Fatih Sultan KAR
Köşe Yazarı
Fatih Sultan KAR
 

RİZE’NİN YAKIN TARİHİNE DAİR MEHMET FAHRİ METE’NİN HATIRALARI

Selçuk Üniversitesi eski dekanlarından ve Karatay Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak bir süre görev yapan Prof. Dr. Haşim Karpuz ulusal yayınların dışında Karadeniz bölgesi ve Rize içinde tarihi önem taşıyan eserlere imza atmıştır. Kültür Bakanlığı’ndan Rize, Rize Araştırmaları Vakfı’ndan Geleneksel Rize Mimarisi Üzerine Araştırmalar isimli iki esere imza atan Karpuz, Rize’de araştırmalar yaparken tanıştığı Rize Eski Milletvekili Mehmet Fahri Mete’nin hatıralarını da kayıt altına almıştır. Tarih Ve Toplu Dergisi’nin Kasım 1999 tarihli 191. Sayısında yer alan bu hatıraları sizlerle paylaşıyorum.   Mehmet Fahri Mete H. 1315-M.1899 (1900) yılında Rize’de doğdu. Rize’nin köklü ailelerinden birisine mensuptur. 1915) yılında Trabzon İdadisini bitirdi, arkasından Dağıstan Bidayet Mahkemesi Müstantiklik Kitabetinde zabıt kâtibi olarak memuriyete başladı. Daha sonra Mudde-i umumilik kitabetinde, Rize İstinaf Mahkemesi zabıt kitabetinde, Rize Cinayet Mahkemesi, Asliye Mahkemeleri, Zonguldak Milli Koruma Mahkemelerinde başkâtiplik yaparak 1945 yılında emekliye ayrılmıştır. Mehmet Fahri Bey askerliğini (1922-24) Kars’ta müstahkem mevkide istihkam subayı olarak yaptı. 3 Eylül 1925 günü evlendi. 2. Dünya Savaşı sırasında tekrar askere alındı (1943-44). Gelibolu 2. Kolordu, 2. İstihkâm Taburunda görev yaptı. İstiklâl Madalyası sahibiydi. Emekli olduktan sonra Demokrat Partinin kurucuları arasında yer aldı, Rize İl Başkanlığı yaptı. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde milletvekili oldu. Üç devre (9,10,11) Rize milletvekilliği yaptı. Milletvekilliği sırasında Bayındırlık Komisyonlarında görev aldı. Birçok kanun teklifi hazırladı.   YURT DIŞINDAN DÖNDÜ CEZAEVİNE KONDU 27 Mayıs 1960 darbesinde yurt dışında bayındırlık encümen üyesi olarak bir inceleme gezisinde idi. Döner dönme: gözaltına alındı ve Yassıada’ya gönderildi. Mahkûmiyet hayatı Kayseri Bölge Cezavi’nde geçti. Daha sonra yurt içi ve yurt dışı gezilerine katıldı. Her ya: tatilim ailece Rize’de geçirdi. 28 Kasım 1992 yılında vefat etti, 30 Kasım 1992 günü saat 11.OO’de TBMM’de yapılan tören ve Kocatepe Camiinde kılımın cenaze namazından sonra Cebeci Asrı Mezarlığımdaki aile kabristanında toprağa verildi. FOTOĞRAF ÇEKMEYE MERAKLIYDI Mehmet Fahri Bey’in en barız özelİlklerinden birisi, her önemli belgeyi saklamak, fotoğraf çekmekti. Müthiş bir hafızası vardı. Kendine Rize'de hiç kazı yapılıp yapılmadığını, arkeolojik buluntular ele geçip geçmediğini sorduğumda, 4 Nisan 1941 tarihinde mahkemeye intikal eden bir eski eser koleksiyonunun raporunu sakladığını söylemişti. Daha sonra bu raporu bulup bana gönderdi. Çok zengin bir fotoğraf albümü vardı. Bu albümlerde yüze yakın Rize’ye ait ve tarihî olaylarla ilgili fotoğraf bulunuyordu. Bu fotoğrafların büyük bir kısmını da kendisi çekmişti. Kırka yakın Rize fotoğrafını kopya etmem için sağlığında bana göndermişti. Daha sonra kendisine hem bu fotoğraflar hakkında hem de başka konularda sorular sordum. Şimdi size bu Mehmet Fahri Mete Bey’in anılarını, yazdıklarını onun sözleriyle aktarmak istiyorum.   