Eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden uzaklaşırken, okullarda dinselleşme, işbirliği yapılan vakıflar yoluyla da hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmış;
bilimden çok,
dini referanslara göre düzenlemeler artarak hayata geçirilmiş;
laik-bilimsel eğitim düşmanlığı daha da artmış;
başta imam hatip okulları olmak üzere, bazı okullarda karma eğitim karşıtı uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılmış;
hatta “Kadın Üniversitesi” açma girişimleri başlamıştır.
Eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında;
Diyanet’in, dini vakıf ve cemaatlerin belirleyiciliği ve etkinliği artmıştır.
MEB, Diyanet ile,
dini vakıf ve derneklerle imzaladığı protokollerle eğitimi dinselleştirme sürecinde cemaatlere “özel görevler” vermiştir.
Eğitim müfredatında sürekli bireyci ve dini değerlere vurgu yapılmış,
“tek din,
tek kimlik,
tek mezhep” üzerinden “milli değerler” temel alınmıştır.
Dayatılan din dersleri, çocukların zihinsel gelişimi ve pedagojik açıdan sakıncalı olmasına karşın sürdürülmektedir.
• Bazı videolarda TÜGVA’da sadece erkeklerden oluşan kalabalık bir gruba bir kişi tarafından söylettirilen “yeminde”, “Müslümanları çok seveceğiz” ve “Yalnız Allah için öleceğiz” ifadeleri kullanılıyor.
Şunu açıkça ifade edelim:
Bunlar her ne kadar dernek, vakıf gibi görünseler de her biri dini birer örgüttür.
Temel refleksleri örgütseldir.
Yani Büyükada İskelesi’nden çıkmayanlar, bu refleks ile hareket edenlerdir.
Bizim hukukumuzda “Kanunsuz emir uygulanmaz” diye bir kural vardır.
Devletin kaymakamı ve polisi mahkeme kararına karşı neden direnir?
İşte bu örgütsel reflekstir.
Kendisinin oraya normal yollardan gelmediğini bildiği için.
Tüm dini örgütler de gücü ve iktidarı kaybetmemek için ölebilir de öldürebilir de.
• Peki, ne yapmalı?
Bütün dünyadaki devletler, kendi varlık sebebine kastetmiş yapılara bu kadar müsamaha göstermezler.
Devletin şuna karar vermesi lazım:
Cumhuriyet mi kalacağız, yoksa Taliban mı olacağız?
İrade gösterildikten sonra kanunlarımız açık ve uygun.
Tarikatların tamamı derhal kapatılarak mal varlıkları tekrar milletin hazinesine kazandırılmalı.
Yeniden böyle vakıf ve dernek adı altında örgütlenmelerini ve milleti sömürmelerini engelleyecek düzenlemeler yapılmalı.
Torpil ve irtikapla devlete yerleştirilmiş olanlar tek tek ayıklanmalı.
Hakkı yenen gençlerimize işleri ve hakları iade edilmeli.
Tarikat okul ve yurtları MEB’e devredilmeli ve buralardaki tüm çocuklar rehabilitasyona tabi tutulmalı.
Bütün bunların yasal dayanakları vardır ve Türkiye, kanun devleti olduğunu hatırlamalıdır.
Anasayfa
Yazarlar
Nazım RAKICI
Yazı Detayı
Bu yazı 1077+ kez okundu.
ÖZEL GÖREVLER !!
Eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden uzaklaşırken, okullarda dinselleşme, işbirliği yapılan vakıflar yoluyla da hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmış;
bilimden çok,
dini referanslara göre düzenlemeler artarak hayata geçirilmiş;
laik-bilimsel eğitim düşmanlığı daha da artmış;
başta imam hatip okulları olmak üzere, bazı okullarda karma eğitim karşıtı uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılmış;
hatta “Kadın Üniversitesi” açma girişimleri başlamıştır.
Eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında;
Diyanet’in, dini vakıf ve cemaatlerin belirleyiciliği ve etkinliği artmıştır.
MEB, Diyanet ile,
dini vakıf ve derneklerle imzaladığı protokollerle eğitimi dinselleştirme sürecinde cemaatlere “özel görevler” vermiştir.
Eğitim müfredatında sürekli bireyci ve dini değerlere vurgu yapılmış,
“tek din,
tek kimlik,
tek mezhep” üzerinden “milli değerler” temel alınmıştır.
Dayatılan din dersleri, çocukların zihinsel gelişimi ve pedagojik açıdan sakıncalı olmasına karşın sürdürülmektedir.
• Bazı videolarda TÜGVA’da sadece erkeklerden oluşan kalabalık bir gruba bir kişi tarafından söylettirilen “yeminde”, “Müslümanları çok seveceğiz” ve “Yalnız Allah için öleceğiz” ifadeleri kullanılıyor.
Şunu açıkça ifade edelim:
Bunlar her ne kadar dernek, vakıf gibi görünseler de her biri dini birer örgüttür.
Temel refleksleri örgütseldir.
Yani Büyükada İskelesi’nden çıkmayanlar, bu refleks ile hareket edenlerdir.
Bizim hukukumuzda “Kanunsuz emir uygulanmaz” diye bir kural vardır.
Devletin kaymakamı ve polisi mahkeme kararına karşı neden direnir?
İşte bu örgütsel reflekstir.
Kendisinin oraya normal yollardan gelmediğini bildiği için.
Tüm dini örgütler de gücü ve iktidarı kaybetmemek için ölebilir de öldürebilir de.
• Peki, ne yapmalı?
Bütün dünyadaki devletler, kendi varlık sebebine kastetmiş yapılara bu kadar müsamaha göstermezler.
Devletin şuna karar vermesi lazım:
Cumhuriyet mi kalacağız, yoksa Taliban mı olacağız?
İrade gösterildikten sonra kanunlarımız açık ve uygun.
Tarikatların tamamı derhal kapatılarak mal varlıkları tekrar milletin hazinesine kazandırılmalı.
Yeniden böyle vakıf ve dernek adı altında örgütlenmelerini ve milleti sömürmelerini engelleyecek düzenlemeler yapılmalı.
Torpil ve irtikapla devlete yerleştirilmiş olanlar tek tek ayıklanmalı.
Hakkı yenen gençlerimize işleri ve hakları iade edilmeli.
Tarikat okul ve yurtları MEB’e devredilmeli ve buralardaki tüm çocuklar rehabilitasyona tabi tutulmalı.
Bütün bunların yasal dayanakları vardır ve Türkiye, kanun devleti olduğunu hatırlamalıdır.
Ekleme
Tarihi: 08 Kasım 2021 - Pazartesi
ÖZEL GÖREVLER !!
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.