Mustafa Semih  ARICI
Köşe Yazarı
Mustafa Semih ARICI
 

YAPI USTALAR DEVAM ETSİN

Cumhuriyetin ilk yılları…Başta Ankara olmak üzere tüm şehirleri yeniden inşa etmek isteyen hükümetin en çok sıkıntısını çektiği şey yetişmiş insan gücüydü. Zira diğer sanat kollarında olduğu gibi inşaat ustalarının büyük çoğunluğu Rumlar başta olmak üzere Gayrimüslimlerdi  ve onlar da mübadele ile ülkeyi terk etmişlerdi. Türk yapı ustaları hem oldukça azdı, hem de genelde betonarme ve taş binalar değil kerpiç veya ahşap ağırlıklı geleneksel Türkevi yapmayı biliyorlardı.  Bu nedenle inşaat alanında yetişmiş insan gücü oluşturmak için hem inşaat mühendisliği bölümleri kurulurken, hem de yapı ustası yetiştirmek için Yapı Usta Okulları açılmaya başlandı. İlk okul Ankara’da açılmıştı.(1930) Bunu diğer ilerimizde açılan Yapı Usta Okulları takip etti. Bu meyanda Rize Yapı Usta‘da 1945 yılında hayata geçirildi. Ankara Yapı Usta Okulunun ilk müdürü Alman Weber’di. Geleneksel Alman disiplini içerisinde eğitim veren okulun ana fikri Bauhaus ekolunun usta çırak ilişkisiydi. Hani şu dünya çapında yüzlerce yapı market zinciri olan Bauhaus ailesinin… Yapı Usta Okulları yıllar geçtikçe farkını göstermekte gecikmedi. Duvarcı ustasından fayansçıya, sıvacıdan sıhhi tesisatçıya kadar çok sayıda yapı ustası yetiştirdiler.  İsteyen üniversiteye de gidebiliyordu.  1950’lerin sonunda Rize Yap Usta Okulu’ndan mezun olan dayım bir süre usta olarak çalıştıktan sonra memuriyete girip nahiye müdürü olmuş, naklini İstanbul’a aldırdıktan sonra da inşaat mühendisliği tahsili yapmıştı. Bürokrasi yaşamının son yıllarını Beyoğlu Belediyesi Teknik Başkan Yardımcısı olarak geçirmiş olup günümüzün duayen inşaat mühendislerinden biridir. Bu sayede şehirlerimizin imar faaliyetleri hızlandı. Özellikle Ankara, kısa zamanda modern bir başkente dönüşmeye başladı.  Ancak 1950’lere gelindiğinde bu güzel iş yaygınlaşıp devam edeceğine giderek tavsamaya başladı. Özellikle eşgüdüm içerisinde çalıştıkları köy enstitülerinin kapatılmasıyla iyice inişe geçtiler. Doğal olarak bu durum gençlerin yapı usta okullarına değil genel liselere yönelmesine yol açtı ve takip eden on yıllarda sanat okullarının (Daha sonra meslek lisesi) bir şubesi haline gelip iyice gerilediler.  Halbuki bu okullar yok edilmeseydi aradan geçen yarım asırdan fazla bir zamanda sayısız inşaat kalfa ve ustası yetişecek, tüm yurt çapında bu işler eğitimsiz, amelelikten yetişme kalfa ve ustaların elinde kalmayacaktı. Her ne kadar bunlar da usta çırak yöntemiyle yetişmiş olsa da, yapı bilgisini bilimsel olarak öğrenen ve okul hayatı boyunca bunu yaptığı işlere yansıtan bu kalifiye elemanların varlığı bambaşka sonuç verebilirdi.  Herhalde bu insanlar kötü niyetli müteahhitlerin yüzüne yaptığı işin doğru olmadığını çok daha kolayca söyleyebilirlerdi. Şimdi burada asıl suçun; maliyetleri düşürmek için demirden çimentodan çalan, deniz kumu gibi kötü malzeme kullanan müteahhitlerden, denetim yapmayan mahalli idarelerden, her sene imar affı çıkaran hükümetlerden kaynaklandığı söylenebilir. Ancak hiç olmazsa inşaat işini bilfiil yapan kalfa ve ustaların eğitimli ve liyakatli  kimseler olması çok şeyi değiştirebilirdi. İşte bu nedenlerle Yapı Usta Okullarının tekrar ihya edilmesini ve artık kaliteli inşaat ara elemanı yetiştirilmesini  istiyoruz.
Ekleme Tarihi: 19 Şubat 2023 - Pazar

