Aradan aylar bazen yıllar geçiyor ancak Fuzuli nin mısraları hep bir karmaşada çıkıp geliyor…
‘Söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil…’
Yüzümü iyi olana çevirip iyiliğin büyümesine niyet ediyorum.
Ama sanki nafile !
Kalbimizde kaç fay hattı kırıldı, kaç göçük altında kaldık, kaç maden kazası ile irkildik, kaç kez enkazdan çıktık bilmiyorum…
Kaçımız kaç kez öldü beklerken… Yeter DA !
İbretlik bir sürü hikaye var.
Bazen insan olmayan canlılara bakıp öğrenemeyişimizden utanıyorum…
*Yunuslar yavrularını tehdit eden köpek balıklarından kurtulmak için grup olarak harekete geçerler ve yine yaralanmış olan arkadaşına kendi hayatlarını tehlikeye atarak yardım ederler. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın atasözü onlar için geçerli değildir.
*Ceylanlar ve zebralar tehlikelere karşı birbirlerini uyarırlar, belirli bölgelere nöbetçi bırakarak güvenliği sağlamaya çalışırlar. Yani onlarda bananeci değiller, vermezler sarı öküzü!
*Fillerin kulakları çok iyi duyarken, zürafalarında boyları sebebiyle daha uzak mesafeleri görürler. Ve tehlikeye karşı birlikte hareket edip haberleşirler. Ben canımı kurtarayım onlara ne olursa olsun demezler.
*Bal arılarının kovanlarının önünde nöbetçi arı bulundurur. Yabancı bir canlı göründüğünde önce kanatlarının hızlı vızıltısı ile yanındaki diğer arıları uyandırır. Yabancıya karşı zehirli iğnesini kullanır ve aynı zamanda koku yayılmasını sağlar. Kokanda yayılan koku kuvvetli tehlike anlamına gelir. Arı kovanını koruyan arı genellikle iğnesini çıkaramadığından ölmektedirler. Yani birlikte yaşamanın sorumluluğunu bilirler ve fedakarlık gösterirler.
*Hamsi sürüleri ileriye doğru yüzdüğü takdirde öndekiler besini alır, arkadakiler aç kalır. Onun için bir süre sonra öndekiler iki yana dönüp sürünün arkasına geçerler. Böylece hepsi sırayla beslenir.
Ve kediler; kedinin hikayesi uzun o nedenle yazmıyorum ama yazının sonunda bir dip not olabilir.
Ve daha bir sürü şey…
En çok da hamsilere imrendim. Bizim doymak bilmeyen, hepsi bizim olsun heveslerimizin onlarda olmayışına.
Komşusu açken tok yatmayışlarına…
Sırayla beslenmelerine…
Dönüp insanlığımıza baktım…
Parası olmadığı için tedavi göremeyenlere…
İşsiz kalanlara…
Evsiz olanlara…
Bakıma muhtaçlara…
Açlık sınırının asgari ücretin üstünde kalışına…
Sonra…
Bankadaki parasının hesabını dahi bilmeyenlere…
Boğazda ki villalara…
Yazlıklara, kışlıklara, yatlara katlara…
Lüks araçlara…
Ve sonra tekrar dönüp Hamsi ye bakıyorum…Ve yanıbaşında ki kedİMe !