KAZIM KARABEKİR PAŞA RİZE’DE “Deniz kıyısında bulunan, önünde kalabalığın toplandığı, büyük bina, Molla Ömer, Hacı Murat ve Hacı Yahya tarafından otel olarak yaptırılan ilk beton binadır. Rize’nin meşhur hazır cevapcısı Şevket Efendi tarafından kiralanmış ve Rusların Rize’yi işgalinde Şevket Efendi Giresun’a göç etmişti. Bu bina Rusların Rize’den çekilişleri sırasında Rus ordusunda bulunan Ermeni askerler tarafından Rize’nin bir kısmı ile birlikte yakılmış, uzun seneler bu halde kalmış ve sahiplerinin mirasçıları tarafından parça parça sökülmüştür. Halen zemin katı Kâzım Karabekir Caddesi üzerinde bulunduğundan dükkân olarak kullanılmaktadır. Gazipaşa Caddesi üzerinde bulunan cami Yalı Camii olup vakıflar tarafından tasfiye edilerek satılmış ve yerine Gazipaşa ve Kâzım Karabekir Paşa caddelerine nazır işyerleri ve apartmanlar yapılmıştır. Resmin ön tarafında ve deniz kenarındaki kalabalık kadın ve erkek topluluğu, Rize’yi ziyaret eden Şark Cephesi Kumandanı rahmetli Kâzım Karabekir’i görmeye gelenlerdir. Resim, bir arkadaşım tarafından Kars’ta yedek subay olarak askerliğimi yaptığım zaman gönderilmiştir ve arkasına da 9 Aralık 1922 tarihi ve Paşayı görmeye koşanlar yazılıdır. O zaman deniz, şimdi Atatürk Caddesi ismini alan yolun altındaki belediye gazinosunun önünde idi. Sonradan bildiriniz gibi buralar doldurularak geniş sahalar elde edildi.   YALINAYAK KÖY ÇOCUĞU Yalın ayaklı çocuk fotoğrafının Mehmet Fahri Bey için önemi büyüktü. Görüştüğümüz yıl televizyonda Mehmet Ali Birand’ın Demir Kırat Belgeseli yayınlanmıştı. Kendisine belgesele ilgili düşüncelerini sordum. Taraflı hazırlandığını, gerçeği yansıtmadığını söyledi ve bu fotoğrafı ceketinin iç cebinden çıkardı. “Biz memleket çocuklarını bu vaziyette teslim aldık” dedi. Resmin arkasına kendi el yazısı ile şunları yazmıştı: ‘Bahaeddin Paşa Köyü’nden bir çocuğun resmi (1929)’. “O zaman memleket çocukları ve insanlarının hali bu idi” dedi.   YETİM ÇOCUKLAR Kâzım Karabekir Paşa’nın 1922 yılının 12. ayında Rize’ye geldikleri zaman beraberinde babaları Ermeniler tarafından öldürülen veya 1. Cihan Harbinde babaları şehit olan yetim çocuklar, Sarıkamış’ta Paşa’nın açtığı mekteplerde okumuştur. Bu çocuklar kışla meydanında yapılan müsamereden sonra, halk tarafından hazırlanan bando ile birlikte köprünün üstünden geçerlerken görülüyor.” Bu köprü, şimdiki turist otelinin yanından aşağıya doğru inen caddenin sonunda, Çamlıbel mahallesinden gelen küçük bir suyun üzerinde kurulan bir buçuk metre eninde kemer köprü idi. Bu köprünün yerinde halen şose köprü vardır. Fotoğrafta görünen tek bina, dönemin belediyesinin gaz depoladığı binadır. Binanın yanındaki ağaç da halen mevcut olan çınar ağacıdır. Daha ileride Yapı Enstitüsü, daha sonra da lise binaları vardır.   ÖZEL İDARE VE SİNEMA BİNASI “1923 senesinin ikinci yarısında Rize’ye mutasarrıf olarak gelen ve az sonra müstakil olarak idare edilen bu “sancakların vilayete dönüşmesi dolayısıyla otomatikman vilayete tebdiliyle vali olan Mehmet Hurşit Bey4 tarafından seri halde yapılan binalardan biridir. Birisi sinema, diğeri özel idare binası olarak bir zamanlar kullanıldı. Sinema daha sonraları yıkılıp yerine bugünkü sinema yapıldı.   KARA VALİ BİR GECEDE BİNA YAPTIRIRDI Mehmet Hurşit Akkaya (Kara Vali) gösterişe meraklı, müteşebbis bir zattı. Memlekette iş sahası hiç yoktu. Vali Hurşit Bey bu binaların çoğunu birer gecede yaptırmıştır. Topladığı birçok dülger, taşçı, sıvacı ile gündüzden hazırladığı malzemeyi kullanarak büyük bir hızla birçok bina inşa etmiştir. Sabahleyin kalkanlar o yerlerde sıvası yapılmış, camları takılmış, kiremitti örtülmüş binaları görünce hayrete düşmüşlerdir. Sinema binası oldukça büyüktür. Sayesinde Rize’de asayişin zamanında düzgün gitmesine sebep olmuştur. Yüzlerce cani, soyguncu dağlarda, köylerde dolaşmakta ve bazen