YAPI USTALAR DEVAM ETSİN

Cumhuriyetin ilk yılları…Başta Ankara olmak üzere tüm şehirleri yeniden inşa etmek isteyen hükümetin en çok sıkıntısını çektiği şey yetişmiş insan gücüydü. Zira diğer sanat kollarında olduğu gibi inşaat ustalarının büyük çoğunluğu Rumlar başta olmak üzere Gayrimüslimlerdi  ve onlar da mübadele ile ülkeyi terk etmişlerdi. Türk yapı ustaları hem oldukça azdı, hem de genelde betonarme ve taş binalar değil kerpiç veya ahşap ağırlıklı geleneksel Türkevi yapmayı biliyorlardı. 

Bu nedenle inşaat alanında yetişmiş insan gücü oluşturmak için hem inşaat mühendisliği bölümleri kurulurken, hem de yapı ustası yetiştirmek için Yapı Usta Okulları açılmaya başlandı. İlk okul Ankara’da açılmıştı.(1930) Bunu diğer ilerimizde açılan Yapı Usta Okulları takip etti. Bu meyanda Rize Yapı Usta‘da 1945 yılında hayata geçirildi.

Ankara Yapı Usta Okulunun ilk müdürü Alman Weber’di. Geleneksel Alman disiplini içerisinde eğitim veren okulun ana fikri Bauhaus ekolunun usta çırak ilişkisiydi. Hani şu dünya çapında yüzlerce yapı market zinciri olan Bauhaus ailesinin…
Yapı Usta Okulları yıllar geçtikçe farkını göstermekte gecikmedi. Duvarcı ustasından fayansçıya, sıvacıdan sıhhi tesisatçıya kadar çok sayıda yapı ustası yetiştirdiler.  İsteyen üniversiteye de gidebiliyordu. 

1950’lerin sonunda Rize Yap Usta Okulu’ndan mezun olan dayım bir süre usta olarak çalıştıktan sonra memuriyete girip nahiye müdürü olmuş, naklini İstanbul’a aldırdıktan sonra da inşaat mühendisliği tahsili yapmıştı. Bürokrasi yaşamının son yıllarını Beyoğlu Belediyesi Teknik Başkan Yardımcısı olarak geçirmiş olup günümüzün duayen inşaat mühendislerinden biridir.

Bu sayede şehirlerimizin imar faaliyetleri hızlandı. Özellikle Ankara, kısa zamanda modern bir başkente dönüşmeye başladı. 

Ancak 1950’lere gelindiğinde bu güzel iş yaygınlaşıp devam edeceğine giderek tavsamaya başladı. Özellikle eşgüdüm içerisinde çalıştıkları köy enstitülerinin kapatılmasıyla iyice inişe geçtiler. Doğal olarak bu durum gençlerin yapı usta okullarına değil genel liselere yönelmesine yol açtı ve takip eden on yıllarda sanat okullarının (Daha sonra meslek lisesi) bir şubesi haline gelip iyice gerilediler. 

Halbuki bu okullar yok edilmeseydi aradan geçen yarım asırdan fazla bir zamanda sayısız inşaat kalfa ve ustası yetişecek, tüm yurt çapında bu işler eğitimsiz, amelelikten yetişme kalfa ve ustaların elinde kalmayacaktı. Her ne kadar bunlar da usta çırak yöntemiyle yetişmiş olsa da, yapı bilgisini bilimsel olarak öğrenen ve okul hayatı boyunca bunu yaptığı işlere yansıtan bu kalifiye elemanların varlığı bambaşka sonuç verebilirdi.  Herhalde bu insanlar kötü niyetli müteahhitlerin yüzüne yaptığı işin doğru olmadığını çok daha kolayca söyleyebilirlerdi.

Şimdi burada asıl suçun; maliyetleri düşürmek için demirden çimentodan çalan, deniz kumu gibi kötü malzeme kullanan müteahhitlerden, denetim yapmayan mahalli idarelerden, her sene imar affı çıkaran hükümetlerden kaynaklandığı söylenebilir. Ancak hiç olmazsa inşaat işini bilfiil yapan kalfa ve ustaların eğitimli ve liyakatli  kimseler olması çok şeyi değiştirebilirdi.

İşte bu nedenlerle Yapı Usta Okullarının tekrar ihya edilmesini ve artık kaliteli inşaat ara elemanı yetiştirilmesini  istiyoruz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi