Ne yazık ki kaçınılmaz bir gerçek. Türkiye bir afetler ülkesidir. Gerek gök yüzünden, gerekse yerin altından ve hatta ve hatta denizden gelen bir sürü afet kaderimiz olmuş, olmaya da devam etmektedir. Son günlerde bu afetler cümlesinden olmak üzere bütün Ege ve Akdeniz kıyılarımızı kasıp kavuran orman yangınları, onulmaz acılara ve yerine konulması mümkün olmayan değerlerin yitip gitmesine yol açarak halen devam ediyor.
Ancak bu afetler topluluğundan çok daha vahimi, tedbir almak hususunda inanılmaz, aymazlığımız, vurdumduymazlığımız ve hatta şahsi veya siyasi-ideolojik kinlerimizi ön plana almamız ve de o kahredici “Bir şey olmaz” masalına” haşa iman derecesinde önem verişimizdir.
- Bir şehri ve hatta tüm bölgeyi yıkan şiddetli depremlerin kısa aralıklarla mutlaka olacağı bilinir ama başta devlet, hiç kimse çürük yapılar meselesine el atmayı düşünmez. Aksine hükümet devamlı imar affı çıkararak bu çürük binaları resmileştirmeye bakar. Dönüşüm ancak rantçıların işine geldiği yerlerde, onların takdir ettiği kadar yapılır.
-Özellikle Doğu Karadeniz’de dere veya sel yataklarının, gevşek topraklı bayırların şiddetli yağmurlarda ölüm saçacağı çok iyi bilinir fakat başta devlet buraları binalarla doldurmakta bir sakınca görmez. E, imam yellenirse cemaatin ne yapacağı ortadadır. Bir bakmışsınız ki geldiği zaman Amazon’a dönen dere yatakları konutlarla dolmuş, altına su nüfuz ettiğinde saatte 100 km. hızla kayan bayırlarda 5-8 katlı binalar yapılmıştır.
-Genelde Ege ve Akdeniz Bölgesi ormanlarının kitle halinde yanıp kül olmaya ne kadar yatkın olduğu çok iyi bilinir ama ülkenin tek bir yangın söndürme uçağı olmaz. Rusya’dan falan medet umulur. THK’nın hazır filosu sudan bahanelerle hangarlarda tutulur. Uçmalarına izin verilmez.
Gerek teröristler ve gerekse gözü dönmüş rantçıların ormanları benzinle tutuşturacağı tahmin edilir ancak Kanada veya ABD’de olduğu gibi “Orman Polisi” kurulmaz. İHA’lar biraz da ormanları gözetlemek için uçurulmaz.
Yani sayın okuyucu, rahatlıkla takdir edeceğiniz gibi “Esas afet” deprem, sel veya orman yangınları değil bizim meşhur aymazlığımız, iş ve değer bilmezliğimizdir.