Artvin ve Yusufeli/
İşte iki kelime. Artvin ve Artvinliler..
Yeşilin en güzelinin fışkırdığı bereketli topraklar üzerine; kayaların üzerinde kurulmuş bir il. Çalışkan, çalışkan olduğu kadar da fedakâr olan Artvinliler hemşerilerime; kendileriyle ne kadar övünseler azdır.
Kurtuluş Savaşı’nda Takalarıyla cephane taşıyan, düşmana karşı destan yazan Artvinliler, bugünde Atatürk Cumhuriyeti’nin yılmaz savunucuları ve bekçileridir. Doğayı korumak, peşkeş çektirmemek için, yeni bir Kurtuluş Savaşı’nı başlatabilirler. Devleti temsil edenler sağduyulu davranıp, yumuşak bir geçişle, vatandaşın gazını almalı.
Kayaları sert, insanları yumuşak huyludur.
Trabzon’da gazetecilik yaptığım 1980-1992’li yıllarında Artvin’e çok giderdim.
Nesli tükenmiş, dürüstlük ve insanlık abidesi Artvinlilere en içten sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.
O dönemde; Artvin’in tek caddesi vardı, adını ‘Mecburiyet caddesini’ koymuştuk.
Dönemin Belediye Başkanı Kadir Halvaşı ikinci bir cadde daha hizmete açılmıştı.. Buna da ‘Veresiye caddesi’ demiştik.
Kadir Halvaşı’nın kulakları çınlasın
Artvin insanı eğitimlidir. Toplumsal olaylara ve doğaya duyarlıdır. Okur-Yazar oranı en yüksek ilidir. Eskiden asayiş sorunu olmayan ildi. Son durumu merak ettim, Emniyet Müdürü Sinan Ergen’i aradım. Denk getirip görüşemedik.
Görüşebilseydim, hem Ankara’daki ortak dostlarımızdan söz edecektim, hem de Artvin’deki asayiş sorununu konuşacaktım. Taşradaki protokole ulaşmak, bakanlara ulaşmaktan daha zordur.Bu herkes için geçerlidir..
Yusufeli ve Barajlar..
Yusufeli. Benim için çok özel bir ilçedir. Gençliğimin ilk göz ağrısı, ilk aşkım bu ilçedendi. Tabi ki buna aşk denirse. Onu uzaktan bir defa görebilmek için Trabzon’dan Yusufeli’ne dört saat gidiş, dört saat dönüş, sekiz saat yolculuk yapardım. Tabi ki sonuç hüsran… İşin şakası…
Bu güzel ilçeye İlk defa 1980’lı yıllarında, gitmiştim. İlçede Cezaevi vardı, içinde mahkûm yoktu, Karakol yapılmıştı tek olay yoktu. Tarif edilen Cennet, bana göre Yusufeli idi.Hırsızlık,cınayet, darp, kavga gürültü hiç olmazdı..İnsan sevgisi en yüksek yerdir..
Bu yüzden Yusufeli ve Yusufelililer gönlümdeki yerleri hep ayrı olmuştur. Şimdi bu güzel ilçe yapımı tamamlanan ve sekiz yıl süren 275 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en yüksek barajının altında kalacak..Ne diyelim..
Selam olsun Yusufeli’ne…
Sevgili okurlarım; o ses öyle bir sestir ki, duyduğunuz anda sizi alır, Kaçkar’ın tepesine, Ayder’in muhteşem manzarasına, Artvin’in Kafkasör yaylasına, Karadeniz’in eşsiz benzersiz güzelliklerinin içine götürür. Nerede, hangi durumda olursanız olun, o an aklınıza tek bir yer gelir.
O yer: Artvin’dir. Özlemdir.
Hele de Artvin’den uzak yaşıyorsanız tulumun sesini duyduğunuz anda içinizde bir sızı, burnunuzda memleket özlemi tüter.
Sizin için o sesin adı özlemdir, hasrettir, duygudur, umuttur, doğup büyüdüğünüz yerdir, memlekettir, ana kucağıdır, baba ocağıdır. İlk sevdanız, ilk bakışınızdır.
Hayallerinizi yüzdürdüğünüz göllerdir, ayrı kaldığınızda özlediğiniz yayladır, mezradır, siyah üzümdür, incirdir, karalâhanadır, mıhlamadır, billur gibi akan derelerdir. Kırmızı benekli alabalıktır, tarihtir, çınardır.
Aynı duyguları yaşar mıyız bilemem, ama tulum sesi benim içime işler, duyduğumda bana sen benim memleketimdensin der, ayrı bir aitlik ve kültür içinde olduğumu hissettirir.
Ağaçlar ormanın gülüdür yaylalar da tabiatın süsüdür. Onlarsız bir doğa susuz bir denize benzer. Yeşilin gözleri şenlendirdiği, oksijenin bedenleri sarhoş ettiği, kulakların kuşların şakımalarıyla bayram ettiği benzer doğal harikalar diyarıdır Artvin.
Mevsimler en güzel yaylalarda somutlaşır; kışın beyaz perdeleri, baharın mis kokan çiçekleri, yazın serin temiz havası, son baharın mahmurluğu Artvin’de daima bambaşka yaşanır.
Aynı gökyüzünün altında farklı iklimler barındırır güzel Artvin’imizde Göçmen kuşların eşsiz misafirhanesidir gökyüzünün altındaki yaylalar.
Nasılda kışkırtıcıdır bir ucu gökte bir ucu yerde davetkâr duruşuyla. Renk cümbüşüyle en beklemedik zamanlarda yeryüzüne gökyüzünden sesiz bir ihtişamla kurulduğu manzara ilaç gibi gelir ruhumuza
Artvin’in pimimi çekilmiş.
Artvin dediğin dünya doğa harikası, eşi benzeri az bulunur bir yerleşim. Bir yamaç şehir. Düz yeri yoktur. Yokuş çıkarsın, yokuş inersin. Dağın yamacında kurulu. Değil dozerle saldırmak, kazma vurmaya kıyamazsın.
Hemen şehrin en dibinde; Çoruh üzerine Deriner Barajı yapıldı. Artvin’in nem oranı arttı, ender bulunur bitki örtüsü, doğal hayatı, yabani hayvanı, börtüsü- böceği, arısı, yüz çeşit doğal orkidesi, mısırı nemden etkilendi.
Artvinli gördü, uyandı. Artvin elden çıkıyor! Yapacak bir şey yoktu. Baraj oraya dikilmişti.
Şimdi de şehrin kurulduğu yamacın tepesinde Kafkasör Yaylası’na (Cerattepe’ye) bir altın madeni açıldı. Altın siyanür ve benzeri kimyasal maddeler kullanılarak çıkarılır. Ve bu kimyasallar tabiatı ve tüm hayatı bitirir. Artvinli bunu Murgul’dan biliyor. Murgul’da “bakır madeni ocağı” açıldı. “Altın ocağı açılması” da Artvin’i bitirecek. Artvin toprağında heyelan tetiklenecek. Yeraltı suları kirlenecek.
Alttan barajın nemi! Üstten altının siyanürü! Artvin’i Murgul yapacak. Murgul bitti. Artvin de bitecek..
Artvin, artık eski Artvin değil…