, sermayem azalsın, sattığımla bağlantı için verdiğim çekleri ödedim, farkta benim kar’ im” şeklindedir.
Bu görüşün ne derece rasyonel olduğu, taahhüt edilmiş çeklerin sermaye olup olmadığı farklı açılardan tartışılabilir.
BÜYÜKLERİN SPEKÜLATIF FİYAT AYARLAMALARI BAZILARINA FIRSAT
Piyasalarda belirsizlik, ürüne güvensizlik yaratması açısından üretici veya ana dağıtıcısı tarafından bu görüş – uygulama, kurumsal yapılarda benimsenmez. Ancak çoğu sektörlerde saygın markalarımız dahil tam aksi uygulamalara şahitliğimiz çoktur. Maalesef dengeleri tam oturmamış piyasalarda bazı üreticiler spekülatif, maliyetten de bağımsız belirledikleri yeni fiyat geçişlerini kullanarak bağlantılı satışlar yoluyla kendi satışlarını tahrik ve teşvik ederler. Bu yaklaşım, valöre düşmeden turu döndürebilenlerin spekülatif kazançlar elde etmelerine fırsat yaratırken hesabını, kitabını bilmeyenlerin de piyasadan elenmesine neden olur.
Ama onlar yanı tepedeki piyasa yapıcıları hep kazanır; üstelik tepkiyi de raf sahiplerinin üzerine bırakarak.
Elbette amaç sürdürülebilir bir pazar oluşturmak değil de salt para kazanmaya odaklılık ise geleneksel toptancılık mantalitesiyle sadece ileri vadeli kıymetli evrak vererek bağladığı ürünün reel (güncel) fiyatını baz almadan eski (paçalda olabilir) fiyatla satışını gerçekleştirmek, özellikle büyük hacimli satışlar için mümkündür. Mantıklıdır. Tek koşul, ödemede valör yememektir. Dhası sadece valör avantajına bu turu, bağlantıyı yapanlar, becerenler de vardır.
Burada satışın kime sağlandığının da pek bir önemi yoktur. Günümüzde ticaretin kuralları içinde kalarak çok çok büyümeyi becerebilen ara satıcıların çoğunun kaynağı da fiyat geçişleridir.
Ancak yazımın girişinde de vurguladığım üzere sağladığın hasıla ile en azından sattığın kadar emtiayı rafa – stoka yeniden tedarik edemiyorsan, eğer yeni fiyata geçmeden ödeme zamanından önce stoka alınan veya bağlantısı yapılmış emtiayı nakde çevirememişsen “sermaye kediye yüklenmiştir”.
Geçmiş olsun.
RAFTA Kİ ÜRÜNÜN FİYATINI MALİYETİ (Mİ) BELİRLER
Son bir buçuk yıldır akıl almaz fiyat geçişlerinin yaşandığı ülkemiz reel piyasalarında işletmelerimize ışık olabilmek adına geçtiğimiz Haziran ayında kaleme aldığım notumu, bu günlerde her ortamda çok konuşulan “fiyatlar neden çıktığı gibi düşmüyor” eleştirilerine dair birkaç cümle ekleyerek tamamlayayım.
Aslında bugün de senaryo, yukarda çıkış dönemi için tasvir ettiğimden hiç de farklı değil.
Ara satıcı, perakendeci rafında ki, stokunda ki emtiayı 6 dan alıp 8’e satarken az sayıda ki üretici fiyatını 5’e çekti diye elindekini maliyetine, maliyetinin altına veya kar etmeden satamaz. Satarsa o da sermayesine kediyi ortak etmiş olur. Yapabileceği sermayesi güçlü ise elinde stok da var iken yeni – düşük fiyatlı ek mal alarak paçalla raf fiyatını 6’ya düşürebilmektir.
Sermayesi kısıtlı genel ekonomik yapıya, piyasayı şekillendiren büyük üreticilere güveni olmayan ara satıcıların bu paçal fiyatı ne derece oluşturabileceklerini de varın siz düşünün.
Fiyatların makul seviyelere çekilmesinin adımını piyasalara güven vermekle, üreticilerin enerji maliyetlerini düşürmekle, asgari ücrete yakın bir düzeyde tüm işçilik ücretlerinin gelir vergisinden muafiyetini başlatarak atabiliriz.
Aksi takdirde doların garip şekilde 8 den 18’e yükseldiği, oradan da 11’e düştüğü tüketici ortamlarında raf fiyatlarının da paralel seyretmesini, düşmesini beklemek hayal olur. Perakende ortamları arasında aynı ürüne dair çok farklı raf fiyatına rastlamak da mümkün olur.