Hani meşhur hikâyedir ya: Eskiden minarelerde hoparlör olmadığı için imam efendiler minareye çıkıp ezan okurmuş. Yaşlıca imamın biri oflaya puflaya minareye çıkıp ezan okuduktan sonra, yaşlılık malüm, idrara sıkışmış. Onca merdiveni aşağı inip helâya koşmak çok zor gelmiş. Hemen oracıkta, yani şerefede ihtiyacını gidermiş.
Rivayet odur ki, şerefede delik olduğundan idrar aşağı akıp, namaz için gelen cemaatin üzerine sıçramış. Artık rahatlayan hocamız aşağı inip abdest almaya giderken üzerine idrar sıçrayanlar yoluna çıkıp hiddetle:
-Hocam, bu ne hal? Ne bu densizlik? diye çıkışmışlar.
Hoca süklüm püklüm:
-Densizlik değil cemaat…Yersizlik yersizlik…
diye cevap vermiş.
28 Mayısta, tuttuğu aday seçimi kazanamazsa, ağzına kadar doldurduğu iki tabancasıyla muhalifleri kurşuna dizmeye gideceğini ilân eden imam efendiyi (!) duyunca bu eski hikâye aklıma geldi.
Hoca efendi bu ne hal, ne bu densizlik?
Sen cellat mısın mübarek, cami imamı mı? Belki farkında değilsin ama arkanda namaza duran cemaat içinde muhalifler yani öbür adaya oy verecekler de var. Galiba vurmaya onlardan başlayacaksın? Belki de geçmişte ölüm listeleri yaptığını TV’de ağzı yayıla yayıla anlatan o kadın gibi cebinde infaz listesi var. İlk önce onlardan başlarsın.
Görüyor musunuz değerli okuyucular?
Elalem Ay’da, Mars’da üsler kurmayı planlarken biz nelerle uğraşıyoruz. Bu adam meczup değil. Deli hiç değil. Bu lâfları bilerek ve isteyerek söylüyor. Duyduğumuza göre Diyanet soruşturma açmış. Görevinden el çektirildiğine dair hiçbir haber gelmedi. Galiba “Densizlik değil yersizlik” deyip olayı kapatacaklar.
Eli öpülecek, arkasında namaza durulup, sohbeti dinlenecek sayısız hoca efendi var ama demek ki arada sırada, bu şekilde ortaya çıkan adamlar cezasız kalırsa, camiada gizlenmiş daha çok çürük elma; içlerindeki canavar kurtları uyandırıp ortaya fırlayacaklar.