Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, tayfaya yiyecek ve içecek verilir. Ancak tamirat bir türlü bitmez.Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır. Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kristof Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve Yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken ertesi gün Ay tutulmasını olacağını fark eder.
Bu çok nadir görünen bir Ay tutulmasıdır ve aklına parlak bir fikir gelir, hemen yerlilerin Şefine gider. Șef'e, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı’nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'in rengi tutulmadan dolayı kızıla döner Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne söyle yazmış; "inleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrıya onları affetmesini söylemesi için Amiral'e (Kristof Kolomb) yalvardılar."
Kolomb, kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir, süre hızla azalmaktadır ve konuşmaya başlar:
"Cehalet her zaman köleliği getirir."
Cumhuriyet'in 100. yılına yaklaşık bir ay var. Türkiye'nin genel durumuna bakarsak, ABD doları karşısında Türk parası değer kaybediyor. Enflasyon her geçen gün yaşam standartımızı düşürüyor. Zenginleşen kesimler hariç, yaşam öncelikle karnını doyurmak olarak görülüyor. Fakir fakirleşiyor zengin daha da zenginleşiyor.
Eğitim ezberden ilerliyor. Yap-boz dan vazgeçilmiyor.Sorgulayan, sorgulatan, üreten bir sistem tam anlamıyla kurulmuyor kurulamıyor. Ülkenin her tarafında üniversite olmasına karşın nitelik az. Köklü üniversiteler dışında derslere öğretim üyesi girmeyen üniversiteler var. İdeali olan gençler bir şeyler yapmanın derdinde fakat başka bir bölümü kazanamadığı için kazandığı bölümlere giren, o dönemin şartlarını kullanarak bir yere gelmek isteyen çok genç var. Okumanın değeri para kazanmaktan düşük görülüyor.
Eğitim, üniversiteye gitmek amacından saptığı için "okudun da ne oldu" tarzındaki söylemler ülkede yaygınlaşmakta... Siyaset hayatın her noktasına sirayet etmekte. Tüm siyasi partiler halktan uzak, kendi kurdukları dünyalarında hareket etmekte. Düşüncesini belirten herkese "hangi partiden acaba" gözüyle bakılmakta. Şeffaflık gittikçe azalmakta. Doğruyu bilen çok lakin hayatına uygulayan çok az. "Amannnn neyi değiştireceksin, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, devir böyle ona göre davranacaksın" söylemleri revaçta! Herkes kendi hayatında bile ufak çabalarla, doğruyu yaparak fark yaratabileceğinin farkında değil, kurtarıcı beklemekte. Nasıl olsa düzen böyle gidiyor diyerek düzenin içine hapsolmakta. İnsanlar birbiriyle konuşup hakkını savunma noktasında anlaşmakta fakat uygulamaya gelince ya tek kişi kalmakta ya da sırtını birbirine dönüp gitmekte. Televizyonlar ve telefonların da etkisiyle muhteşem bir bilgi kirliliği ortalıkta dolaşmakta. Kitap fiyatları pahalandığı için ve kitap okuma kültürümüz de sınırlı olduğu için herkes her şeyi bilmekte ! Tarih. siyasete alet edilmekte. Atalarımıza tümüyle saygı duymak, iyi noktalarını özümseyip, zora düştükleri noktalardan ders çıkarmak yerine tarih kutuplaştırılmakta. İnsanlar birbirinin üstüne basarak bir yerlere ulaşma derdinde.
Şimdi diyeceksiniz hiç mi iyi bir şey olmadı? Tabii ki oluyor. Savuma sanaii, alternatif enerji çalışmaları, yerli otomobil, helikopterler uçaklar, ulaşım ağları...yazmakla bitmez Fakat tüm başarılar insanların bireysel çaba ve inançlarında kalıyor.
Sistemsel bir ilerleme sınırlı. Ayrıca bu başarılar vatandaşın hayat sıtandlarına yansımıyor. Yanı kısaca vatandaşın cebine birşey girmiyor. Hala emekli 7500 tl ile bir ay geçinmeeye çalışıyor. Çözüm Sisteme dahil olup eğitimli donanımlı insanların cehaleti ortadan kaldıracak politikaları üretmesi ve uygulamasıdır. Siyaset yapmaktan kaçmak ve ilgilenmemek çözüm değildir, birilerinin müdahale edemeyeceğiniz bir biçimde sizin kaderinizi tayin etmesidir.
Bu durumun en net çözümü çok okumak, kendini ve dünyayı tanımanın önemini kaybetmemek, "şartlarım uygun değil ne yapabilirim" diye şikayet etmek yerine sisteme dahil olup eleştirdiğimiz kişileri sistemin dışına bırakmaktan geçiyor.