İçinde Cumhuriyetin 100.yıl dönümü gibi bir pırlantayı da barındıran 2023 yılı acı ve tatlı anlarıyla tarihin malı oldu. Gerçi tarihin malı olmayan var mı? Şu anda dünya üzerinde yaşayan kim varsa bir gün tarihin mali olmayacak mı? Bu nedenle hazır zamanımız varken burada iyi bir ayak izi bırakıp, çocuklarımıza yaşabilir bir dünya teslim etmeliyiz.
Hz. Mevlâna’nın dediği gibi “Dün geride kaldı, artık yeni bir şeyler demek lazım” kabilinden, işimiz de gelecek bilim olduğundan 2024’te neler olabileceği üzerine bir şeyler söyleyelim.
Her şeyden önce, hepimizin ortak baş belası enflasyon az da olsa düşmeye başlayabilir. Bu kadar önlemden sonra yine de düşmezse ortada kimsenin akıl edemediği bir şeyler var demektir. Bunlardan biri herkesin 85 milyon bildiği Türkiye’nin aslında 100 milyona ulaştığı, mevcut üretim hacminin bu denli dev bir nüfusun ihtiyaçlarını artık karşılayamadığı gerçeği olabilir mi? Zira giren çıkanın pek belli olmadığı, düzensiz göçe karşı çıkanların bile yabancı düşmanlığı ile suçlandığı ülkemizde kaç milyon göçmen olduğunu devlet dahil hiç kimse bilmiyor.
Öyleyse radikal bir şeyler yapıp bunları geldikleri yerlere geri gönderebilir miyiz? Çünkü Lübnan ve Ürdün Suriyelileri, Pakistan Afgan göçmenleri geri gönderiyor, biz ne yapmak istiyoruz? Onları seçmen listelerine geçirmek mi?
İkinci önemli husus, yuvalarından dışarı fırlamış adaletin gözlerini artık yuvalarına oturtup, adil, bağımsız, tarafsız, dünya standartlarında bir adalet düzeni tesis etmenin zamanı gelmedi mi? Bırakın bu yüzden halkın başına gelenleri, yüksek mahkemeler arasındaki kör döğüşü ne zaman bitecek? Anayasada yazan oyunun kurallarına ne zaman uyulacak? Ne yazıktır ki bu hal böyle sürdükçe ülkeye ne istikrar gelir, ne de doğru dürüst bir yabancı sermaye… Hatta yarınından emin olmayan yurtiçi sermaye bile dışarı kaçar.
Üçüncü önemli bir konu da, Türkiye’nin bu yıl ve daha uzun bir süre daha orta gelir tuzağında debelenmeye devam edeceğidir. Evet, özellikle silah ve havacılık sanayinde bazı kıpırdanmalar var ama ülkemiz ileri teknoloji ihracatını yüzde 4’lerden yüzde 10’lara (Yaklaşık 30 milyar dolar) çıkarmanın çok uzağında. Şu iyice bilinmelidir ki, ileri teknoloji üretip, büyük çapta ihraç edemezsek sittin sene gelişmekte, orta gelirli bir ülke olarak kalmaya devam edeceğiz.
Rizemizde çay taban fiyatının açıklanması yerel seçimlerden sonraya kalacağı için yüksek bir fiyatı kimse beklemesin. Belki enflasyon oranında olabilirmi? Buna karşılık gübre fiyatları katlanmaya devam edilecek ve üreticinin gübreye ulaşması için bir şeyler yapılmazsa, çaylıklara az gübre atılması nedeniyle verim düşük kalacak. Lojistik liman ve şehir hastanesi gibi önemli yatırımların bu yıl içinde bitmeyeceği belli de bari belediyenin öncülüğünde Dolgu alanı-Dağbaşı- Isırlık Teleferiği, Hava Alanı – Fener Hızlı Tramvayı gibi önemli bir turizm yatırımlarına artık başlansa. Rize için başka bir dileğimiz de artık Rizeli’nin kitapla tanışması. Ne yazık ki ilimiz Türkiye’nin en az kitap okunan illeri arasında başlarda geliyor.
Aslında milli eğitimden tarıma, dış politikadan deprem tehdidine kadar çok sayıda husus var ama bunlara ilerdeki yazılarımızda değineceğiz.