Hemen her gelecek bilim yazarının ortak söylemidir. Dünyanın geleceği için bir şeyler söylerken “Dünyayı daha iyi bir yer yapmak” cümlesini kurarlar. Çünkü yapılan bütün icatların (silahlar hariç) başta gelen gayesi “Dünyayı daha iyi yaşanabilir bir yer yapmaktır” Çok gerilere gidersek telefon bunun için icat edilmiş, otomobil, radyo, röntgen ve daha sonraları televizyon, jet yolcu uçakları, cep telefonu, internet, MR vb. bu amaçla devreye alınmıştır. Belki bu buluşları ticarileştirirken kapitalizmin ruhunda olan daha çok kazanmak ve teknoloji yoluyla dünya üzerinde tahakküm kurmak başrol oynadıysa da sonuçta hepimizin hayatını kolaylaştıran şeyler ortaya çıkmıştır.
Ancak dünya nüfusunun azınlıkta kalan bir kesimi bu suretle daha iyi yaşama imkânlarına sahip olurken büyük çoğunluğu gün içinde karnını nasıl doyurabilirim derdinde olmuştur. Hatta başta Afrika olmak üzere birçok yerde içecek temiz su bulmak en büyük meseledir. Üstelik bu acıklı durumun düzelmesi bir yana daha da kötüleşmesi garanti gibidir. Çünkü hem 4.Sanayi Devrimi ve getireceği misli görülmemiş otomasyon el emeğine olan ihtiyacı minimuma indirecek hem de giderek artan ve artık köprüden önceki son çıkışın geçildiği küresel ısınma; müthiş bir kuraklık, iklimlerin çıldırması, kıtlık ve ormanların yanıp kül olması gibi doğal kaynak yitimi gibi yan tesirler doğuracaktır. Bu da başta Afrika, Ortadoğu ve Batı ve Güney Asya’dan göçleri tetikleyecek, milyonlarca insan büyük yığınlar ülkeye kuzeye ve batıya doğru yürüyüşe geçecektir. Buna bir de dünyanın daha çok güney bölgelerinde egemen olan despotik rejimlerin baskısı ve aralarındaki iç-dış savaşlar eklenince bu yığınlar artık durdurulamaz bir hale gelecektir. Bugün bile son derece şikayetçi olduğumuz 5 milyon Suriyeli ve kapımıza dayanacağı en yetkili ağızdan beyan edilen üç milyon Afgan, başta Türkiye olmak üzere bir çok ülkede bütün dengeleri sarsacak, demografik yapıları alt üst edecek ve sonu gelmez kaoslar doğuracaktır. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır artık..
ABD başta olmak üzere daha çok Avrupa ve Japonya gibi ülkeler bu amansız akından Türkiye gibi ülkeleri öne sürerek, gerekirse şantaj yaparak sıyrılmaya çalışırken, her şeye rağmen alarmların kendileri için de çaldığını göreceklerdir. Bu gidişatı tersine çevirmek veya hiç olmazsa yönetilebilir bir hale getirmek için çöpe attıkları veya obezlerinden kısabildikleri gıdaların tutarının bir kısmını kitlesel göçe sahne olan ülkelere verebilseler durum çok değişebilir mi? Pek sanmıyoruz çünkü bu paraları anılan ülkelerin despotik ve hırsız yöneticileri halkına vermeyecek ve değişen bir şey olmayacaktır.
Belki füzyon enerjisinin hayata geçirilebilmesiyle elde edilen sınırsız ve çok ucuz enerji bu ülkelere de verilebilirse deniz suyundan su elde edilerek tarım alanlarında sulama, içme suyu temini çok kolaylaşacak ve kitleler yerlerinde tutulabilecektir. Bunun yanında büyük gelecek vaadeden güneş enerji kurulumunun çok ucuzlaması, pencere camlarından bile enerji elde edilmesi, büyük çaplı 3D yazıcıların çok hızlı çalıştırılabilmesiyle çok ucuza yapı malzemesi elde edilerek bu suretle barınma sorunun çözülmesi ve her şeyden önemlisi; karbon salınımı ve sera etkisinin azaltılmasıyla küresel ısınmanın durdurulması “Dünyayı gerçekten daha iyi bir yer yapmaya” başlayacaktır.
Bunlar gerçekleşmez ve kör olası kapitalizm bedelini son kuruşuna kadar tahsil etmeden paylaşıma yanaşmazsa, onlar adalarında veya kıtalarında bile rahat olamayıp, başka gezegenlere yerleşmeyi planlarken, torunlarımız hayal edilemeyecek kadar kötü bir dünyada yaşamaya başlayacaktır.
Dünyanın gelecek bilim yönünden analizi hiç de iyi şeyler söylemiyor. Görünen distopik bir gelecek. Ancak “Allah’tan ümit kesilmez” Ömrümüz yetesiye bekleyip göreceğiz.