Bu aralar "Peker'in Virüsü" diye bir virüs türedi. Kime bulaşsa sağlık sorunları sebebiyle anında istifa ediyor.
Burada virüsten ziyade virüse maruz kalan hastalıklı vücutlar hakkında konuşmak lazım.
Bağışıklığı ne kadar düşük bir kitle varmış ki kimse bu virüse karşı direnemiyor. Dokunduğu yok olup gidiyor.
Asıl sormamız gereken soru şu ki; bu bağışıklığı düşük kitlenin nereden ve nasıl türediği. Bunun cevabını biz verecek değiliz elbette. Onu okuyanların ve de varsa yetkililerin taktirine bırakıyorum.
Fakat dirençli bir vücudun şifrelerini sıralayabiliriz;
-Bulunduğu makamın gücünü kullanarak rant elde etmemek.
-Masum ve savunmasız insanların malına çökmemek.
-Gazeteci kılığında yolsuzluklara aracı olmamak.
-Siyasetçi görünümünde milletin ırzına geçmemek.
-Milletvekili sıfatı ile çıkar gruplarının vekili olmamak.
Velhasıl sağlıklı ve bağışıklığı güçlü bir vücut istiyorsak; boğazımızda haram lokma geçmeyecek, namussuzluk etmeyeceğiz ve masum insanların kılına dokunmayacağız.
Sedat Peker'in bulaştığı vücutlar yukarıda sıraladıklarımızın tersine yapıyor olmalı ki; tamamı hastalıktan gidiyor.
Ve dostlar daha acı olan bir şey var ki; hastalığı kabul etmemek hastalığın olmadığı anlamına gelmiyor. Hastalığı kabul etmemek sadece tedaviyi zorlaştırır. Bu virüs bir toplum sağlığı sorunu haline gelmeden hastalıklı vücutları toplumdan ayıklamalıyız. Toplum olarak biz bunları kusmalıyız. Toplumun doktoru yine toplumun kendisidir...