Ülkemizde muhafazakârlık, ne yazık ki, tamamen politik, siyasal kimlik ve bağnazlık haline gelmiştir.
Dini, milli, manevi değerlerle, doğru ve iyi olanı, insana ve insanlığa yakışanı muhafaza etmekle alakası kalmamıştır.
Görünen ve yaşanan odur ki; insanımızın siyasi kanaatleri, siyasi taassupları, parti ve lider bağımlılığı ve de tuttuğu futbol takımı haricinde muhafaza ettiği, savunduğu, önemsediği herhangi bir değeri kalmamıştır.
Mitingler tıklım tıklım dolu, insanlar huşu, coşku içinde İlahi Kelam dinler gibi liderlerini dinlemekte, her dediğini özümsemek ve kabullendiğini ispatlamak için elleri patlarcasına alkışlamakta.
Camiler cuma namazlarında bile alabildiğine boş, namaz sonrası İlahi Kelam okurken caminin zaten az olan cemaatinin yarısından fazlası camiyi terk etmekte, dinleyende ne dediğini anlamadığı için boş boş bakmakta,
Statlarda coşku, neşe ve müthiş bir tarafgirlik, bağlılık hâkim, on binler aynı anda aynı tezahüratı yapabilmekte, aynı anda küfredebilmekte.
Mesela; geçen akşam bir akşam namazı. Şehrin göbeğinde, çevresinde restoranlar, kafeler, oturma yerleri olan bir cami, ortalık insan kaynıyor ama camide sadece beş kişi var. İmam, müezzin ve üç cemaat.
Bir lideri dinleyebilmek için yaklaşık on iki saat yollarda, miting alanlarında sabırla ve heyecanla bekleyen kardeşlerimiz.
Bir maçı izleyebilmek için sekiz saat öncesinden maça gidebilen futbol aşığı arkadaşlarımız.
Cuma namazında imam sözü az uzatınca, Allah’ın sözü söyleniyor bile olsa isyan eden, ellerinde telefon okunan Kur’an yerine oyun oynayan, dünya hayatına bir an evvel kavuşabilmek için namazı bir an evvel bitirip de kaçalım hesabı yapan dindar muhafazakârlarımız.
Hiç kimse kendini kandırmasın, alacak çok yolumuz, söylenecek daha çok sözümüz var.