Ceyhun KALENDER
Köşe Yazarı
Ceyhun KALENDER
 

FELAKET GÜNÜ ÇEVRECİLİĞİ!

Bir felaket yaşandıktan sonra genelde herkes çevreci olur. Felaketlerin sebebi yok taş ocaklarıdır, yok HES lerdir, yok dere yataklarının daraltılmasıdır vs... Hani bunlar devlet yatırımı değil miydi? Bir sonuca varmak için ille de bir felaket mi yaşamak lazım? Bir olay yaşandıktan sonra ahkam kesmek kolaydır. Olay yaşanmadan önce olabilecekleri düşünmek, bu konuda uyarıda bulunmak ise bir öngörü, bilgi, birikim işidir. HES ve taş ocaklarıyla mücadelemiz sürecinde karşı karşıya kaldığımız haksızlıkları, yaşadığımız zorlukları, kurumların ve şirketlerin plansız, hukuksuz çalışmalarını, yandaşların şirketlere kendilerini nasıl siper ettiğini, bilir kişilerin nasıl satın alındığını daha önce defalarca anlatmıştık, anlatmaya da devam edeceğiz. Ancak şehrimizde yaşanan felaketlerin henüz yaraları sarılma şamasındayken felaketlerle ilgili birkaç kelam etmenin daha uygun olacağı düşüncesindeyiz. Doğu Karadeniz bölgemizde yılın aynı dönemlerinde yaşanan yağışlarda hep aynı manzaralarla karşılaşıyoruz: Dereler taşıyor, dere yataklarındaki evler sular altında kalıyor ve Karadeniz Sahil Yolu’nun bir bölümü yıkılıyor. Bu durum, yaşadıklarımızın daha çok plansız ve çarpık kentleşme ile vadilerdeki plansız çalışmaların sonucu olduğunu gösteriyor. Evet, doğu Karadeniz bölgesi gerek coğrafi yapısı nedeniyle gerekse aldığı yağış miktarı itibariyle sel ve heyelanlara açık bir bölgedir. Ancak bize ve ilgili kurumlara düşen görev bu riskleri azaltacak tedbirler almak, bu konudaki uyarılara kulak vermektir. Doğu Karadeniz Bölgesi’nin dar vadilerine onlarca iş makinesiyle girmek, onlarca taş ocağı açmak, birbirini ardına HES leri dizmek, bu HES leri yaparken de dere yataklarını daraltmak, derenin akış yönünü değiştirmek adeta felaketlere davetiye çıkarmaktır. Ayrıca inşaat çalışmaları, madencilik çalışmaları, yaratılan yapay titreşimler gibi mühendislik çalışmaları yanı sıra farklı olarak yerleşim birimlerinden kaynaklanan su sızıntıları gibi faktörler heyelanı tetikleyen insan kaynaklı etkenlerdir.   Bunun yanında vadilerde gelişigüzel yapılan yollar, orman alanlarının azaltılması, orman bikri örtüsü yerine çalılıkların ve çaylık alanların çoğalması sel ve heyelanların artışında önemli rol oynamaktadır.. Bir diğer problem bölgenin arazı yapısı, doğal bitki örtüsünün bozulması ve arazilerin yanlış kullanılmasıdır. Geniş alanlara yayılan fındık ve çay bahçelerinde yapılan binalar ve ulaşım yolları toprak yükünün daha da artmasına neden olmaktadır Bu doğal koşulları bir risk haline getirerek heyelanların tetiklenmesinde insan unsuru önemli role sahiptir. Konuyla ilgili bugüne kadar yapılan inceleme ve değerlendirmelerde, dört ortak noktanın öne çıktığını gözlemliyoruz: İlki dere yataklarındaki yapılaşma, ikincisi Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu setin derelerin Karadeniz’e ulaşmasına engel olması, üçüncüsü HES’ler nedeniyle derelerin akış rejiminin bozulması, dördüncüsü de vadilerde açılan taş ocaklarıdır. Bu dört temel sorun çözüme kavuşturulmadan, bölge halkının can ve mal güvenliğinin sağlanması mümkün değildir. İlgili kurumlar ise bu sorunları çözmek yerine, sorunları kalıcı hale getirerek bölgenin yüz yüze olduğu tehdidin daha da büyümesine neden olmaktadır. Dere yataklarına yapılmış yerleşimlere ruhsat verilmekte, derelerin üstleri kapatılarak-dere yatağı betonlaştırılarak suyun doğal yollarla denize ulaşması engellenmekte, bölgede yoğunlaşan HES ve Madencilik faaliyetleri nedeniyle doğal bitki örtüsü yok edilmekte, Karadeniz Sahil Yolu ve dolgu alanlarla bölge adeta sellere karşı savunmasız hale getirilmektedir. Doğu Karadeniz Bölgemiz daha büyük felaketler yaşamadan bu yanlışlardan geri dönülmesi gerekmektedir. Bilim adamlarının bölgeye ilişkin uyarıları dikkate alınmalıdır. Doğayla ve insanla barışık, planlı kentleşme, ulaşım ve enerji politikaları hayata geçirilmelidir. HES ve taş ocaklarına karşı mücadele eden çevrecilerin kaygıları dikkate alınmalıdır. Yaşanan felaketten zarar gören hemşerilerimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, yaşananların birkaç gün sonra unutulmamasını, yaralar sarıldıktan hemen sonra bütün Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki vadilerde bütüncül havza planlamasının yapılmasını, vadilerin ölüm fermanı olan Hes ve taş ocaklarının derhal iptal edilmesini istiyoruz ve yetkilileri sesimize kulak vermeye çağırıyoruz
Ekleme Tarihi: 18 Temmuz 2021 - Pazar

FELAKET GÜNÜ ÇEVRECİLİĞİ!