de kasabaya inerek bazı zenginleri dağa kaldırmakta ve fidye alarak bırakmakta idiler. Gelir gelmez bu eşkıyanın hamilerini nezarete atmış ve bu şekilde bütün eşkıyayı teslim almış ve memleketi beladan kurtarmıştır. Bu şekilde ilk hareket, yine Rize’ye mutasarrıf olarak gelen ve bu başarısından dolayı Trabzon’a vali tayin olan ve 1921 yılında Berlin’de Ermeniler tarafından şehit edilen Cemal Azmi tarafından yapılmıştı. O zaman toplanan eşkıya Hurşit Bey tarafından toplananın birkaç misli idi. Bu şakiler az sonra çıkan 1. Cihan Harbinde Kafkas cephesine gönderilmişlerdir. Hemen hepsi cephede fedakârca çalışmışlar, bazılarının gösterdiği büyük yararlıklarından dolayı mülâzımı Teğmenliğe tayin edilmişlerdir.   KURTULUŞU İSPİR ERZURUM YOLUNDA ARAYANLAR Hükümet binasının önünden yürüyenler görülmektedir ancak hükümet binasının penceresinde bayrak asılmamış olduğuna göre bu bir resmî gün değildir. Yol yapımında çalışmaya giden kafileyi yolcu etmeye gelmiş olabilirler. Ekonomik sıkıntı içinde, tek gıdaları olan mısırı temin edemeyen Rizeliler kurtuluşlarını yegane bu yolla, Erzurum’a bağlanmakta görmüşler ve bu yolun açılmasını Hükümet’ten ısrarla istemişlerdir. Rize’ye tayin edilen Ekrem Bey (Ahmet Ekrem Engür 1930-1938) isminde bir vali halkla temasa geçerek bu isteklerinin ancak kendilerinin çalışmalarıyla mümkün olabileceği kanaatini telkin etmiş ve kazmayı eline alarak bizzat memurlarla işe başlamıştır. Köylüler, bucaklardan ve semtlerden gelerek, beraberlerinde getirdikleri yiyecek, kazan ve karavanalarla kafileler halinde yolun açılmasına başladılar. Başlangıç noktası olan Değirmendere’den Pehlivantaşı'na kadar uzanan bu yol saltanat devrinde açılmıştı. Bir Fransız şirketi tarafından gerçekleştirilen yol yapım çalışmaları az sonra çıkan 1. Cihan Harbi yüzünden tatil edilmiş ve bir daha çalışılmamıştı. Bu fasılada yolun bazı kısımları sellerden harap olmuş ve kapanmıştı. Seferber edilen halkın çalışmalarıyla yol, toprak olarak Yolbaşı’na kadar getirilmiş. Milletvekillerimizden Fuat Bev, Pehlivantaşı yakınlarındaki köprü için 50 lira teberruda bulunmuş ve hükümet de bir sene için 50 bin lirayı bu yola tahsis etmiş, bu habere Rizeliler bayram yapacak kadar sevinmişlerdir.   ÇİLELİ YILLAR Mehmet Fahri Bey’in anlattıklarını düşündükçe, Cumhuriyet’in kuruluşunda çekilen acıları, zorlukları; demokrasimizin gelişmesini engelleyen olumsuzlukları daha iyi anlıyoruz. O ilk demokratlara göre demokrasi hareketi halkın kendisini Yönetmesi devlet sevgisi, millet sevgisi, Atatürk sevgisi demekti. Mehmet: Fahri Bey eski günlen anlatırken 1. Dünya Savaşı ve istiklal Savaşı yıllarında çekilen açlıkları, yoksullukları ayrıntıları ile gözler önüne seriyordu. Rusya'ya. Romanya’ya, ülkenin dört bir yanma gurbete giden Rizelileri, ağaç kabuklarının, yaban elması denen bitkilerin yumrularının yendiği günleri anlatıyordu. Sonra Rize köylerinin ahşap evleri, ahşap oymalı camileri, dereler üzerinde kurulu taş köprüleri gözlerimin önüne geliyor. Rize'nin, Karadeniz’in çilekeş insanlarının yaratıcı gücünü, sanatkâr ruhlarının taşa, ahşaba ve dokumalara yansıttığı motifleri düşünüyorum. Karadenizin hırçın dalgaları, geçit vermeyen yollar, çiçeklerle bezeli yaylalar. Her sanat eserini toplumun güzellik duygusu, burada olduğu gibi zor şartlar ve gurbet paraları oluşturmuştur. Bu yüzden anıtlar toplumun sosyal tarihine de ışık tutuyor.   Bu vesile ile Rize'nin değerli evladı rahmetli Mehmet Fahri Mete Bey’i rahmetle anıyorum.
Ekleme Tarihi: 27 Temmuz 2023 - Perşembe

