Türkiye’de her şeyi belirleyen baş aktör siyasettir. Siyaset ise devlet üzerinden hedefleri olanların hücum ettiği bir alandır. Gerekçesi halka hizmettir ancak halka hizmetin asıl adresi bilgi ve beceridir.
Siyaset, hedefine ulaşmak için bilgi ve becerisi olanların öne çıkmasını engelleyerek onları kontrolüne almaya çalışır. Bunu yaparken siyasetin önünü açacak isimleri, bilgi ve becerisi olanların önüne geçirir.
.
Eğer bir millet, aynı değerler bütünlüğü içerisinde değilse, düşünceler birbiriyle çatışma halindeyse, her bir düşünce bloku siyaset üzerinden hedefine ulaşmayı yani onun üzerinden devleti ele geçirip düşüncesini topluma hakim kılmayı amaçlar. Böylece siyaset bir hizmet alanı olmanın ötesine geçer, bir hükmetme anlamına dönüşür.
.
Sonuçta; devlet, devlet kadrolarına, yönetim erkine yerleşen siyaset üzerinden bilgiye, yeteneğe hükmeden bir konuma yerleşir. Bilgi ve yetenek değersizleşir. Kadrolar, hakkı olana göre değil, siyasetin hesaplarına en uygun olana göre şekillenir.
.
Ortadoğu ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri hep devlete siyaset üzerinden hükmedenlerin elindedir. O nedenle; ‘her şeyi hakkı olana veren’ bir adil sistemin bu ülkelerde yerleşmesine imkan yoktur.
Yasalar ne kadar ileri olursa olsun işe yaramazlar. Genellikle siyasetin buyrukları yasaların üzerinde bir konuma sahiptir.
Halk, bu durumu kabullenir ve iradesini siyasete teslim ederek işlerini bu yöntemle yürütme yolunu seçer. Zira, başka tercihler çözüm yoklarına engeldir.
.
Bu sistem aklı başında olanlar için bir işkenceye dönüşen, aslanı kediye boğduran bir sistemdir.
O nedenledir ki, aklı başında olan her insan doğduğu, büyüdüğü, hatıralarının ve derin bağlarının olduğu ülkesini terkedip, batıya yerleşmeyi düşünebilmektedir. Bunu düşünenlerin çoğunluğu batıda çok daha çok kazanacağı için bu tercihi yapmıyor, batıyı sadece bu iflah olmaz sistemden kaçmak için bir adres görüyor..!
.
Ülkeyi siyasetin hükümranlığından kurtarıp bilgi ve becerinin eline teslim etmek tek çaredir ancak bunda zerre umudum yok.!
Sahte umutlar pompalayanların sayısı hiç azalmıyor ve yaşam standartımız yükselse de toplumsal çürüme daha da derinleşiyor..
Etrafımız kokuşmuş sistemin hikayeleriyle dolu. Nereye dönsen hep aynı manzara…!