Tarihimizin en büyük afetlerden bir tanesini yaşıyoruz. Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Boğazım düğümleniyor.
Koronayla hayatımız alt üst oldu zaten, tam normalde dönüyoruz derken, bütün afetleri dibine kadar yaşadık, yaşıyoruz.
Nerde yanlış yapıyoruz...
Neden sorgulamıyoruz...
Neden bunca felaketten, can kayıplarından ders almayıp tedbir almıyoruz...
Neden hala kadercı bir anlayışla bakıyoruz...
Kolonların kesilmesi, demir ve çimontonun çalınması neden kaderimiz olsun...
Vasıfsız çapsız arsız namussuz haysiyetsiz hırsız bazı mühendis, müteahhit, yapı denetim firmaları ve bunlara göz yuman imar veren yetkililer neden kaderimiz oluyor.
On binlerce insanımızın ölmesinin nedenini neden Allahımıza yükleyip de o binaları çizen, yapan denetleyenlerı kurum ve kişileri gerektiğı gibi sorgulamıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 5. maddesi aynen şöyle diyor: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak sürette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Yani devletin varlık sebebi kişinin ve toplumun korunmasıdır.
Vatandaşlarının can ve mal güvenliğini teminat altına almaktır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana 23 kez imar affı çıkmış. Yani 100 yılda 23 İMAR AFFI...
Her 1500 günde bir, yani 51 ayda bir başka bir deyişle 4.3 yılda bir imar affı...Ne tesadüf değil mi; 1946 dan itibaren 20 genel secim yapılmış.
Ortalama her 4-5 yılda bir yapılan seçimlerle birlikte İMAR AFFI beraberinde bonus olarak gelmiş...
Kahramanmaraş merkezli olarak 10 ilimizde ve birçok yerleşimde yaşanan depremin yarattığı tablo tek kelimeyle felaket !
Acı tarifsiz, çaresizlik çığlıkları yürek dağlayıcı...
Evet, deprem bizim coğrafyamızda bilimsel bir gerçeklik. Değiştiremeyiz bunu. Uzmanlar uzun zamandır hangi bölgelerin risk altında olduğunu, nerelerde deprem yaşanabileceğini ifade ediyorlar. Deyim yerindeyse dillerinde tüy bitti bile denebilir.
Dinlemişsinizdir; tüm uzmanların söylediği tek bir gerçek var: Deprem değil, binalar öldürür !
Düşünebiliyor musunuz; bazı yerleşimlerde deprem kamu binalarını yerle bir etti !
En sağlam yerlerin kamu binaları olması gerekmez mi oysa ?
Kamu binalarının yıkımı, ülkede kamu yararı gözetilmediğinin acı göstergesidir ! Var mı başka açıklaması ?
Plansız kentleşmenin, denetimsizliğin, rantın, kar elde etme hırsının sonucu; deprem karşısında dirençsiz, yani çürük binalardır.
Yaşanan deprem karşısında çok şey söylenebilir; söyleniyor da. Acımız, üzüntümüz büyük.
Lakin yaşam devam ediyor ve ders çıkarmak gerekir tüm bu yaşananlardan. Aksi halde ölmeye ve kahrolmaya devam edeceğiz.
Düşünmemiz ve karar vermemiz gereken noktalar net: Parayı mı önceleyeceğiz, insanı mı ?
Özel çıkarları mı gözeteceğiz, toplumsal yararı mı ?
Bilimi mi tercih edeceğiz, kaderciliği mi ?
Ne yapılmalı;
Özellikle tüm üniversite öğrencilerine ilk yardım ve acil müdahale eğitimleri zorunlu ders olarak konulmalı, verilmeli...Askeri birliklerde acemi döneminde de bu eğitimler düzenli bir şekilde verilmeli...
Yapı denetim kuruluşları yönetmenliği elden geçirilmeli , bünyelerinde yer bilimcilerde bulundurulmalıdır.
Mühendisler üniversitelerden mezun olduğunda imza yetkinliği belli bir stajyerlik dönemi ve sonrasında zorluk derecesi yüksek sınavlar ile verilmeli...
Konuştuğum bilirkişilerin ortak önerileri bunlar...
Özellikle mensubu olduğum bir sivil toplum kuruluşuna değinmem lazım, o güzel insana, bakın ne diyor.
"Haydi, uyu demek kolay. Yanı başımda yardım edemediğim göz göre göre ölümü bekleyen çocuklar var, anneler babalar var. Olmuyor işte, uyuyamıyorsun. İnsan ne olmak ister ?
Hiç kepçe olmak ister mi ?
Şu an olsam keşke... Tek tek enkazların üzerini açsam..."
Haluk LEVENT
Zaten geçtiğimiz aylarda ülkenin en güvenilir kişisi anketinde ilk sıradaydı bu güzel insan.
İyi ki varsın.
İyi ki bu ülke insanının ahbabısın.
Kızılay ile birlikte ülkemizin resmi afet kurumu AFAD koordinatörlüğünde gönderilen tüm ayni ve tıbbi yardımlar deprem
bölgelerine dağıtılmaya çalışılıyor.
Gün birlik olma günüdür.
Acının ne rengi olur ne ırkı olur ne de siyaseti..
Geçmiş olsun canım ülkem...
Ölenler nur olsun.
Kalanlar hepimize emanet olsun...