Bir felaket yaşandıktan sonra genelde herkes çevreci olur. Felaketlerin sebebi yok taş ocaklarıdır, yok HES lerdir, yok dere yataklarının daraltılmasıdır vs...

Hani bunlar devlet yatırımı değil miydi?

Bir sonuca varmak için ille de bir felaket mi yaşamak lazım? Bir olay yaşandıktan sonra ahkam kesmek kolaydır. Olay yaşanmadan önce olabilecekleri düşünmek, bu konuda uyarıda bulunmak ise bir öngörü, bilgi, birikim işidir.

HES ve taş ocaklarıyla mücadelemiz sürecinde karşı karşıya kaldığımız haksızlıkları, yaşadığımız zorlukları, kurumların ve şirketlerin plansız, hukuksuz çalışmalarını, yandaşların şirketlere kendilerini nasıl siper ettiğini, bilir kişilerin nasıl satın alındığını daha önce defalarca anlatmıştık, anlatmaya da devam edeceğiz.

Ancak şehrimizde yaşanan felaketlerin henüz yaraları sarılma şamasındayken felaketlerle ilgili birkaç kelam etmenin daha uygun olacağı düşüncesindeyiz.

Doğu Karadeniz bölgemizde yılın aynı dönemlerinde yaşanan yağışlarda hep aynı manzaralarla karşılaşıyoruz: Dereler taşıyor, dere yataklarındaki evler sular altında kalıyor ve Karadeniz Sahil Yolu’nun bir bölümü yıkılıyor. Bu durum, yaşadıklarımızın daha çok plansız ve çarpık kentleşme ile vadilerdeki plansız çalışmaların sonucu olduğunu gösteriyor.

Evet, doğu Karadeniz bölgesi gerek coğrafi yapısı nedeniyle gerekse aldığı yağış miktarı itibariyle sel ve heyelanlara açık bir bölgedir. Ancak bize ve ilgili kurumlara düşen görev bu riskleri azaltacak tedbirler almak, bu konudaki uyarılara kulak vermektir.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin dar vadilerine onlarca iş makinesiyle girmek, onlarca taş ocağı açmak, birbirini ardına HES leri dizmek, bu HES leri yaparken de dere yataklarını daraltmak, derenin akış yönünü değiştirmek adeta felaketlere davetiye çıkarmaktır.

Ayrıca inşaat çalışmaları, madencilik çalışmaları, yaratılan yapay titreşimler gibi mühendislik çalışmaları yanı sıra farklı olarak yerleşim birimlerinden kaynaklanan su sızıntıları gibi faktörler heyelanı tetikleyen insan kaynaklı etkenlerdir.

 

Bunun yanında vadilerde gelişigüzel yapılan yollar, orman alanlarının azaltılması, orman bikri örtüsü yerine çalılıkların ve çaylık alanların çoğalması sel ve heyelanların artışında önemli rol oynamaktadır..

Bir diğer problem bölgenin arazı yapısı, doğal bitki örtüsünün bozulması ve arazilerin yanlış kullanılmasıdır. Geniş alanlara yayılan fındık ve çay bahçelerinde yapılan binalar ve ulaşım yolları toprak yükünün daha da artmasına neden olmaktadır

Bu doğal koşulları bir risk haline getirerek heyelanların tetiklenmesinde insan unsuru önemli role sahiptir.

Konuyla ilgili bugüne kadar yapılan inceleme ve değerlendirmelerde, dört ortak noktanın öne çıktığını gözlemliyoruz: İlki dere yataklarındaki yapılaşma, ikincisi Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu setin derelerin Karadeniz’e ulaşmasına engel olması, üçüncüsü HES’ler nedeniyle derelerin akış rejiminin bozulması, dördüncüsü de vadilerde açılan taş ocaklarıdır. Bu dört temel sorun çözüme kavuşturulmadan, bölge halkının can ve mal güvenliğinin sağlanması mümkün değildir.

İlgili kurumlar ise bu sorunları çözmek yerine, sorunları kalıcı hale getirerek bölgenin yüz yüze olduğu tehdidin daha da büyümesine neden olmaktadır.

Dere yataklarına yapılmış yerleşimlere ruhsat verilmekte, derelerin üstleri kapatılarak-dere yatağı betonlaştırılarak suyun doğal yollarla denize ulaşması engellenmekte, bölgede yoğunlaşan HES ve Madencilik faaliyetleri nedeniyle doğal bitki örtüsü yok edilmekte, Karadeniz Sahil Yolu ve dolgu alanlarla bölge adeta sellere karşı savunmasız hale getirilmektedir.

Doğu Karadeniz Bölgemiz daha büyük felaketler yaşamadan bu yanlışlardan geri dönülmesi gerekmektedir. Bilim adamlarının bölgeye ilişkin uyarıları dikkate alınmalıdır. Doğayla ve insanla barışık, planlı kentleşme, ulaşım ve enerji politikaları hayata geçirilmelidir.

HES ve taş ocaklarına karşı mücadele eden çevrecilerin kaygıları dikkate alınmalıdır.

Yaşanan felaketten zarar gören hemşerilerimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, yaşananların birkaç gün sonra unutulmamasını, yaralar sarıldıktan hemen sonra bütün Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki vadilerde bütüncül havza planlamasının yapılmasını, vadilerin ölüm fermanı olan Hes ve taş ocaklarının derhal iptal edilmesini istiyoruz ve yetkilileri sesimize kulak vermeye çağırıyoruz

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve rizeninsesi.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi