Seçim günü yaklaştıkça telâşı artan iktidar partisi, birbiri ardında yeni açılımlar ve açılışlar yapıyor. Bunlardan biri de “Türkiye Yüzyılı Kampanyası”..Bizzat genel başkan ve cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna lanse edilen bu açılımda, toplumun her kesimiyle barışıp, geleceğe matuf atılımlar gerçekleştirerek, 21.Yüzyılın kalanında Türkiye’nin; en azından bölgesel ve hatta eski söylemlerinde geçtiği gibi küresel güç haline gelmesi hedefleniyor.
Aslında bu söylem çok yeni değil. Süleyman Demirel’in sınırları çizilmemiş “Büyük Türkiye İdeali’ni ” saymazsak 2010’ların başında, 100.yıla yetiştirilecek büyük ve iddialı hedefler ortaya konmuştu. İlk 10 ekonomi arasına girmek, 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmek, 15 bin dolar kişi başına milli gelir rakamı gibi..Ancak 100.Yıla bir yıldan az bir zaman kala, bunların gerçek olmayacağını görmüş bulunmaktayız. Hatta milli gelir rakamlarında dramatik bir düşüş var. Bırakın ilk 10’u, ilk 20’den bile aşağı düştük. Büyük bir ihtimalle Türkiye’yi G-20’den çıkaracaklar.
Aslına bakarsanız, Türkiye Yüzyılı deyimi muğlak bir kavram. Eğer birinci yüzyıl gibi ikinciyi de da geride bıraktığımızda bu zaten Türkiye Yüzyılı olacak. Hayır, bu kavramla Türkiye’nin eğer dünyada başat bir rol oynaması kastediliyorsa bu da çok tartışılır.
Türkiye Yüzyılı yerine “Türkiye’nin İkinci Yüzyılı” ya da daha uygunu “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı” denseydi çok daha iyi olacaktı. Aynen bu satırların yazarının “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılı Türkiye Meydan Okuyor” kitabında olduğu gibi.
İktidar stratejistlerinin benim bu kitabımdan kopya çektiğini söylemek zorlama bir iddia olur ama söz konusu kitabı yazmakla neyi amaçladığımı anlayabilmek için içeriğine kısaca bir göz gezdirmek gerekecektir:
“Zamanın Trenleri “ başlıklı öyküyle Türkiye’nin ulaşım alt yapı tarihinde çok önemli bir dönüşüm olan YHT- Yüksek Hızlı Tren ile başlayan kitap, artık gerçekleşmeyeceği kesinleşen “Beşyüz milyar dolar ihracat’la” devam ediyor.
Daha ileri sayfalarda 2026 tarihli “Haviyeden Dönüş” adlı öyküde Akkuyu Nükleer Güç Santralinde felakete neden olabilecek bir kazanın nasıl önlendiği, “Piri Reis Mektupları’nda” 2035 ‘ten itibaren Hint Okyanusu’nda görev yapan Piri Reis adlı uçak gemimizde yaşananlar, “Savaşçı Ender’de” ilk Türk savaş androitinin öyküsü, “Gökada Günlükleri’nde” dünya etrafında dönen ilk Türk savunma uydusunda görkemli bir macera, “Ankara- İstanbul Metrosu’nda” 2050’ler başında saatte 1500 km. hız yapan Ankara- İstanbul Hyperloop aracında bir yolculuk, “Hastane 2053’de” boğaz Sırtlarında kurulu bir yapay organ nakil merkezi ve son olarak da Haziran 2121’de derin uzayı keşfe çıkan Gökada adlı yıldız gemisinin fenomen öyküsü yer almıştır.
İstisnasız bütün öykülerde, 21.Yüzyılın bir Türk Asrı olabileceği, İsrailli gelecek bilimci David Passig’in yazdığı gibi “ Tarihin Türkleri mecbur edeceği süper güç olma yazgısının “ elan geçerli olduğu, ancak bu hedefe sabır ve sebatla, birlik içinde, bilim ve teknolojinin rehberliğinde gece gündüz çalışarak, ülkenin bütün sistemlerinin bu büyük hedefe uyarlanmasıyla ulaşılabileceği vurgulanmıştır.
Tabii bütün bunların yanında eksiksiz işleyen bir demokrasi, hukukun tarafsızlığı ve üstünlüğü, fikir özgürlüğünün oluşturduğu sürdürülebilir bir barış ekosistemi de olmazsa olmazdır.
Gerisi içi boş sloganlardan ibaret olup bizi getireceği yer yeni hüsranlardır.