Hiç kırdım mı, incittim mi, üzdüm mü diyen yok,
Herkes kırıldığının, incindiğinin, üzüldüğünün hesabında.
Herkes sevgisini, saygısını, vefasını bir kenara koymuş öfkesinin peşinde.
Anlatmak istediğim, anlaşılmak istediğim, anlayabilmek istediğim o kadar çok şey var ki!
Ama çok yorgunum.
Duygularım yorgun, bedenim yorgun, beynim yorgun, en çok da yüreğim yorgun.
İnsanların konuşa konuşa değil, susa susa daha iyi anlaştığını fark ettiğimden bu yana meselelerin konuşarak çözülebileceğine dair inancım yorgun.
Karşımda hesap soran gözler, sorgulayan diller, anlamaktan uzak kalpler görüyor olmaktan gözlerim yorgun.
Dinlerken anlaşmak yerine, haklı çıkma çabası içinde o yana, bu yana savrulan cümleleri duymaktan kulaklarım yorgun.
Anlatırken dinlemekten ziyade söyleyeceği karşı cümleleri hazırlayanlara karşı ne yapacağını bilemeyen duygularım yorgun.
Allah’a gerçek manada iman etmek yerine kişilere biat eden, vatana, millete sadakat ve bağlılık yerine partilere, cemaatlere, tarikatlara bağlanıp üstüne de haksız yere ötekileştiren güruh yüzünden inancım yorgun, samimiyetim yorgun, insanlara olan güvenim yorgun.
“Çok yorgunum,
Beni bekleme dostum,
Huzurlu, güvenli, özgür bir hayat,
Bana bu hayatı yaşatamazsın.”