Çağımızın en büyük felaketlerinden biriyle yaşıyoruz aylardır.
Koronavirüs salgınıyla mücadele ederken büyük savaşlarda verilen kayıplar kadar can kaybı yaşandı tüm dünyada.
Ekonomik sistemler büyük bir tıkanıklığa girdi. Turizm, üretim, tarım derken her alanda kaos hüküm sürüyor.
Ülkemizde ise sağlık sisteminin gözümüzün önünde çöküşüne, sağlık emekçilerinin canları pahasına uğraşısına rağmen iktidarın umarsızlığı, yanlış politikaları ve yönetim zaafları sürecin ne denli zayıf yürütüldüğünü gözler önüne seriyor.
Salgınla mücadele eden ülkeler ikinci dalgayı göğüslerken biz ilk dalganın en üst zirvesini,
alabildiğine olumsuz verilerle yaşıyoruz.
Salgınla mücadeleyi, günlük rakam bildirimleriyle geçiştiren Fahrettin Koca’nın verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığını söyleyen TTB’yi kapatmak,halkın sağlığından daha önemliydi iktidar için.
Karantina önlemleri almak yerine “Ulusal çıkarları koruyoruz” diyerek, vaka sayılarıyla oynadıklarını itiraf eden tek adam rejiminin maskesi,bir kez daha düşerken, hasta sayımız her gün korkutucu şekilde artıyor.
Karantinayı sadece muhalifleri baskılamak için malzeme olarak kullanıp, siyasi propaganda için kalabalıkları örgütleyen iktidar, gelir adaletsizliği ve koşulları düşünmeksizin eğitim alanında da tutarsız kararlar alıyor.
Okulların kapanması kadar,açılması da bambaşka krizleri tetikledi/tetikleyecek.
Eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin boyutlarını daha net gördüğümüz bu dönemde her iki bakan da aymazlık içinde açıklamalar yaparak, olayları geçiştirmeye devam etti.
Ama bana kalırsa sağlık, eğitim, tarım, turizm, sanayi kısaca yaşamı etkileyen her alanda yönetilemeyen kriz ve ekonomi kadar zarar gören bambaşka bir olgu daha vardı Türkiye’de: Laiklik ve seküler yaşam.
Koronavirüs’ün ülkemizde ilk görüldüğü andan itibaren bilimi yok sayan iktidar yetkilileri, birbiri ardına salgını fırsat gördüklerini açıkça söylediler.
Yanlışlara imza attılar.
İlk önce kendi sağlığım diyerek sarayına kapanan devletin başından günler süren sessizlik sonrası ‘süreci sabır ve dua ile aşacağız’ açıklaması gelmişti.
18 Mart günü yapılan bu açıklamanın ardından salgınla mücadele adına son derece kaygı verici gelişmeler ve belirsizlik içerisinde kaldığımız dokuz koca ayın ardından hastalık yayılıyor, sağlıkçılar tükeniyor, önlemler seyreliyor, tedbirsizlik ve umarsızlık artıyor.
Hastalığın ikinci dalgasını kontrollü yönetebilmek için elzem olan karantina önlemi ekonomik çöküş nedeniyle gündeme bile alın (A) mazken geliri her gün azalan ve toplu taşıma kullanmaya, çalışmaya zorunlu olan insanlarımıza aynı kişiden yepyeni bir açıklama geldi
.
"Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran insan, dünyasını da ahiretini de kaybeder.
Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir.
Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir.”
Hasan Hüseyin ‘acıyı bal eyledik’ derken asırlardır ezilenlerin, yok sayılanların, yok edilenlerin ardından acıyı bal eyleyerek bir olmaktan, mücadele azminden ve dayanışmayla yeni bir düzen kurmaktan söz ediyordu.
Ezdikleri topluma sempatik görünmek adına Nazım’dan, Ahmet Arif’ten söz aşırıp zulmünü süsleyenlere
Hasan Hüseyin Korkmazgil’den hutbe çıkmaz.
Acıyı bal eyledik diyen Hasan Hüseyin,
Gün gün ile barışmalı /
Kardeş kardeş duruşmalı /
Koklaşmalı söyleşmeli /
Korka korka yaşamak ne’ diyendir.
Korkuyla,
Tevekkülle….
Sabırla ve duayla aşamadığımız salgının kötü giden ekonomiye olumsuz etkilerine karşı azap çekmemizi salık veren, AKP Genel Başkanı, sarayının sadece bir günlük harcaması 10 milyoncuk !!!
Saygılar.....
Anasayfa
Yazarlar
Nazım RAKICI
Yazı Detayı
Bu yazı 759+ kez okundu.
