Bir RES (Rüzgâr enerji santrali) için rüzgârın devamlı esmesi olmasa bile, istikrarlı bir periyotu, olmazsa olmaz kurallardan biridir. Aksi halde onca emek sarfederek, yüksek yüksek tepelere kurduğunuz koca koca rüzgâr değirmenleri hiçbir fayda sağlamaz. Günlerce, belki de haftalarca rüzgârın esmesini beklerken boşuna yapılmış bir yatırım olurlar.             Balıkesir ilimizden, Ege’nin Akdeniz’le kucaaklaştığı kıyalara kadar bol bol rastladığımız RES’lerden Karadeniz kıyılarında pek görmek mümkün değildir. Hele Doğu Karadeniz’de hiç olmadığını adım gibi biliyorum. Acaba bölgemizin RES için uygun olup olmadığının herhangi bir fizibilitesi yapıldı mı? Yani Doğu Karadeniz ve özelde Rize, RES’ler için uygun değil mi?             Kısıtlı coğrafya bilgim, denizden karaya, karadan denize, ısı farkından dolayı sürekli bir hava akımının olacağını söylüyor. E, bunun adı da bildiğimiz rüzgârdır. Öyleyse başta Rize olmak üzere yüksek yüksek tepelerimizde, dağların eteklerinde çok sayıda RES kurulabilir.             Bilindiği gibi yeşil, temiz ve sürdürülebilir bir enerji çeşidi olan rüzgâr enerjisi, Almanya gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılıyor. Dünyada ilk üçe giren kurulu güç şöyle:             Çin: 281.993 MW, ABD: 117.744 MW, Almanya 62.184 MW…             Türkiye ise 9559 MW kurulu güçle dünyada 12.sırada… Bu konumumuz, ülkemizin büyüklüğüne göre hiç de yeterli değil. En azından ilk beşe girmemiz icab ediyor. Bu nedenle memleketimizin henüz RES’le hiç tanışmamış ama rüzgâr potansiyeli olan Rize gibi yöreler için de etüdler yapıp, fizibilite raporları çıkarmak gerekiyor.             Belki bu surette dünya harikası doğamızın sırrı suları taşıyan derelerin canına ot tıkayan HES’lerin önüne geçmiş oluruz. (*)                                                          (*) Güzel Aylar Zamanı- Yeşil Mavi Hikayeler isimli Öykü Kitabımızda yer alan KANAT adlı öyküde Rize tepelerinde kurulu böyle bir RES’in fütüristik öyküsü vardır.