Bizler geldik, gidiyoruz. Söylenecek çok sözümüz vardı, ne kadarını söyleyebildik, derdimizin ne kadarını anlatabildik bilemiyorum.
Bildiğim şudur;
Bizler; hiç kimsenin hatırı için konuşmadık, hiç kimsenin hatırı için de susmadık, okuduk, araştırdık, öğrendik, sorguladık sonra söyleyeceğimizi söyledik.
Bizler; daha küçükken İstiklâl Marşı okurken heyecanımızı ve gururumuzu dünyaya hissettirdik.
‘‘Ne Mutlu Türküm diyene’’ diye haykırırken bütün dünyanın bizi işittiğine ve bizlere saygı duyduğuna inandık.
‘‘Çırpınırdın Karadeniz bakıp Türkün Bayrağına’’ derken kelime kelime ağladık.
Bizler; Müslüman’ın insanlık değerlerine bağlı, adaletli, ahlâklı, dürüst, cesur, her canlının hakkına saygılı, hakka, hukuka taraf gözetmeksizin riayet eden, insanlara karşı sevgi dolu örnek insan olması gerektiğine inandık.
Bizler; vatana, millete, insanlığa hizmet ederek, Kur’an ahlakıyla, Hz. Muhammed (sav) liderliğinde, önderliğinde, rehberliğinde yaşayarak kalbimizde imanla ölmek istedik.
İzin vermediniz, sizler gibi olmamızı, sizlere benzememizi istediniz.
Olmadı, olamadı, olamazdı da.
Hırslarına, menfaatlerine, kinine, nefretine, dünyaya dair beklentilerine mağlup olan, yalancılıkta, bağnazlıkta ve kula kullukta her geçen gün seviye atlayan sizlere bizleri anlayın demiyorum, anlamanızı da beklemiyorum.
Bizler geldik, gidiyoruz ve cehenneme çevirdiğiniz, yaşanmaz hale getirdiğiniz dünyayı sizlere bırakıyoruz.
Bizleri rahat bırakın başkaca da bir şey istemiyoruz.