Özünde iyi olanı dünya malı değiştirmez, sadece maskesini düşürür. Ah ne yazık değil mi şu boş, şu yalan dünyanın malına mülküne tamah etmek, onun için kendimizi harap etmek, sevdiklerimizi kırmak, üzmek, kul hakkına girmek, çalmak çırpmak, ihale makinasına dönüşmek, birilerinin maşası, taşeronu olmak...Yüzüne karşı işadamı olarak tanıtılıp, arkasından hırsız , ihaleci...denilmek...
Hani bir film ya da dizi başlarken ya da kitap okurken karşımıza çıkan bir cümle vardır, “Burada geçen tüm karakterlerin ve olayların, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur” diyen !
Evet, bugün bir hikayemiz var buna dair.
Birilerini anlatalım…
Üzerine alınansa alınsın ! Hatta kendine düşen payı da alsın !
“Evvel zaman içinde” mi yoksa bugün mü, orda mı burda mı bilmiyorum ama….
Bir kasabada her gün, hava kararınca, insanlar, maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş ! Fakat gün doğarken geri döndükleri her seferinde, kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış !
Ama ülkede kimse kaybetmezmiş… Çünkü herkes birbirinden çalarmış !
Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış !
Geceleri, diğerleri gibi çantasını, fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş, bu adam… Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde, içeride ışık yandığını görünce, döner giderlermiş…
Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış. “Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok” demişler !
Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış…
Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş… Fakat her döndüğünde, evini soyulmuş bulurmuş… Sonuçta, bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi kalmamış ve memleketini terk etmek zorunda kalmış.
Haklısınız,, hikâye; Hırsızlığın ayyuka çıktığı, hatta normalleştiği bir düzeni anlatmış !
Herkesin çaldığı bir düzende, çalmayanın anormal kabul edildiği bir ülkeyi anlatmış !
Çalınanın, çalanın yanına kar kaldığı bir hayatı anlatmış !
Canından bezen diğerlerinin göçüp gittiği bir vazgeciş’i anlatmış !
Hırsızlığın kurumsal kimliğinde, kimsenin kimseden hesap soramayışını anlatmış ! Herkesin bir şekilde bir şeyleri çaldığı bir sistem içinde yaşamanın zorluğunda duranları anlatmış .
Tabii ki bahsetmiş olduğum karakter tipi ve geçen tüm olayların, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur...
Bizde “rögar kapağı çalmak" gibi olayların dışında başkaca hırsızlık olmaz. Bu ise "kötü kokular " gelmesinin dışında bir olumsuzluğa yol açmaz !
O noktada kokuya baya bir duyarsız olmamız hasebiyle toplumca huzurlu bir hayat sürüp gideriz.
Saygılar,