Akşam TV de Hababam Sınıfıı’nda “ben kül yutmam” diyen öğretmenin sınav boyunca yaşadıklarını gülerek izliyordum. Tam o anda benİM de girmiş olduğum YKS sınavı ile ilgili dikkat çeken bir gelişme yaşandı. İsparta'da M.E.E. isimli bir öğrencinin, TYT sınavında kopya çekmek üzere oldukça geniş kapsamlı bir düzenek oluşturduğu ortaya çıktı. Okulda görevli polislerin hareketlerinden şüphelendiği öğrenci, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Edinilen bilgilere göre M.E.E., TYT sınavında kopya çekmek için yapay zekâyı kullanabileceği bir düzenek oluşturdu. Bu düzenekte kamera, kulaklık, internet erişimi sağlayan bir router ve hatta kredi kartı boyutlarında özel bir cep telefonu da vardı.
O anda ve öncesinde yaşanılanlar bakalım mı?
Öyle herkesin harcı değil kopya çekmek!Kuşku dolu ve kaygılı bakışlarla öğretmenlerini süzen gözler…Minyatür notlara titreyerek uzanan eller…Gece gündüz demeden, ‘zor’ sınavlar için yürütülen ‘yeraltı’ çalışması…Bazen saatlerce, bazen günlerce süren hazırlıklar…Başarmak için yeterli olan zamandan daha fazlasını sınav hilesine ayıran öğrenciler; bıkıp usanmadan, yılgınlığa kapılmadan. Karınca azmiyle kazanılan ‘zafer’
Kopya ihtiyacı duyulan sınavlarda hava ‘kurşun gibi ağır’ olur. ‘Kül yutmayan’ öğretmenlerin dersinde kopya çekmek, riskli ve sıkıntılı bir iştir. Çünkü sınavda hileye başvuran, tasdiknameyi ya da sıfırı göze almış demektir.
Bazı öğrencilerin,sınavda kopyaya başvurması, sadece ahlaki bir sorun olarak değerlendirilebilir mi? ‘Yükselen değerler’ mi kopyaya ‘itibar’ kazandırıyor, yoksa yüzlerce yıllık bir sorunla mı karşı karşıyayız? Polisiye önlemlerle kopyanın kökünü kazımak olanaklı mıdır?
Bütün uyarılara karşın, öğrenciler kopyada ısrar ediyorsa, nerede hata yapılıyor?
Mucit’ öğrenciler, yeni kopya teknikleri yaratma konusunda büyük çaba harcamaktadır. Uzun uğraşlar sonunda, kol saatlerini bir tür ‘kütüphane’ye çeviren öğrencilerin buluşu, kör çıkmazlarda çözüm arayan insanların azmini çağrıştırmaktadır!
Genelde plastik saatlerin kullanıldığı bu teknikte, saatin içi tamamen boşaltılıyor. Kağıda yazılan minyatür notların tamamı kurma koluna sarıldıktan sonra diğer kurma koluyla birleştiriliyor. Rulo haline getirilen notlar, kurma kolu yardımıyla çevrilerek okunuyor. Bu yöntem, ‘saatine bakan’ öğrenciye yüksek puan kazandırıyor!
Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde okuyan 458 öğrenci üzerinde yaptığı araştırmaya göre, eğitim fakültelerinde öğretmen adaylarının yüzde 47’si birkaç kez, yüzde 34’ü ara sıra, yüzde 6’sı ise sık sık kopya çekiyor. Söz konusu fakültede öğrenim gören öğretmen adaylarının yüzde 33’ü branş derslerinde kopya çekerken, bunu yüzde 18’le genel kültür dersleri izliyor. Öğrenciler kopya çekmeye ilköğretim çağlarında başlıyor ve öğretim seviyesi yükseldikçe ilk defa kopya çekenlerin oranında azalma oluyor.
Amerika’da Stanford Üniversitesinde sınavlarda gözetmen bulunmaz. Öğrencilerden birisi gelir, öğretim üyesinden kâğıtları ve soruları alır, arkadaşlarına dağıtır ve hep birlikte sınav olurlar. En son kalan öğrenci, arkadaşlarının kâğıtlarını toplar ve öğretim üyesinin odasına gidip kâğıtları ve diğer sınav dokümanlarını teslim eder.
Bizde neler olabileceğini yazmama gerek yok sanırım.
Bu öğrenciler mezun olduktan sonra yüksek ücretle ve saygın şirketlerde iş bulabilirler. Bu öğrenciler içerisinde kopya çeken olmaz mı? Zaman zaman kopya çekmeye teşebbüs eden öğrenciler olur.
Diğer öğrenciler ona şöyle seslenir
"Hey sen… Kopya çekerek Stanford Üniversitesinin diplomasını almak için çaba sarf eden arkadaş. Bu dünyada seninle aynı diploma ile yaşamak istemiyorum..."
Sonuç, kopya çeken öğrenci üniversiteden atılır.
Bizde bu işler nasıl mı olur?
40 öğrencinin başında 2 gözetmen bekler. Gözetmenler kopya çektirmemeye özen gösterirler. Bazen bazı öğrenciler topluca kopya çeker ve bunlarda öğretmen, mühendis, hemşire olurlar.
Sonra ne mi olur?
Kopya çekerek öğretmen olana kendi çocuğunu verip, onu eğitmesini, kopya çekerek mühendis olanın yaptığı binanın depremde yıkılmamasını bekler.