Bizler sınıfta konuşanların, kendi sınıf arkadaşları tarafından, adı kara tahtaya yazıldığı için cezalandırıldığı günleri yaşadık.
Suskunluğumuz bu yüzdendir,
Korkaklığımız bu yüzdendir,
Sessizliğimiz bu yüzdendir,
Tedirginliğimiz bu yüzdendir,
Güvensizliğimiz bu yüzdendir,
Mutsuzluğumuz bu yüzdendir,
Çaresizliğimiz bu yüzdendir.
İçimizden çıkan insanlara sorgusuz sualsiz biat etmemiz, onlara yaranmaya, dalkavukluk etmeye çalışmamız bu yüzdendir.
Bu yüzdendir acı çektiren elleri öpmemiz, tekmeleyen ayaklara kapanmamız.
Bizler atalarımızın mirası olan “sesini kes, sıranı sav”, “korkak ol, sağ ol” anlayışına göre yetiştirilmiş korkaklar olduğumuz için vatan, millet, memleket adına doğruyu söylese, haklıyı, mazlumu, masumu korumaya çalışsa bile konuşan, düşünen, haksızlığa karşı duran, hataları eleştiren herkesi, her beyni susturmaya çalışmamız, düşman, muhalif ilan etmemiz bu yüzdendir.
Yeter ki kara tahtaya ismimiz yazılmasın.
Yalancı olalım, riyakâr olalım, korkak olalım, mutsuz olalım, dalkavuk olalım, hain olalım, insanları satalım, insanlar bizi satsın ama kara tahtaya ismimiz yazılmasın.
Konuşmayanları, korkakları, hakkını aramayanları, eleştirmeyenleri, sessiz sedasız oturanları uyaran hatta cezalandıran birileri olsaydı, olsaydık keşke…
Cemil Meriç’in dediği gibi; “Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım: karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?”