Bugünlerde Ukrayna’nın sınırlarında eller tetikte. Ağır silahlarla, konvansiyonel ve hatta nükleer füzelerle desteklenen 150 bin kişilik bir Rus Ordusu ülkeyi çepeçevre kuşatmış bir durumda. Ruslardan daha zayıf olmasına rağmen Ukrayna’da en az 250 bin kişilik ordusunu seferber etmiş bulunuyor. Yani çağımızın en korkunç silahlarıyla teçhiz edilmiş yaklaşık yarım milyon askerin gırtlak gırtlağa gelmesi için küçük bir kıvılcım yetecek.
Başta ABD, NATO var gücüyle Rusya’yı savaşa girişmemesi için uyarır ve Ukrayna’yı gizli açık soktuğu ağır silahlarla desteklerken ( Bu meyanda biz de büyük miktarda İHA ve SİHA verdik) olası bir savaş durumunda sıcak savaşa katılması pek mümkün görünmüyor. Çünkü Rus saldırısına ABD ve NATO’nun doğrudan karşılık vermesinin tek bir adı vardır: Üçüncü Dünya Savaşı…
Her iki taraf da dünyayı ateşe atacak ve hatta tüm uygarlığın yok olmasına neden olacak böyle bir savaşı göze alamaz. Çünkü eninde sonunda bütün nükleer cephanenin kullanılacağı böyle bir korkunç harb, hepimizi taş devrine götürür ki Dördüncü Dünya Savaşını ok ve yayla yaparız!
Bu nedenle zincirleme reaksiyon gibi bir dünya savaşına dönüşecek çatışma yerine, Moskova’dan Afrika’ya, Bosna’dan Uzakdoğu’ya kadar yayılan büyük bir çatışma çıkması çok da ihtimal dışı görünmüyor. Büyük güçlerin doğrudan savaşmak yerine, asimetrik olarak üçüncü tarafları kullanacağı böyle bir yaygın çatışmanın alevleri bizi de yalayabilir.
Allah korusun hele bir de Dünya Savaşına dönüşürse, mecburen Nato İttifakının içinde savaşa katılacağımız için, Rusya’nın doğrudan hedefi haline gelebileceğiz. Özellikle Rusya’nın karşı kıyısında ve bir vuruşta ezip geçeceği Gürcistan sınırında yer alması hasebiyle Rize, bu hedeflerin başında gelen illerimizden biri olacaktır.
Büyük çaplı bombardımanlar, denizden çıkarma ve Hopa yönünden işgal teşebbüsleri 106 yıl öncesinde olduğu gibi tekrar edecek, şehirlerimiz büyük yıkımlara uğrayabilecek, nükleer serpinti tehlikesi yaşanabilecektir.
Buna karşın Türkiye’nin hemen yer yerinde olduğu gibi sivil savunma tedbirleri Rize’de de çok eksiktir. Eskiden her binanın bodrumun da sığınak mecburiydi. Şimdi çoktan tarih olmuş bulunuyor. En fazla bazılarında otolar için kapalı garaj yapılıyor. Buralarda otolar dışarı atılıp insanlar içeri alınırken, garajı da olmayanlar ne yapacak? Yangınlarla, altyapı tahribiyle mücadele, sıhhi ve insani yardım, hülasa tüm sivil savunma hizmetleri için ayrıntılı bir plan yapılmış mıdır?
Tüm bu acı gerçekler karşısında kuzeyimizde akli selimin galip gelmesini ve tarafların görüşmeler yoluyla aralarındaki sorunlara çözüm bulmasını diliyoruz.