Yanlış anlaşılmasın seçim sürecinde ki meşhur söylemden bahsetmiyorum. Konumuz dünyanın fişini çeken Pandemi.
Pandemi ile birlikte insanların yaşam şeklide etkilendi.
Örneğin ben radyolu günlerime geri döndüm. Sabah kuşağında "Arkası Yarın" ve Korkmaz Çakar'ı hatırlayıp andım. (80'lı yıllar)
Başka türlü tanıma ihtiyacı duymayacağım market servis elemanı İsmet ve Maskeci Yusuf Beyle tanıştık. İstanbul'un göbeğinde site site aracıyla gezip iftara 2 saat kala sıcak pideleri kapımıza getiren Süleyman'ı da unutmamak lazım.
Değişiklikler bununla sınırlı kalmadı tabiiki. Mesala on yıldır ayda en az iki kez dükkanına gittiğim arkadaşım berber Serhat;
"ağbi hep sen mi geleceksin? bu kezde ben sana geleyim" deyip, bize misafir oldu.
Eski arkadaşlarımla yeniden bağlantılar kurdum. Bir kısım aile fertleriyle, komşularımla, arkadaşlarla birbirine yaklaştık. Onlara karşı islemiş olduğum hatalarımla ve eksikliklerimle yüzleştim.
Biz erkekler hamurlar açtık, ekmekler, pideler, börekler yaptık. Balkon yıkayıp paspas çektik.
Parfüm out, kolonya parfüm fiyatına da olsa in oldu...
Bunlar latife gibi gelsede sürecin gerçekleri...
Bu virüs krizi, insanlığa “fırsat” olarak mı geri dönecek, yoksa insanlar virüs öncesi günleri mumla mı arayacak?
Hep birlikte yaşayıp göreceğiz...
Sağlık alanında gerçekleşen birçok doğru uygulamalar ve sonrasında ki iyileşme bizleri mutlu ederken, başta ekonomi, iş dünyası, esnafın hali, işsizlik vb konularda ise problemler uzun bir süre daha devam edecek gibi. Lakin devletimiz doğru hamleler ile bunların üstesinden gelecektir.
Yüzbinlerce esnafın doğrudan, bir milyon esnafın dolaylı olarak dükkan kapattığı, 100 bin esnafın krizin getirdiği dalgaya dayanamayarak piyasadan çekildiği bu günlerde, bu can pazarında bile hala peşine düştüğümüz bir kısım siyasi erkan ne yapıyor diye sormalıyız, sorgulamalıyız. Kısır çekişmeler yapay gündemler devam ediyor olması biz seçmenler açısından dikkate alınacaktır kanaatimce...
“Normale dönemeyiz. Çünkü eski normalimiz, sorunun ta kendisiydi!”
Bu durumda, "eski normal" olarak adlandırılan durumu iyice masaya yatırmak lazım.
"Eski Normal" denilen aslında Anormal bir durum muydu?
Ne dersiniz?
Eskiden, yani pandemi öncesi dünya nimetlerinin, evrensel zenginliklerin hunharca kullanımı söz konusuydu. Plansızlık, gelir ve adalet eşitsizliği ilk dikkat çeken unsurlardı. En zarar verdiğimiz ise kuşkusuz doğa idi.
Para ve sermayenin dünya nüfusunun çok küçük bir diliminde birikmesi, zenginin karun olduğu, fakirin ekmek bulamadığı bir sistem söz konusu. Sanatın, edebiyatın, kültürün ve bilimin futboldan sonra geldiği bir düzen var. Hayal bile edemeyeceğimiz paraları kazanan futbolcuların kendilerine müstakil adalar satın aldığı, ama bir ressamın tablosunun sergide alıcı bulamadığı eski sistemde sadece güçlülerin yaşam hakkı vardı. Ve bunun adı "Normal" di.
Ülkeler, insanlar cehalet ile yönetiliyor, din ile alakalı olmayan safsata ve uydurulmuş kurallar silsilesi baş tacı ediliyor. Etnik farklılıkları olanlar, emekçiler, hayvanlar ve doğa aşağılanıyordu bu "Normal" de.
Menfaat ve çıkar ilişkileri olmadan hiçbir işlem yapılmıyor, kimse kimsenin umurunda olmuyordu.
Yozlaşan toplum, körelen vicdanlar normal karşılanıyor.
Hayattan zevk almayanların parasız mutlu olunmayacağına inananların, akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinin tükendiği, menfaat ilişkilerinin ön planda olduğu bir düzen normalin nirvanası oluyordu.
Gerçi konu menfaat olunca örnek bulmakta zorlanmıyor insan bu topraklarda!
Aynı yağmurun altında ıslanmış olmanın ötesinde kardeşlik bağları; menfaat karşısında o güzelim yağmur damlacıklarının tufana dönüşmesine ve tüm bağların yerle yeksan olmasına defaatle şahit oldu bu halk bu "Normal" de.
"Zahmetsiz Dostluk" ların dayanılmaz güzeliklerini yaşamanın kanıtsanmış yalanında geçti ömürler.
Bakın, biz virüsü konuşurken, 10 Afrikalı çocuktan dokuzu Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen minimum beslenme kriterlerini sağlayamıyor...
