Usta edebiyatçılarımızdan Tarık Buğra, sözlüklere geçen bir cümlesinde şöyle der: "İhanetin böylesini tarih bile kabul etmez, kusardı."
Malum, şu dünyada bizden (Rizelilerden) tez canlısı ve aynı zamanda nüktedanı yoktur; arasanız bulamazsınız, Elhamdülillah!
Şimdi yazının başlığını okuyan pek çok hemşerim eminim ki tek yönlü bir yola tersten giren Temel'in "Dikkat dikkat! Filan caddede bir araba ters yöne girdi" şeklinde yapılan anons üzerine "Ula ne birisi hepisi hepisi!" demesi gibi "Ula hangisi hangisi" diyecektir!
Türk Dil Kurumu ihanet kelimesine "haksızlık, kötülük, sevgide aldatma, sadakatsizlik, gerektiğinde yardımda bulunmama, bir kimsenin güvenini yok etme" gibi manalar yüklemekte. Ama mesele "idare-yönetim" olunca, kanımca bütün bunların önüne bir de "nitelikli" kelimesini eklemek gerekiyor; "nitelikli kötülük", "nitelikli sadakatsızlık", "nitelikli yardımda bulunmama..." vb.
Ne demek bu?.. Şu demek; yapılan bu hainliği çaktırmadan, kılıfına uydurarak, işin-işleyişin bir gereğiymiş gibi göstererek yapmak, hatta bundan bir de "Adam çalışıyor, iş yapıyor! Ne güzel işte!" diye kendine pay çıkarmak!?.
İşin içinde para olduğunda ise bu yapılana "nitelikli hırsızlık", "nitelikli dolandırıcılık" ya da "nitelikli soygun" deniliyor (demek lazım!).
Mesela bir bankanın kasasından işlemsiz (ve izinsiz) olarak bin lira almanın (çalmanın) adı "adi hırsızlık", tabancayla tehdit ederek kasayı boşaltmanın adı "adi soygun"dur ama oradaki bir yetkili memurun-amirin, elinin altındaki işlemlerle-rakamlarla oynayarak sanki her şey normalmiş gibi çaktırmadan hesaplardan para çekmesi "nitelikli hırsızlık, nitelikli dolandırıcılık"tır!.. Konumuzla ilgili olarak bunun karşılığına gelirsek, o da "NİTELİKLİ İHANET" ya da "NİTELİKLİ HAİNLİK"tir.
İşte Rize'de, üniversite bünyesinde ve diğer bazı kurumlarda buna benzer "nitelikli ihanet"ler yapılıyor, ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi, maalesef.
Nasıl mı?.. Aslında bunu bir kaç ardışık yazıyla ve müşahhas örneklerle kaleme alacaktım ama güzel memleketimde geçer akçe artık sağır sultanlık olunca vazgeçtim bundan. "Ne gerek var zaman harcamaya, çaba sarf etmeye! Nasılsa bir sonuç vermeyecek!?. Madem ki millet dahil herkes halinden memnun, dert beni mi aldı!?".dedim kendi kendime.
Ama buna sessiz kalmak da bana göre yukarda bahsettiğim nitelikli hainlik kapsamına girer, yani yapanların yaptığına eş olur. Nitelikli de olsa asla hain durumuna düşmek istemem.
Lütfen bu kadarını yapmayın artık!
Evet, lütfen yapmayın! Şimdiye kadar yaptıklarınızı görmezlikten gelecek ve dile getirmeyeceğim ama hiç olmazsa Rize'ye ve üniversiteye bu kötülüğü yapmayın!
Ne midir bu kötülük? Rize'de açılması kararlaştırılan ve resmen kurulma de izni alınan Eczacılık fakültesinin yeri meselesidir.
Aldığım haberlere göre bu fakültenin inşaatı, şu an boşaltılmış olan, benim iki yıl önce Eğitim Araştırma Hastanesi olarak projelendirdiğim Paketleme Fabrikasının yerine yapılacak!??
Yaa! Allahtan korkun.
Bir kere bu memlekete eczacılık fakültesi hiç lazım değil. Türkiye Eczacılar Birliği'nin verilerine göre ülkemizde şu an için resmen 60 eczacılık fakültesi var ve bunlardan sadece 38 tanesi faal. Gerisi ya atıl ya da kağıt üzerinde açılmış!
Şimdi, bu durumda, Rize'de eczacılık fakültesi açmanın "Sayın Cumhurbaşkanımızın bize lütfedip bağışladığı ismi taşıyan üniversitemizde şu kadar fakülte var" deyip yalandan böbürlenmekten, milletin gözünü boyamaktan başka ne anlamı olacak?
2012'de mevzuata eklenen bir madde ile bir beldeye, ancak 3500 kişi için bir eczane açabilme hakkı verilmektedir. Yani... Bir örnek verirsek; Rize'nin nüfusu (farz-ı muhal) 105 bin ise ancak 30 eczane açılabiliyor, otuz birincisinin açılmasına izin verilmiyor! Peki, Rize'de şu an kaç eczane var? Herhalde bundan çok fazla değil mi?.. Sadece Rize mi böyle? Hayır, pek çok belde-bölge aynı durumda.
Bu arada... Ülkemizdeki mevcut eczacılık fakültelerinden her yıl 2600 civarında öğrencinin (eczacı olarak) mezun olduğunu da hatırlatmak gerekiyor! Yani şimdi, bu fakülte, burada okuyacak gençlerin dört beş yılını, hatta daha sonra kahir çoğunluğu başka iş kollarına yönelmek durumunda kalacağı için hayatlarını çalmaktan başka ne işe yarayacak???
