Kaçımız; bizimle aynı dünya görüşünü paylaşmayan, farklı düşünen, bize, düşüncelerimize, hayat tarzımıza, ideolojilerimize itiraz eden insanlarla bir arada olabilmeyi, sohbet etmeyi, incitmeden kendimizi anlatmayı, incinmeden onları anlamaya çalışmayı seçiyoruz?
Kaçımız; bizleri esir alan, düşüncelerimize, yaşam tarzımıza, hareket kabiliyetimize ket vuran zincirleri kırıp, bizi sınırlayan çemberin dışına çıkıp farklı düşünen, farklı yaşayan insanların yüreklerine dokunabiliyoruz, onların yüreklerimize dokunabilmesi için çabalıyoruz?
Kaçımız; insanca yaşamak, bilgi sahibi olmak, kendini geliştirmek için aklını kullanan, okuyan, öğrenen, fikir üretebilen her insanda olması gerektiği gibi kendi görüşlerimizi başkasının aynasında sınayabiliyor, kendimize başkasının gözüyle bakabiliyor, hayatımızı başkasının penceresinden gözlemleyebiliyoruz?
Veya kaçımız; birileri tarafından kullanılıyor, akılları, iradeleri, vicdanları, insani değerleri, düşünme kabiliyetleri devre dışı kaldığı için yaptığı iyiliklerin, kötülüklerin, eylemlerin amacını, sonucunu, fayda ve zararını düşünmeyen, itiraz etmeyen, sorgulamayan robotlar gibi yaşıyoruz.
Sözün özü; kaçımız aklını kullanan ve sorgulayan özgür bireyler olarak insan gibi, kaçımız aklı, duyguları ve eylemleri kelepçelenmiş, zincirlenmiş, prangaya vurulmuş zavallı köleler gibi yaşıyoruz.