Biz virüsu konuşurken, Kuruluşlar Arası Çocuk Ölümleri Tahmin Grubu’na göre, bugünkü eğilimler baz alındığında 2030 yılına kadar 60 milyon çocuk beş yaşına gelmeden hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacak...
Biz virüsü konuşurken, 5 ile 17 arasında olan yaklaşık 100 milyon çocuk işçi çalışmayı sürdürüyor "Normal" dünyamızda.
Şimdi ısrarla özlemi duyulan bu "Eski Normal"e acaba herkes dönmek istiyor mu?
Bir salgın ile başlayan sorgulama sürecinde, yeni yaşam biçimini inşa edecek, eski normale dönmeden yeni normalin kurallarını inşa edecek bir manifestoya ihtiyaç var.
Sekiz milyarı aşkın dünya nüfusunda hiçbir aç ve açıkta insan kalmadan; zengin, fakir ayrımı din, dil, ırk, mezhep, tercih, yönelim, renk, tür ayrışması konmadan tarihi bir eşitlik eşiği yakalanmalıdır.
İklim krizine çareler aranmalı… Yaban hayvanlarının ticaretini yasaklamak ve aşırı avlanmanın önüne geçilmeli.
Tüketim çılgınlığını engellemekle ve tüketmeye kurgulanmış çağı iyileştirmekle başlanabilir. Bunun için öncelikle insan doğasına aykırı şekilde inşa edilen, toplu alış veriş yeme içme zaman öldürme modern yaşam formatı olarak insanlara zoka edilmiş Avm'ler kapanmışken hiç açılmamalı veyahut şehir dışında ücra bir köşede yerleşkelendirilmelidir.
Biyolojik çeşitliliğin kaybı ve yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan canlılara, yaşam zincirini tamamlayamayan türlerin çığlığına, kulak verilmeli.
Fosil yakıt tüketimi azaltılmalı.
Çocuk işçiliği, açlık ve çocuk ölümleri en aza indirgenmeli. Modern kölelik bitirilmeli. Göç, su ve iklim sorununa çare bulunmalı. Doğa katliamının önüne geçilmelidir.
Önümüz de ki süreçte günlük hayatta; en başta sarılma, öpüşme ve tokalaşma geride kalacak, aylarca maskelerle dolaşacağız.
Çalışmanın önemi, değeri artacak. İşverenler, işçilerinin sağlığını korumada önemli kuralları dikkate almak zorunda kalacak. İşçiler de bir iş sahibi olmanın değerini bilecek. İş hayatındaki verim, yüksek motivasyon ile ciddi bir yükselme hızına kavuşacak.
Eğitimin, sadece devletin okullarında resmi bir dil ile verilmesi yeterli olmayacak. Aileler, çocukları için alternatif eğitim kanallarına daha çok başvuracak.
Para kazanmak ve bu parayı harcamak büyük bir elekten geçecek.
Teknolojinin hayatımız içindeki yeri ve önemi pik yapacak. Yeni normalde evden çalışma imkanları olanlara artık kötü gözle bakılmayacak.
Hemen her alanda yaşam pahalı hale gelecek. Ama endişeye mahal yok resmi enflasyon yüzde 10'u geçemeyecek,
Uçuk fiyatlarla hava taşımacılığı, şehirlerarası yolculuklar yapılacak.
Daha gösterişsiz bir yaşam baş gösterecek. Mütevazilik pirim yapacak.
Bütün bu saydıklarım bir varsayım tabi. ‘Umarım öyle olacak’ diyorum. Ya da eski tas eski hamam, devam edeceğiz. Eski normal diye bildiklerimiz, bize yeni normalde de yutturulacak.
Bize düşen insanlara dokumak sadece bedenlerine değil, ruhen de dokunmak..
Korkularına, umutlarına dokunun… Rafa kalkmış düşlerine dokunun…
Sindirilmişliklerine dokunun… Kullanılıp atılmışlıklarına dokunun… Lütfen.
Bir virüs, ülke ve insan ayrımı yapmaksızın külliyen bizleri etki altına alabiliyor ise; ona karşı küresel ortak bir mücadele yapmak zorunda kalıyor isek; o vakit virüs olmadan da ortaklığımız devam etmelidir.
Bu virüs, biz uslanmaz ve hatalarımızdan dönmez isek, daha büyük artçı felaketlerle yola devam edecektir. Ne zaman ki insanlık yeni bir modelde uzlaşır, o vakit son bulacaktır.
Yeter ki bu süreçte inancımızı yitirmeyelim, zihinsel dengemizi kaybetmeyelim.
Allah sonumuzu hayr eylesin.
Mehmetçiğe;
Bu zor günlerde, 3 kıta 13 ülkede görev yapan tüm Mehmetçığin Allah yar ve yardımcısı olsun. Ailelerinizden, vatanınızdan, sevdiklerinizden uzakta olan sizlere minnettarız.
Melekler ve dualarımız sizinle.
Bugünler ordumuz içinde dua vakti.
(Suriye, Irak, KKTC, Somali, Katar, Afganistan, Arnavutluk
Azerbaycan, Lübnan, Bosna Hersek, Kosova, Sudan, Libya)
Saygılar