ACIYI BAL EYLEYENLER
Çağımızın en büyük felaketlerinden biriyle yaşıyoruz aylardır.
Koronavirüs salgınıyla mücadele ederken büyük savaşlarda verilen kayıplar kadar can kaybı yaşandı tüm dünyada.
Ekonomik sistemler büyük bir tıkanıklığa girdi. Turizm, üretim, tarım derken her alanda kaos hüküm sürüyor.
Ülkemizde ise sağlık sisteminin gözümüzün önünde çöküşüne, sağlık emekçilerinin canları pahasına uğraşısına rağmen iktidarın umarsızlığı, yanlış politikaları ve yönetim zaafları sürecin ne denli zayıf yürütüldüğünü gözler önüne seriyor.
Salgınla mücadele eden ülkeler ikinci dalgayı göğüslerken biz ilk dalganın en üst zirvesini,
alabildiğine olumsuz verilerle yaşıyoruz.
Salgınla mücadeleyi, günlük rakam bildirimleriyle geçiştiren Fahrettin Koca’nın verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığını söyleyen TTB’yi kapatmak,halkın sağlığından daha önemliydi iktidar için.
Karantina önlemleri almak yerine “Ulusal çıkarları koruyoruz” diyerek, vaka sayılarıyla oynadıklarını itiraf eden tek adam rejiminin maskesi,bir kez daha düşerken, hasta sayımız her gün korkutucu şekilde artıyor.
Karantinayı sadece muhalifleri baskılamak için malzeme olarak kullanıp, siyasi propaganda için kalabalıkları örgütleyen iktidar, gelir adaletsizliği ve koşulları düşünmeksizin eğitim alanında da tutarsız kararlar alıyor.
Okulların kapanması kadar,açılması da bambaşka krizleri tetikledi/tetikleyecek.
Eğitimdeki fırsat eşitsizliğinin boyutlarını daha net gördüğümüz bu dönemde her iki bakan da aymazlık içinde açıklamalar yaparak, olayları geçiştirmeye devam etti.
Ama bana kalırsa sağlık, eğitim, tarım, turizm, sanayi kısaca yaşamı etkileyen her alanda yönetilemeyen kriz ve ekonomi kadar zarar gören bambaşka bir olgu daha vardı Türkiye’de: Laiklik ve seküler yaşam.
Koronavirüs’ün ülkemizde ilk görüldüğü andan itibaren bilimi yok sayan iktidar yetkilileri, birbiri ardına salgını fırsat gördüklerini açıkça söylediler.
Yanlışlara imza attılar.
İlk önce kendi sağlığım diyerek sarayına kapanan devletin başından günler süren sessizlik sonrası ‘süreci sabır ve dua ile aşacağız’ açıklaması gelmişti.
18 Mart günü yapılan bu açıklamanın ardından salgınla mücadele adına son derece kaygı verici gelişmeler ve belirsizlik içerisinde kaldığımız dokuz koca ayın ardından hastalık yayılıyor, sağlıkçılar tükeniyor, önlemler seyreliyor, tedbirsizlik ve umarsızlık artıyor.
Hastalığın ikinci dalgasını kontrollü yönetebilmek için elzem olan karantina önlemi ekonomik çöküş nedeniyle gündeme bile alın (A) mazken geliri her gün azalan ve toplu taşıma kullanmaya, çalışmaya zorunlu olan insanlarımıza aynı kişiden yepyeni bir açıklama geldi
.
"Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran insan, dünyasını da ahiretini de kaybeder.
Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir.
Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir.”
Hasan Hüseyin ‘acıyı bal eyledik’ derken asırlardır ezilenlerin, yok sayılanların, yok edilenlerin ardından acıyı bal eyleyerek bir olmaktan, mücadele azminden ve dayanışmayla yeni bir düzen kurmaktan söz ediyordu.
Ezdikleri topluma sempatik görünmek adına Nazım’dan, Ahmet Arif’ten söz aşırıp zulmünü süsleyenlere
Hasan Hüseyin Korkmazgil’den hutbe çıkmaz.
Acıyı bal eyledik diyen Hasan Hüseyin,
Gün gün ile barışmalı /
Kardeş kardeş duruşmalı /
Koklaşmalı söyleşmeli /
Korka korka yaşamak ne’ diyendir.
Korkuyla,
Tevekkülle….
Sabırla ve duayla aşamadığımız salgının kötü giden ekonomiye olumsuz etkilerine karşı azap çekmemizi salık veren, AKP Genel Başkanı, sarayının sadece bir günlük harcaması 10 milyoncuk !!!
Saygılar.....
Ekleme
Tarihi: 13 Aralık 2020 - Pazar
ACIYI BAL EYLEYENLER
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.