İslâm; akla, bilime, insana verdiği değerle, bilimsel ve teknolojik yenilenme hızıyla, hareket tarzıyla, olaylara bakışıyla, zamanın, medeniyetin önünde gitmeyi, öncü, önder ve yol gösterici olmayı temsil ve tavsiye eden bir dindir.
Fakat birileri çıkarları uğruna İslâm’ı kişilere, partilere, cemaatlere, tarikatlara bağlayıp dinde yeri olmayan canlı, cansız kutsallarla donatılmış, uydurulmuş bir inanç sistemiyle İslâm’ın hızını ve yolunu kestiler.
İnsanlığın önünü açması, özgürleştirmesi, medeniyete öncü olması gereken İslâm’ın sosyal hayata etkilerini arka plana iten bu yapı ve kişiler bilim, gelişme, aydınlanma, teknoloji, edebiyat, sanat ve ekonomi ile İslâm’ın, bir adım ötesinde insan ile İslâm’ın ve en tehlikelisi kul ile Allah’ın arasına duvar ördüler, kul ile Allah arasına girdiler.
Bugün İslâm’a baktığımızda; partilerle, cemaatlerle, tarikatlarla, mezheplerle bölünmüş Müslümanları, biat edilen liderlerin, hocaların, şeyhlerin ve avanelerinin din ile aldattığı, baskı altına aldığı, kula kul ettiği insanları ve İslâm düşmanlarının rahatlıkla girip çıktığı sonuna kadar açık bir sürü fitne, fesat kapısını görüyoruz.
İslâm karşıtları da özgür, müreffeh, uyanık, güçlü, egemen olan, bilim, teknoloji, felsefe, edebiyat, sanat ve ekonomi alanlarında başarılı bir Müslüman toplumuna karşı oldukları için kendi lehlerine açılan bu fitne, fesat kapılarını kullanarak İslâm’ı insan hayatından çıkarmak için her alanda, her fırsatta, her şekilde dine saldırmaktadırlar.
İslâm yeknesaklığı kabul etmemekte, toplumları uyandırmakta, insanları harekete geçirmekte, sömürgeciliğe, emperyalizme, kulun kullara teslimiyetine son vererek insanları özgür kılmaktadır.
Emperyalist, sömürgeci İslâm düşmanları da aklını kullanabilen, güçlü ve özgür, kendini yenileyen, maddi ve manevi olarak zengin, bilim, edebiyat, sanat, kültür alanlarında başarılı, medeni ve sosyal hayat ile barışık Müslümanları istememektedir.
Bu sebeple İslâm karşıtlarının ibadetlerimizde, camilerimizde, namazımızda, başörtümüzde, orucumuzda gözü, İslâm ahlakını yaşamayan, dinden habersiz, kula kul olmuş, uydurulmuş bilgilerle kendince bir din yaşayan Müslümanlarla da işleri yoktur.
Onlar İslâm’ın gerçek gücü olan İslâm ahlâkının, İslâm’ın asra, medeniyete öncülük etmesine sebep olan bilime, teknolojiye ve insana, insani değerlere, insan özgürlüğüne verdiği değerin ve bu sebeplerle bilinçli Müslümanların peşindedir, düşmanlıkları bunlaradır, alt etmek istedikleri budur ve ne yazıktır ki başarılı oldukları görülmektedir.
İslâm düşmanları; dinini, aklını biat ettikleri kişilere ve gruplara teslim etmiş, kendi fikri, düşüncesi olmayan, özgürlük nedir bilmeyen, kimliksiz, kişiliksiz, partilere, cemaatlere, tarikatlara bölünmüş, birbirine düşman, cahil bir İslâm toplumu istemektedir. Burada da başarısız oldukları söylenemez.
Yoksa camiye gitmişsin, ibadet etmişsin, namaz kılmışsın, oruç tutmuşsun, başını örtmüşsün, sana ne dediğini, senden ne istediğini bilmeden, senden istediği hayatı yaşamadan Kur’an okumuşsun onların umurlarında değildir.
Onların derdi senin hayatını değiştirmeyen, seni iyi ve ahlâklı insan yapmayan, seni Allah’a ulaştırmayan ibadetlerle, giydiğin kıyafetlerle, seni kula kul, dünyaya köle eden, biat ettiğin hoca, lider, şeyh gibi aciz insanlarla ve seni Allah’tan eden uydurulmuş dinle değildir. Onların derdi bütün bu hatalardan ve saçmalıklardan uzak olan gerçek İslâm’la ve gerçek İslâm’ı yaşayan müminlerledir.