Kelime anlamı olarak bir makam mevki sahibinden sonra onun yerine gelen halefi anlamına gelen bir terim.
Hz.Peygamber 632 yılında vefat edince onun yerine vekalet etmek, cemaate namaz kıldırmak ve devlet işlerini görmek için Hazreti Ebubekir halife seçildi. Yani Medine tamamı tarafından değil de ileri gelenlerinin onayı (biatı) bu makama geldi. Ondan sonra gelen Hz.Ömer de bu şekilde seçildi. Dört Halifeden son ikisinin bu makama gelişlerinde yoğun muhalefet olsa da gene çoğunlukla seçildiler.
Ne var ki eski azılı müşrik, yeni Müslüman Ebu Süfyan’ın, entrika üstadı oğlu Muaviye, Hz.Ali’nin halifeleğini tanımayıp, günümüze kadar gelen Şii-Sünni çatışmasının fitilini ateşledi.
Nihayetinde önce Hz.Ali, Yezit zamanında da Hz.Hüseyin, vahşice katledilerek kanlı Emevi Diktatörlüğünün temelini atıldı. Yani “Halifelik” bir tür teokratik diktatörlüğe dünüştü ve yüzyıllar boyunca nice cinayetlere, katliamlara kadar varan bir merci oldu.
Y.Sultan Selim, Memlük Devletini ortadan kaldırınca halifelik Türklere geçti ve 1923 yılında lağvedilinceye kadar 400 küsür yıl devam etti. Gerçi TBMM, halifeliği tamamen kaldırmayıp “TBMM’nin şahsi manevisine mündemiç (bağlı) “ bir konuma oturttu. Bunda amaç Türk Düşmanı İngiliz ortağı yeni Arap meliklerinin halifeliğe sahip çıkmasını önlemek olabilir.
Son zamanlarda cumhuriyet ve demokrasiyle başı hoş olmayan gruplar açıkça halifelik istiyoruz diye sağda solda gösteri yapmaya başladılar. Onlara göre halifelik olsa İsrail korkusundan Gazze’ye saldırmaz, Amerika bu denli kabadayılık yapamazmış. Halife efendimiz tüm dünya Müslümanları adına söyle bir eyy çekti mi korkularından sinerlermiş. Birleşmiş milletler başta hiç kimseye eyvallah etmeyen katliamcı İsrail bir anda sus pus olurmuş!
Bir defa günümüz dünyasında bir takım dini makam ve gruplar değil üstün ekonomik ve askeri güçler yön veriyor. Bu marjinal grupların iddiasının aksine papanın temennilerini kimse iplemiyor, kaale almıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nda zamanın halifesi Sultan Mehmet Reşat, cihat ettiği zaman Araplar, İngilizlerle müttefik olmuş bize saldırıyordu. Sadece Hint, Endonezya ve Orta Asya Müslümanlarından biraz destek geldi. Türkiye’ye esas yardımı İstiklal Savaşı’nda dinsiz, imansız Lenin Yaptı!
Sözün kısası, artık halifenin hükmü ancak kendi etrafında sebeblenmek için toplanan malum gruplara geçer. Üstelik bunların halifeyi kendi gavslarından filan üstün tutacakları da meçhuldur.
Bizce halife ille de olacaksa Hicaz’da bulunmalı, hac işlerini yönetmeli ve Müslümanların ibadet ve günlük işleriyle ilgili fetva makamı olmalıdır. Asla ve kata siyasete karışmamalı, babadan oğula değil, bütün İslâm ülkelerine açık bir seçimle iş başına gelmelidir. Suudi Arabistan’ın İslam Dünyası’na böyle güzel bir hizmeti olabilir.
Aksi halde bu konu daha uzun bir zaman fitne ve istikrarsızlık çıkarmak ve bundan nemalanmak isteyenlerin aleti olacaktır.