İnsan olmak, insanca yaşamak, insanlara, insanlığa değer vermek ve karşılığında değer görmek saygın ve huzurlu bir yaşam için önemlidir.
İnsan; medeni, konuşan, anlatan, kendisine anlatılanı can kulağıyla dinleyen, anlamaya çalışan, kavgasız, hoşgörülü, karşısındakinin fikirlerine saygı duyan, kendisine ve karşıdakine değer veren bir bireydir veya böyle olmalıdır.
Fakat burada bir sorun doğuyor ki; kendilerine değer verilen insanlar medeni ve gerçekten değerli değillerse, kendilerine verilen değeri gözlerinde büyütür ama bu değeri kendilerine gösteren muhataplarını küçümser, saygısız ve ölçüsüz davranırlar.
Çünkü hak edilmemiş değeri taşımak, kendilerine gösterilen o değerin karşılığında tevazu gösterebilmek bu insanlar için zordur.
Bu kişiler güçsüzken, zayıfken, makam, mevki, para, nüfuz sahibi değilken devamlı alttan alır, kul köle olurlar, ama olay tersine döndüğünde makam, mevki, para, güç, nüfuz elde ettiklerinde karşısındakileri ezmeye, baskı altına almaya, küçümsemeye başlarlar ve kendilerine kul köle yapmak isterler.
Bu ezik insanın aşağılık psikolojisidir ve bu insanlar içlerinde devamlı bir karmaşa, kargaşa yaşadıkları için korkudan, kötülükten, nefretten, kinden, düşmanlıktan, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden beslenir bütün bunlar olmadan toplumda saygı, sevgi görmeyeceklerini, toplumdan dışlanacaklarını düşünürler.
Bu insanlar yaşadıkları eziklikleri sebebiyle geçmişte yaşadıkları korku ve baskıları asla unutmaz ve her zaman intikam, nefret ve kin dili kullanırlar.
Affetmeyi, unutmayı, barışı, hoşgörüyü, huzuru, sevgiyi, saygı bilmeyen, yaşamayan ve karşısındakine de bu hakkı vermeyi asla düşünmeyen bu insanların ayakta kalabilmeleri, nefes alabilmeleri için devamlı bir öteki gerekir hem de düşman ilan edilen bir öteki.
Çare sevgide ve saygıda. Ezik ve aşağılık psikolojisine sahip bu insanların derdinin dermanı öncelikle kendilerini sevmekten, kendilerini oldukları gibi kabullenmekten, sonra da diğer insanları sevmek ve oldukları gibi kabullenmekten geçiyor.