Hayatım boyunca duyarlı bir vatandaş olmaya çalışıyorum..
Gördüğüm aksaklıkları, eksiklikleri ya köşeme taşıdım, ya da sosyal medyada paylaştım.
İlgili ve sorumlulara ulaşsın diye..
Tespitlerim kişisel olmaktan öte toplumsal olaylardır çünkü..
Her vatandaşımızın karşılaştığı sorunlardır bunlar..
“Markalara saygısızlık” başlıklı yazımı okudunuz.
Ahlak çökerse, toplum yozlaşır. Toplum yozlaşırsa, güven kalmaz..
*
Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanı Naci Sarıaslan ile, Gölbaşı-Haymana yolu üzerindeki “Halk Pazarını” dolaştık..
Adam, bildiğimiz çiftlik yanı fabrikasyon yumurtasını, su petlerine yerleştirip, köy yumurtası diye vatandaşa üç kat fiyatla satıyor..
Aracının içinde hazırlıyor, Pazar yerinde satıyor.
Köy ve organik diye satılan A’dan Z’ye bütün tüketim malzemeleri aynı..
Bildiğiniz odunu” organik odun” diye satılıyor bu memlekette..
*
Evimin banyosunda küçük bir onarım yaptırdım..
Gelen tesisatçı, klozet ve Lavoba tesisatı için 30 adet T( Köşe boru) aldırdı.
Sonuçta 7 tanesi kullanıldı,23 adedi ise, takımlar arasında götürmek istedi..
Ya malzemeciye borcu var, yada satacaktı..
Piyasa alabildiğine. Her şey 10 kat fiyatına satılıyor. Denetim yapan yok…
*
Mesai arkadaşım Kudbetin Özkan gönderdi..
Yeni restoran açan birisinin acı ve gerçek itirafları:
"Yeni restoranın açılması müşterilerden çok toptancıların ilgisini çekmişti.
İlk gelen sezonluk su stoğumu bana satmaya çalışan bayi oldu.
Toptan alırsam, büyük su 35 kuruşa, küçük su 15 kuruşa
geliyordu…
Adam kaşar peyniri satıyordu.
Kilosu 6,5 liradan…
Ben, “Nasıl böyle ucuz satıyorsun?” deyince de adam açık açık
Söylemekten çekinmedi,
“Abi bu dandik kaşar ama kimse ayırt edemez. Bak al bi parça…”
*
Nutkum tutulmuştu.
“Zararlı değil abi, patates püresine yağ ve kaşar aroması koyuyorlar…” demez mi?
O şokla adamı nasıl gönderdiğimi hatırlamıyorum.
Ertesi gün daha beterdi…
Kıymacı, köfteciydi gelen… Kilosu 3 buçuk liradan kıyma satıyordu…
Sinirlerime güç bela hakim olup kıyma denilen şeyin muhtevasını sordum…
Et aroması, tavuk deri ve
kemikleri, soya vs gibi “Zararsız” maddelerden üretiliyormuş....
Adam öğünerek, “Her şey dahil otellerden alan var abi” dediği an kıçına tekmeyi yedi tabii…
*
Kardeşim bu memlekette sahte olmayan bir şey yok mu?
Oturdum bilgisayarın başına, başladım araştırmaya…
Aman tanrım! Neler neler varmış bu memlekette?
Yahu neredeyse gerçek bir şey yok piyasada. Her şeyin aroması var.
Üstelik bunlar internette online olarak satılmakta.
Aromalar saymakla bitmiyor.
Yahu, ekmeğin bile aroması var. Çakma ekmeği nasıl yapıyorsunuz kardeşim? Neden yapıyorsunuz?
Araştırdım, ekmekte durum bildiğiniz gibi değil…
Unun beyazlatıcısından tutun da maya besleyicisine (Yahu maya besleyici satıyor adamlar. Ninem ekşi mayadan, nohuttan yapardı ekmeği) hacim arttırıcısına kadar neler neler var. Adam gibi ekmek bile yedirmeyecekler bize.
*
Kahvelere köpük yapıcı satıyorlar yahu…
Köfte kızartılırken hacminin küçülmemesini sağlayan kimyasallar var.
Tam bunları okurken, sahte kolacı, “ucuz” viskici, yaban domuzcu akın akın geldi…
Bütün bunları yaşayıp öğrendikten sonra tımarhanelik olmadığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
İşte bu yüzden pılıyı pırtıyı toplayıp dükkânı kapattım ve bu işe bir daha girmemeye, hatta turistik yerlerde iyi tanımıyorsam, restoranlarda yemek yememeye karar verdim."
(Alıntı)
İşini düzgün yapan firmalar var,onları ayrı tutuyorum