Aslında Rize Afgan göçmen akınlarının yolu üzerinde değil. Daha çok başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere kapağı atmaya çalışıyorlar. Afganistan’dan aşırı dinci Taliban’ın zulmünden kaçmak veya fırsattan istifade, bu cehennemden kurtulmak için İran’a giden yüzbinlerce mülteci bu ülkede kalmayı asla düşünmüyor. Çünkü Afganistan’dan bir- iki tık daha yaşanabilir bir ülke olan İran da biraz daha esnek bir dinci diktatörlük. Zaten İran Devleti de bu başıbozuk sürüleri bilinçli bir şekilde Türkiye sınırına itekliyor. Sınırımıza dayanan on binler anlaşılması mümkün olmayan bir hükümet siyasetiyle fazla bir güçlükle karşılaşmadan ülkeye giriyor ve içerilere doğru yayılıyorlar.             İşin ilginç bir tarafı da hiçbirinin yanında çoluk çocuk yok. Hatta bir kısmı askeri kıyafetler içinde. Sanki buraya belli bir amaçla geliyorlar. Bunu şu mahut ensar söylemiyle açıklamak mümkün değil. Zaten bu ensarlığın cılkı çıkmadı mı? Türk milleti bütün dünyanın ensarı olacağım diye daha ne kadar bedel ödeyecek?             Bu düzensiz yığınların asıl maksadının başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği’ne geçmek olduğu söyleniyor. Tabii sınırlarını baştan başa yüksek duvarlar ve dikenli tellerle ören Yunanistan’a ayak basabilirlerse. Bulgar hudununun da bundan aşağı kalır yanı yok. Yanı anlayacağımız hiçbir yere gidemeyip Türkiye’de kalacaklar. Sayılarının zamanla 3 milyonu bulacağı söyleniyor. Kendilerine yer edinip ailelerini de getirirlerse al sana 15 milyonluk bir sel! Öyle bir sel ki ne Askoros Deresi’nin seline benzer ne de Potomya Deresi’nin…             Ülkenin  demografik, iktisadi, sosyal, siyasi, güvenlik, tüm dengelerini berhava edecek güçte! Rize’de yaşayan hiç kimse nasılsa buraya kadar gelmezler diye düşünmesin. Zira çekirge sürülerinin nereye konacağını önceden kestiremezsiniz. Hele hele bütün büyük şehirlerde Rize nüfusunun üç katı Rizeli varsa!             elki biraz ağırca oldu ama ne yazık ki karşılaştığımız büyük riskin panaromik manzarası budur. Üstelik bu manzaranın nasıl değişeceğini kimse bilemiyor.