RİZE’NİN YAKIN TARİHİNE DAİR MEHMET FAHRİ METE’NİN HATIRALARI

Selçuk Üniversitesi eski dekanlarından ve Karatay Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak bir süre görev yapan Prof. Dr. Haşim Karpuz ulusal yayınların dışında Karadeniz bölgesi ve Rize içinde tarihi önem taşıyan eserlere imza atmıştır. Kültür Bakanlığı’ndan Rize, Rize Araştırmaları Vakfı’ndan Geleneksel Rize Mimarisi Üzerine Araştırmalar isimli iki esere imza atan Karpuz, Rize’de araştırmalar yaparken tanıştığı Rize Eski Milletvekili Mehmet Fahri Mete’nin hatıralarını da kayıt altına almıştır. Tarih Ve Toplu Dergisi’nin Kasım 1999 tarihli 191. Sayısında yer alan bu hatıraları sizlerle paylaşıyorum.

 

Mehmet Fahri Mete H. 1315-M.1899 (1900) yılında Rize’de doğdu. Rize’nin köklü ailelerinden birisine mensuptur. 1915) yılında Trabzon İdadisini bitirdi, arkasından Dağıstan Bidayet Mahkemesi Müstantiklik Kitabetinde zabıt kâtibi olarak memuriyete başladı. Daha sonra Mudde-i umumilik kitabetinde, Rize İstinaf Mahkemesi zabıt kitabetinde, Rize Cinayet Mahkemesi, Asliye Mahkemeleri, Zonguldak Milli Koruma Mahkemelerinde başkâtiplik yaparak 1945 yılında emekliye ayrılmıştır. Mehmet Fahri Bey askerliğini (1922-24) Kars’ta müstahkem mevkide istihkam subayı olarak yaptı. 3 Eylül 1925 günü evlendi. 2. Dünya Savaşı sırasında tekrar askere alındı (1943-44). Gelibolu 2. Kolordu, 2. İstihkâm Taburunda görev yaptı. İstiklâl Madalyası sahibiydi. Emekli olduktan sonra Demokrat Partinin kurucuları arasında yer aldı, Rize İl Başkanlığı yaptı. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde milletvekili oldu. Üç devre (9,10,11) Rize milletvekilliği yaptı. Milletvekilliği sırasında Bayındırlık Komisyonlarında görev aldı. Birçok kanun teklifi hazırladı.

