Önce terimlere bir açıklık getirelim: Bütün dünyada radikal grup veya terörist gruplardan biri anlamına gelen “Dinci – Religionist” kelimesi, “Dindar” kelimesi ve onun temsil ettiği anlamdan taban tabana farklıdır.
Hepimizin bildiği üzere dindar; dinin gereklerini elinden geldiğince yerine getiren (Beş vakit namaz ve oruç gibi), bu ibadetleri yaparken “ birileri görsün de ben de bundan nemalanayım” niyetiyle değil, “sırf Allah rızası için” yapan, bir elinin verdiğini öbür eli görmeyen ve dindar etiketini mali ve siyasi amaçları için asla kullanmayan kimse, “Mümin” demektir.
Halbuki dinci denildiğinde ise, bu samimi davranışların tam tersi faaliyet gösteren, hepimizin baş tacı dinimizi kendi süfli amaçlarını gerçekleştirmek için kullanan kimseler akla gelir.
Hepsi olmasa bile birçoğu tenhada asla dindar olmaz veya başka başka yerlerde dinle hiç alâkası yokmuş gibi davranmakta bir beis görmez. Ancak şahsi veya siyasi menfaatleri söz konusu olunca değme dindardan daha gayretli görünür. Ne var ki tüm bu çabası şahsi çıkarları gerçekleşene kadardır. Bundan sonrasında yüzündeki sahte maskeyi hemencecik çıkarıverir.
Bunlardan çok daha vahimi, radikal dinci adı verilen Selefi gruplar, El Kaide, Nusra ve İşid gibi örgütlerdir. Geçen aylarda Cübbeli Hoca diye bilenen din adamı Ahmet Mahmut Ünlü tarafından da üzerine basa basa dikkat çektiği üzere, Irak, Suriye, İran ve Afganistan gibi her türlü melanetin döndüğü coğrafyalardan Türkiye’ye kaçak giriş yaparak taraftar toplamaya, hücreler oluşturmaya ve hatta medrese veya kurs adı altında silahlı eğitim vermeye başlamışlardır. Kimi camilere ibadet etmeye giden cemaati baskı altına alarak buraları örgüt merkezi haline getirdikleri medyada sıkça yer almaktadır.
Hiç şüphesiz dinimiz baş tacımızdır. Bu topraklarda hiç kimse ezanın susmasını al bayrağın inmesini isteyemez. Tabii Yunan veya Ermeni casusu değilse! Ancak belki ezanımıza değil de, bayrağımıza, vatan ve cumhuriyetimize, demokrasimize kasteden radikal dinci tehlikesi son derece ciddiye alınmalı, bu haşarat sürülerinin mütedeyyin insanlarımız üzerinde baskı ve zülüm tesis etmesine izin verilmemelidir.
Cumhuriyet ve onun temel dayanağı laiklik ilkesinin en önemli kazanımlarından biri de camilerimizin bazı tarikat ve radikal dinci yatağı değil, Müslümanların ortak mekânı olmasını sağlamasıdır.
Bir de aksini düşünün: Bu adamların parsellediği, ürkünç tip ve kıyafetleriyle herkesi tedirgin ettiği bir camiye rahatça gidebilir misiniz?
Yani her şeyden önce “ibadet özgürlüğümüz için” bu sinsi tehlikeye aman dikkat!