İnsani, ahlaki değerleri, özgüveni olmayan kişiler diğer insanların methiyesine, alkışına, pohpohlamasına muhtaç oldukları için varoluşlarını güce, makama, maddi kazanca bağlarlar.
Çevresinden alkış, övgü almadan yaşayamayan, nefes alamayan bu insanlar kendilerini değerli hissedebilmek için çevresiyle, toplumla hatta kendisiyle riyakârca bir güç savaşına girerler.
Zengin olmak, makam sahibi olmak, pahalı arabalara binmek, lüks konutlarda oturmak, başkalarının erişemeyeceği bir hayat yaşamak gibi eylemlerle itibar kazanmayı, takdir, alkış, hayranlık hatta kıskanılmayı beklerler ve aslında bütün bunlarla kendilerine maddi bir değer yani bir fiyat biçmiş olurlar.
Saygınlığı, onurlu olmayı, şeref ve itibarı makam, mevki, para, güç gibi değerlerde arayanlar hangi makamda olurlarsa olsunlar, zenginlikleri ve güçleri ne olursa olsun kibirli, korkak, ezik, megaloman, ikiyüzlü, hilekâr, yalancı, saldırgan, kırıcı, incitici, tehditkâr ve güvenilmez olurlar.
Bu insanlar başkalarının övgüsüne, alkışına, onaylamasına muhtaç oldukları için başkalarının yapacağı her değerlendirmeden ciddi biçimde etkilenirler ve kendilerine methiye dizmeyen, alkışlamayan, onaylamayan, eleştiren insanları kendilerinden uzaklaştırırlar hatta onları harcamanın yollarını ararlar.
Bu insanların fark edemedikleri veya fark ettikleri halde işlerine gelmeyen saygın, onurlu, şerefli, itibarlı, değerli olmanın yolunun makam, mevki, para, güç ve diğer maddi kazançlarda değil vicdanlı, merhametli, doğru, ahlâklı, tevazu sahibi, adil, dürüst olmak gibi insani değerlerden geçtiğidir.