 

YURT DIŞINDAN DÖNDÜ CEZAEVİNE KONDU

27 Mayıs 1960 darbesinde yurt dışında bayındırlık encümen üyesi olarak bir inceleme gezisinde idi. Döner dönme: gözaltına alındı ve Yassıada’ya gönderildi. Mahkûmiyet hayatı Kayseri Bölge Cezavi’nde geçti. Daha sonra yurt içi ve yurt dışı gezilerine katıldı. Her ya: tatilim ailece Rize’de geçirdi. 28 Kasım 1992 yılında vefat etti, 30 Kasım 1992 günü saat 11.OO’de TBMM’de yapılan tören ve Kocatepe Camiinde kılımın cenaze namazından sonra Cebeci Asrı Mezarlığımdaki aile kabristanında toprağa verildi.

FOTOĞRAF ÇEKMEYE MERAKLIYDI

Mehmet Fahri Bey’in en barız özelİlklerinden birisi, her önemli belgeyi saklamak, fotoğraf çekmekti. Müthiş bir hafızası vardı. Kendine Rize'de hiç kazı yapılıp yapılmadığını, arkeolojik buluntular ele geçip geçmediğini sorduğumda, 4 Nisan 1941 tarihinde mahkemeye intikal eden bir eski eser koleksiyonunun raporunu sakladığını söylemişti. Daha sonra bu raporu bulup bana gönderdi. Çok zengin bir fotoğraf albümü vardı. Bu albümlerde yüze yakın Rize’ye ait ve tarihî olaylarla ilgili fotoğraf bulunuyordu. Bu fotoğrafların büyük bir kısmını da kendisi çekmişti. Kırka yakın Rize fotoğrafını kopya etmem için sağlığında bana göndermişti. Daha sonra kendisine hem bu fotoğraflar hakkında hem de başka konularda sorular sordum. Şimdi size bu Mehmet Fahri Mete Bey’in anılarını, yazdıklarını onun sözleriyle aktarmak istiyorum.

 

KAZIM KARABEKİR PAŞA RİZE’DE

“Deniz kıyısında bulunan, önünde kalabalığın toplandığı, büyük bina, Molla Ömer, Hacı Murat ve Hacı Yahya tarafından otel olarak yaptırılan ilk beton binadır. Rize’nin meşhur hazır cevapcısı Şevket Efendi tarafından kiralanmış ve Rusların Rize’yi işgalinde Şevket Efendi Giresun’a göç etmişti. Bu bina Rusların Rize’den çekilişleri sırasında Rus ordusunda bulunan Ermeni askerler tarafından Rize’nin bir kısmı ile birlikte yakılmış, uzun seneler bu halde kalmış ve sahiplerinin mirasçıları tarafından parça parça sökülmüştür. Halen zemin katı Kâzım Karabekir Caddesi üzerinde bulunduğundan dükkân olarak kullanılmaktadır. Gazipaşa Caddesi üzerinde bulunan cami Yalı Camii olup vakıflar tarafından tasfiye edilerek satılmış ve yerine Gazipaşa ve Kâzım Karabekir Paşa caddelerine nazır işyerleri ve apartmanlar yapılmıştır. Resmin ön tarafında ve deniz kenarındaki kalabalık kadın ve erkek topluluğu, Rize’yi ziyaret eden Şark Cephesi Kumandanı rahmetli Kâzım Karabekir’i görmeye gelenlerdir. Resim, bir arkadaşım tarafından Kars’ta yedek subay olarak askerliğimi yaptığım zaman gönderilmiştir ve arkasına da 9 Aralık 1922 tarihi ve Paşayı görmeye koşanlar yazılıdır. O zaman deniz, şimdi Atatürk Caddesi ismini alan yolun altındaki belediye gazinosunun önünde idi. Sonradan bildiriniz gibi buralar doldurularak geniş sahalar elde edildi.

