1853-1856…
19.Yüzyılın ortaları.
Üç Avrupalı devlet (İngiltere, Fransa, İtalyan Piyomonte) ile Osmanlı İmparatorluğu’nun müttefik olarak Kırım Yarımadası’na asker çıkarmasıyla başlayan Kırım Savaşı’nın 1853 - birkaç ay içinde biteceği sanılıyordu. Halbuki tam 4 yıl sürerek 1856’da Sivastopol Kalesi’nin Ruslardan alınmasıyla sona erebilmişti.
Savaş tarihinin ilk modern savaşıydı. Tarihte ilk defa cepheyi beslemek için yoğun bir şekilde trenler kullanılmış, buharlı ve zırhlı savaş gemileri seferber edilmiş ve savaş muhabirleri ilk defa bu savaşta görev yapmıştı. Bu nedenle telgraf hatları vasıtasıyla cepheden haberler günü gününe Avrupa gazetelerinde yer almıştı. İstanbul’a ilk defa büyük çapta yabancı askerler gelmiş, dev
Selimiye Kışlası bu amaçla kullanılmış, hastane gemileri Kırım’dan İstanbul’a ölü ve yaralı taşımıştı.
Osmanlı, güçlendirilmiş bir tümen ve başta Mahmudiye Kalyonu olmak üzere birçok savaş gemisiyle cephede yer almış, o sıra ta Tuna boylarından Kars’a kadar, Ruslarla savaş halinde bulunulması daha fazla güç gönderilmesini engellemişti. Ne var ki tarihin o zamana kadar görmediği dev bir armadayla Kırım’ı abluka eden Batı donanmaları Ruslar’a göz açtırmamış olsa da, lojistik ve insan gücü üstünlüğünü elinde bulunduran Ruslar tam dört yıl boyunca müttefiklere kan kusturmuştu.
Tarihimizde çok önemli bir yeri olmasına rağmen, Türk edebiyatında hiç işlenmemiş bir konu olan Kırım Savaşı, nihayet asker kökenli bir yazar olan Cihangir Akşit tarafından üç başarılı romanla edebiyatımıza kazandırıldı. Aynı olayı Kore Savaşı’nda da görürüz. Aradan 70 yıl geçmesine rağmen muharebe hali pamuk ipliğine bağlı bir ateşkesle hâlâ devam eden bu savaşı da Türk edebiyatına ilk defa işlemek de bu satırların yazarına nasip oldu.( Bknz. Kore Dağlarında Aslanım Yatar, 2010)
Tarih tekerrürdür derler. Ders alınmadığı için tabii.
Putin’in eşine ender rastlanan bir saldırganlıkla Ukrayna’yı işgal etmesi ve batı yardımlarıyla umulmadık bir direniş gösteren Ukrayna Ordusu’nun çoğu yerleri kurtarması üzerine Doğu Ukrayna’yı kabul edilemez bir zorbalıkla ilhak eden Rusya, cephede yenilgiyi kabul etmiş, eğer Ukrayna bu toprakları geri almaya gelirse nükleer silah kullanacağını deklere etmiştir.
Buna karşılık başta Amerika olmak üzere Ukrayna’nın batılı müttefikleri Rusya’nın bunu yapması halinde çok ağır sonuçları olacağını, derhal karşılık vererek Rusya’nın Ukrayna’daki birlikleri ve Kırım’da üslenmiş Karadeniz Donanmasını tamamen yok edeceklerini ültimatom tarzında ifade etmişlerdir.
Al sana kusursuz bir Kırım Savaşı daha…
Ancak bu defa Kırım ve çevresiyle lokalize olmayıp, tüm dünyayı yakacak bir potansiyeli var.
NATO ittifakında yer aldığımız için ister istemez ve bal gibi 3.Dünya Savaşı’nın tam göbeğinde yer alacağız. Bu kaçınılmaz bir sonuç…Yok eğer hemen Nato’dan çıkıp (Bu tam bir kalleşlik olur ve milletimizin 2 bin yıllık tarihinin inkârı anlamına gelir) tarafsız kalmayı denesek o saatten sonra kimse bize inanmaz.
Yani tam manasıyla iki ucu b..lu değnek…
İnşallah aklı selim galip gelir de, yıllardır filmlerde seyrede seyrede gına gelen nükleer savaşı bu defe tüm katılığıyla yaşamayız.