Yakın tarihte anlatılagelen bir hikayedir:
Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal ATATÜRK, İngiliz prensini Ankara’da ağırlayacağı bir baloda masa tamamen İngiliz kraliyet geleneklerine göre tertip edilmiştir. İngiliz prensi bu durumdan son derece memnundur.
Yemeğin ilerleyen saatlerinde servis elemanlarından biri kazayla elindeki tabağı yere düşürür ve eşraf birden olayın olduğu yöne doğru bakışlarını kaydırır. Yaptığı hareketten mahcup olan servis görevlisi ise utancından başını kaldıramamaktadır. Ve büyük Türk o anda şu veciz sözleri sarf eder:
“Bu millete her şeyi öğrettim ama bir tek uşak olmayı öğretemedim!”
DAMARLARINDAN AKAN ASİL KAN
Türk milleti zannımca genlerinden gelen bir özellik neticesinde tarihin hiçbir döneminde herhangi başka bir uygarlığın prangası altında yaşayamamıştır. Coğrafyanın farklı yerlerinde farklı tekamüller altında yaşayan topluluklarımız yok değildir. Ancak her çağ ve şartta büyük bir Türk devleti varlığını korumuş ve dünya tarihinin mühim noktalarında söz sahibi olmuştur.
Ünlü Türk mitolojik kahramanı Kürşad’dan, esir olarak girdiği Mısır sarayında emirliğe kadar yükselip Moğollara karşı durabilen tek hükümdar olan Baybars’a ve yine cariye olarak girdiği Abbasi sarayında evladını halifelik makamına kadar yükseltebilecek Maride Hatun’a kadar saymakla bitiremeyeceğimiz onlarca karakter, tarihimize ibretlik hikayeler sunmaktadır.
TÜRK EVLADI EVDE DURMAZ, GİDERİM!
Büyük şair Mehmet Emin YURDAKUL’ da en beğendiğim ifadesini bulacak şekilde:
Ben Türk’üm; dinim, cinsim uludur!
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz, giderim!
dedi ve gitti yakın tarihimize damga vuran bir sıcak Temmuz akşamı binlercesi.
Gittiler…
Bütün siyasi tartışmaların uzağından bakarsak o geceye, gittiler çünkü birçoğunun damarlarında Kürşad, Baybars ya da Maride Hatun kanı vardı…
Gittiler çünkü esaret bu milletin kaderinde yazılmamıştı…
Gittiler çünkü evlatlarının hür bir Türk devletinde yaşayamayacağını düşündü birçoğu…
Yine olsa yine gider miyiz?
Bütün siyasi tartışmaların ötesinden bakarsak; “anahtar”ı evliya duasında saklanmış, “kapı”sı Türk yiğitliğinde can bulmuş, “çatı”sı kadim Türk medeniyetiyle örülmüş Anadolu’yu tehlikede hissederse bu millet yine gidecektir.
Fıtrat değişmiyor, değişen yaşayış sadece… Bu toprakların her karışından bir Ömer Halisdemir bulursunuz isteseniz…
Türk evladı muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki asil kanda bulacağını unutmayacaktır… Dışardan veya içerden bütün tehditler sanırım şunu anladı ki Türk milleti ölümü öldürebilecek kudrete sahiptir!