Beklenen büyük Marmara depremi her geçen gün yaklaşıyor. Bunun olacağına dair bir şüphe yok, sadece zamanını bilemiyoruz. Deprem öldürmüyor, öldüren binalar. Hal böyleyken hala daha çok kötü ve fazla risk barındıran tehlikeli binalarda oturmaya devam ediliyor. Bunu hem çevremden hem meslek alanım olduğundan biliyor ve incelemeye çağrıldığımız binalara gittiğimde görüyorum. Çok tehlikeli ve hasarlı binalarda oturulduğunu gördüm. 1999 dan önce yapılan ve yapı denetim firmalarınca denetlenmemiş olan binaların çok büyük bir kısmında ciddi hasarlar var ve çok ciddi tehlike altındalar. Bu binaların yıkılıp tuz buz olmaması mümkün değil. 1999 sonrası yapı denetim kontrolünde yapılan binalar oldukça sağlam ve güvenli binalardır. Ve kanaatime göre hiç kontrol ettirilmesine bile ihtiyaç yoktur. Gönül rahatlığı ile oturulabilir.
Hal böyleyken daire sahiplerinin duyarsız kalması çok garip ve ilginç bir durum. Sahip olduğu mülkü koruma ve sahiplenme güdüsü ile hareket ediyorlar. Ev sahipleri bir teknik elman yada yetkili bir yapı denetim kuruluşunu çağırıp binasını baktırıp bir fikir sahibi bile olmuyor. Bu nasıl bir rahatlık ne tuhaf bir duyarsızlıktır. Kimisi de bu kontrolün yapılması durumunda binasının devlet tarafından yıkılacağını sanıyor ki bu bilgide yanlıştır. Buradaki inceleme sonucu sadece kendilerine bildiriliyor, sonrası kendilerine bağlı. İsterlerse Çevre ve şehircilik müdürlüklerine yada ilgili belediyelere bu imzalı raporu verebilirler, o zaman süreç başlar. Raporu buralara vermezlerse bir şey olmaz. Ama evvela binanın durumu hakkında kendilerinin bir bilgi sahibi olmaları gereklidir. Ondan sonra kentsel dönüşüm danışmanlığı ile hareket etmeleri gerekir. Bina sahipleri aynı duyarlılığı ve sorumluluğu göstermezse buradan çıkılması gerekir. Bunu yapanlar var ve bu şekilde tehlike barındıran binalar hem değer kaybediyor hem deşifre olmuş oluyor, bu faydalı bir şey. Olaya sadece maddi boyutu ile bakılması son derece sakat ,tehlikeli ve yanlıştır. Evvela çok tehlikeli ve beklenen depremde yıkılacak bir binada oturduğunu bilip, can güvenliğini düşünerek gerekeni yapması gerekirken, buranın imarı ne? yaptırmak için müteahhide yeterli daire kalıyor mu? Gibi düşünce ve endişeler doğru değildir. Kendilerinin hiçbir bedel ödememeden müteahhit yada devlet tarafından yapılıp yenilenmesini istiyor yada bekliyorlar. Müteahhide daire kalmadığı yerlerde devletin imar arttırarak bunu sağlamasını istiyorlar. Bu ve benzeri gerekçelerle bu çok tehlikeli ve kendilerine tabut olabilecek binalarda yaşamaya devam ediyorlar. Herkesin ‘’evim, dairem’’ yani malım dediğini görüyoruz. Oysa ‘’önce canım’’ dememiz gerekir ve ona göre davranmamız lazım gelir. Zaten devlet, dönüşüm ve yenilenme sağlansın diye birçok yerde 30 ilave kentsel dönüşüm imar artırımı verdi. Daha fazlası ise şehircilik açısından ciddi problemler barındıracağı için mümkün görünmüyor. Ayrıca binasını yenilemek isteyen daire sahiplerine 200.000 YTL ye kadar 2 sene ödemesiz ve 10 yıl vadeli çok düşük faizle kredi desteği sağlıyor. Artık bundan sonrası ev sahiplerine kalıyor. Çürük ve riskli binalarda oturan ve canları tehlikede olan onlardır. Mal elbette önemlidir tatlıdır ama ÖNCE CAN değil mi, mal canın yongası değil mi?
Her geçen gün deprem biraz daha yaklaşıyor. Geç olmadan bir an önce oturduğu binasını kontrol ettirmeli ve ona yapması gerekeni yapmalıdır. Yarın eyvah para etmeyecek.