Dahası, kimse kusura bakmasın ama günümüzde eczacılık diye gerçek bir meslek mi kaldı ki? Nihayetinde nitelikli markete ve küçük esnaflığa dönüşen(dönüştürülen) bir iş kolu haline gelmedi-getirilmedi mi bunlar?.. Mesela bir ilaç mı hazırlanıyor bu iş yerlerinde? Ya da buraları işleten eczacı mı yoksa kalfa adı altında terekten ilaç alıp vermeyi öğrenen, işyerinin bitmez tükenmez (giriş, çıkış, vergi vs) kayıtlarını tutan, hangi doktor ne gibi ilaç yazar-hangi ilaç bu bölgede giderin hesabını yapan insanlar mıdır? Yani eczacı, günlük pratikte eczacılık eğitiminin hangi bilgi ve becerisini kullanmaktadır?
Hani "klinik eczacılık"tan filan bahsedilse gam yemeyecek bir ölçüde hak vereceğim ama o da ülkemizdeki en ileri-oturmuş fakültelerde bile neredeyse yok! Hem onun eğitimini kim verecek ki, hele de Rize gibi pek çok dalda öğretim üyesi bulmakta bin bir zorluk çekilen bir yerde? Dahası bu fakülteyi açmaya niyet eden zevat böyle bir şeyi duymuş mudur ki?
Şimdi... Benim "Rize'ye hiç olmazsa bu hainliği yapmayın" dediğim şey aslında bunlar da değil... Açmaya karar verdiyseniz, Cumhurbaşkanını "bir fakülte daha açtık" deyip gerçekte aldatmayı kafaya koymuşsanız açacaksınız da... Ama hiç olmazsa yukarıda sözünü ettiğim arsaya yapmayın bunu!
Tekrar tekrar söylüyorum; o arsa, yani paketleme arsası Rize'nin sağlık eğitimiyle entegre olabilecek tek Eğitim Araştırma Hastanesi yeridir. Ve oraya altı-yedi sene önce üniversite tarafından yüz kırk trilyon (şimdiki milyon) lira para verilmiş! Yani ne amaçla verilmiş, o kadar para nerden bulunmuş, spekülatör mantığı mıdır yoksa işin içinde başka şeyler mi vardır doğrusu bilmiyorum, ama verilmiş!!?
İşte mesele de bu; canım arsa (ve arsa parası, inşaat maliyeti, çalışacakların giderleri vs.) şimdi, ülkenin geneli dahil, tamamen gereksiz olan eczacılık fakültesi için heba edilecek! Hastane için de (Şehir hastanesi!!?) sözde deniz doldurularak arsa üretilecek!?.
Be ey güzel kardeşlerim! Hadi bu eczacılık fakültesini yapıyorsunuz, ille de yapacaksınız da buraya, Rize'nin bu en kıymetli yerine niye yapıyorsunuz? Dört dörtlük tek Eğitim .Araştırma
Hastanesi olacak bu arsayı niye harcıyorsunuz?... Eczacılık fakültesinin hastanenin veya tıp fakültesinin hemen yanında bulunmasının hiçç bir artısı yoktur ki! Tıp fakültesi ile ilişkisi de eğer kendisinin olmayacaksa, temel bilimler laboratuvarlarından istifade etmenin ötesinde değil.
Bakın size söyleyeyim; eczacılık fakültesini herhangi bir yerde, herhangi bir binada, mesela Dosma'da, Sahur/Düzköy'de hatta Ayane dağına yakın havadar veya deniz manzaralı bir yerde kurabilirsiniz, vallahi hiç bir mahzuru yoktur. İstediğiniz lükste, şehir hastanesi ihtişamında da olabilir bu; o da para işidir, ihale işidir, yani milletimizce, müteahhitlerimizce, siyasilerimizce iyi bilinen şeydir! Yani hepsi Türkiye gerçeğinde mümkündür ama onu paketleme arsası gibi Rize'nin en kıymetli ve özellikle bir sağlık kampüsü (Külliye-yerleşke) olabilecek arsasına yapamazsınız!.. Yaparsanız, işte o zaman bu, Rize için şeksiz şüphesiz, başta belirttiğim "nitelikli hainlik" olmuş olur.
Bunu kim veya kimler planlıyor, madden ve manen Rize'mize, üniversitemize ve ülkemize hakiki getirisini götürüsünü hesaplamadan Sayın hemşehrimiz cumhurbaşkanının aklına sokuyor bilemiyorum ama ben size söyleyeyim; eğer, nitelikli de olsa bu hainliği yaparsanız Rizeli sizi asla affetmeyecektir. Hani Rizeli anlamaz, göz boyamalara, laf kalabalığına, algı operasyonlarına gelirse de vallahi, billahi, tallahi Allah sizi affetmeyecektir! Çünkü siz Rize'nin ve Rizelinin sadece bugününe değil yarınına da kötülük yapmış, elinizdeki kamu gücünü kullanıp memlekete zarar vermiş olacaksınız.
Evet bu yazıyla ben vazifemi yaptım; dinlersiniz ya da dinlemezsiniz! Çok muhtemeldir ki, şimdiye kadar olduğu gibi dinlemeyeceksiniz!.. Başka da ne diyeyim ki; sizi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz ki o aldanmaktan, aldatılmaktan münezzehtir ve hak edene müstehakını muhakkak verecektir.