 

YALINAYAK KÖY ÇOCUĞU

Yalın ayaklı çocuk fotoğrafının Mehmet Fahri Bey için önemi büyüktü. Görüştüğümüz yıl televizyonda Mehmet Ali Birand’ın Demir Kırat Belgeseli yayınlanmıştı. Kendisine belgesele ilgili düşüncelerini sordum. Taraflı hazırlandığını, gerçeği yansıtmadığını söyledi ve bu fotoğrafı ceketinin iç cebinden çıkardı. “Biz memleket çocuklarını bu vaziyette teslim aldık” dedi. Resmin arkasına kendi el yazısı ile şunları yazmıştı: ‘Bahaeddin Paşa Köyü’nden bir çocuğun resmi (1929)’. “O zaman memleket çocukları ve insanlarının hali bu idi” dedi.

 

YETİM ÇOCUKLAR

Kâzım Karabekir Paşa’nın 1922 yılının 12. ayında Rize’ye geldikleri zaman beraberinde babaları Ermeniler tarafından öldürülen veya 1. Cihan Harbinde babaları şehit olan yetim çocuklar, Sarıkamış’ta Paşa’nın açtığı mekteplerde okumuştur. Bu çocuklar kışla meydanında yapılan müsamereden sonra, halk tarafından hazırlanan bando ile birlikte köprünün üstünden geçerlerken görülüyor.” Bu köprü, şimdiki turist otelinin yanından aşağıya doğru inen caddenin sonunda, Çamlıbel mahallesinden gelen küçük bir suyun üzerinde kurulan bir buçuk metre eninde kemer köprü idi. Bu köprünün yerinde halen şose köprü vardır. Fotoğrafta görünen tek bina, dönemin belediyesinin gaz depoladığı binadır. Binanın yanındaki ağaç da halen mevcut olan çınar ağacıdır. Daha ileride Yapı Enstitüsü, daha sonra da lise binaları vardır.

 

ÖZEL İDARE VE SİNEMA BİNASI

“1923 senesinin ikinci yarısında Rize’ye mutasarrıf olarak gelen ve az sonra müstakil olarak idare edilen bu “sancakların vilayete dönüşmesi dolayısıyla otomatikman vilayete tebdiliyle vali olan Mehmet Hurşit Bey4 tarafından seri halde yapılan binalardan biridir. Birisi sinema, diğeri özel idare binası olarak bir zamanlar kullanıldı. Sinema daha sonraları yıkılıp yerine bugünkü sinema yapıldı.

 

KARA VALİ BİR GECEDE BİNA YAPTIRIRDI

Mehmet Hurşit Akkaya (Kara Vali) gösterişe meraklı, müteşebbis bir zattı. Memlekette iş sahası hiç yoktu. Vali Hurşit Bey bu binaların çoğunu birer gecede yaptırmıştır. Topladığı birçok dülger, taşçı, sıvacı ile gündüzden hazırladığı malzemeyi kullanarak büyük bir hızla birçok bina inşa etmiştir. Sabahleyin kalkanlar o yerlerde sıvası yapılmış, camları takılmış, kiremitti örtülmüş binaları görünce hayrete düşmüşlerdir. Sinema binası oldukça büyüktür. Sayesinde Rize’de asayişin zamanında düzgün gitmesine sebep olmuştur. Yüzlerce cani, soyguncu dağlarda, köylerde dolaşmakta ve bazen de kasabaya inerek bazı zenginleri dağa kaldırmakta ve fidye alarak bırakmakta idiler. Gelir gelmez bu eşkıyanın hamilerini nezarete atmış ve bu şekilde bütün eşkıyayı teslim almış ve memleketi beladan kurtarmıştır. Bu şekilde ilk hareket, yine Rize’ye mutasarrıf olarak gelen ve bu başarısından dolayı Trabzon’a vali tayin olan ve 1921 yılında Berlin’de Ermeniler tarafından şehit edilen Cemal Azmi tarafından yapılmıştı. O zaman toplanan eşkıya Hurşit Bey tarafından toplananın birkaç misli idi. Bu şakiler az sonra çıkan 1. Cihan Harbinde Kafkas cephesine gönderilmişlerdir. Hemen hepsi cephede fedakârca çalışmışlar, bazılarının gösterdiği büyük yararlıklarından dolayı mülâzımı Teğmenliğe tayin edilmişlerdir.

 

KURTULUŞU İSPİR ERZURUM YOLUNDA ARAYANLAR

Hükümet binasının önünden yürüyenler görülmektedir ancak hükümet binasının penceresinde bayrak asılmamış olduğuna göre bu bir resmî gün değildir. Yol yapımında çalışmaya giden kafileyi yolcu etmeye gelmiş olabilirler. Ekonomik sıkıntı içinde, tek gıdaları olan mısırı temin edemeyen Rizeliler kurtuluşlarını yegane bu yolla, Erzurum’a bağlanmakta görmüşler ve bu yolun açılmasını Hükümet’ten ısrarla istemişlerdir. Rize’ye tayin edilen Ekrem Bey (Ahmet Ekrem Engür 1930-1938) isminde bir vali halkla temasa geçerek bu isteklerinin ancak kendilerinin çalışmalarıyla mümkün olabileceği kanaatini telkin etmiş ve kazmayı eline alarak bizzat memurlarla işe başlamıştır. Köylüler, bucaklardan ve semtlerden gelerek, beraberlerinde getirdikleri yiyecek, kazan ve karavanalarla kafileler halinde yolun açılmasına başladılar. Başlangıç noktası olan Değirmendere’den Pehlivantaşı'na kadar uzanan bu yol saltanat devrinde açılmıştı. Bir Fransız şirketi tarafından gerçekleştirilen yol yapım çalışmaları az sonra çıkan 1. Cihan Harbi yüzünden tatil edilmiş ve bir daha çalışılmamıştı. Bu fasılada yolun bazı kısımları sellerden harap olmuş ve kapanmıştı. Seferber edilen halkın çalışmalarıyla yol, toprak olarak Yolbaşı’na kadar getirilmiş. Milletvekillerimizden Fuat Bev, Pehlivantaşı yakınlarındaki köprü için 50 lira teberruda bulunmuş ve hükümet de bir sene için 50 bin lirayı bu yola tahsis etmiş, bu habere Rizeliler bayram yapacak kadar sevinmişlerdir.

 

ÇİLELİ YILLAR

Mehmet Fahri Bey’in anlattıklarını düşündükçe, Cumhuriyet’in kuruluşunda çekilen acıları, zorlukları; demokrasimizin gelişmesini engelleyen olumsuzlukları daha iyi anlıyoruz. O ilk demokratlara göre demokrasi hareketi halkın kendisini Yönetmesi devlet sevgisi, millet sevgisi, Atatürk sevgisi demekti. Mehmet: Fahri Bey eski günlen anlatırken 1. Dünya Savaşı ve istiklal Savaşı yıllarında çekilen açlıkları, yoksullukları ayrıntıları ile gözler önüne seriyordu. Rusya'ya. Romanya’ya, ülkenin dört bir yanma gurbete giden Rizelileri, ağaç kabuklarının, yaban elması denen bitkilerin yumrularının yendiği günleri anlatıyordu. Sonra Rize köylerinin ahşap evleri, ahşap oymalı camileri, dereler üzerinde kurulu taş köprüleri gözlerimin önüne geliyor. Rize'nin, Karadeniz’in çilekeş insanlarının yaratıcı gücünü, sanatkâr ruhlarının taşa, ahşaba ve dokumalara yansıttığı motifleri düşünüyorum. Karadenizin hırçın dalgaları, geçit vermeyen yollar, çiçeklerle bezeli yaylalar. Her sanat eserini toplumun güzellik duygusu, burada olduğu gibi zor şartlar ve gurbet paraları oluşturmuştur. Bu yüzden anıtlar toplumun sosyal tarihine de ışık tutuyor.

 

Bu vesile ile Rize'nin değerli evladı rahmetli Mehmet Fahri Mete Bey’i rahmetle anıyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi