(Uzun bir yazı ama tamamını okumanızda fayda var)
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanımlanırken, dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik(hiperaktivite) ve dürtüsellik kavramları kullanılmaktadır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun, çocuklukta ve ergenlikte en sık karşılaşılansorunlardan birisi olduğu görülmektedir.
DEHB, günümüzde ortaya çıkan bir sorun olmamasına karşın, ebeveynler ve öğretmenler “Ne oldu dason yıllarda çocuklarımız bu kadar dikkatsiz ve hiperaktif oldular?” sorusunu sormakta ve DEHB’nin sankiyeni ortaya çıkan bir sorun olduğunu vurgulamaktadırlar. Aslında Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarla geçmiş yıllarda da karşılaşılmaktaydı. Ancak bu çocuklar geçmişte farklı kavramlarla (örn. dik kafalı ya da söz dinlemeyen gibi) isimlendirilmekteydiler . Günümüzde, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile onun temel belirtileri olan aşırıhareketlilik ve dikkatsizlik konusundaki yayınların artması ile birlikte bu çocuklarla ilgili olarak uzmanlara( psikiyatri hekimlerine)daha sık başvurulmaktadır . Çoğu zaman öğretmenlerin ve ailelerinDikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların davranış problemleri karşısında kendilerini çaresiz hissetmeleri, bu konudaki endişeleri artırmaktadır. Bu nedenle, bu yazıda , Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna ilişkin temel bilgilere, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilerin sınıf içi davranış özelliklerine, güçlü oldukları yönlere ve gelişimsel risklerinin neler olduğuna ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu’nin sağaltımında uygulanabilecek okul temelli eğitim programlarından söz edilmiştir.
Sınıf Ortamında Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu Öğrencilerin Belirgin Özellikleri
Okul öncesi dönemde Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocukların davranışları ancak aşırı ölçüde zarar verici olduğunda fark edilebilmektedir . Okula ilk başladıklarında ise belli yönergelerle karşılaşmalarıve kendilerini disipline etmeleri beklendiği için, problemli davranışları daha çok göze çarpmaktadır.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilerin öğretmenleri ilk anlarda bu öğrencilering österdikleri davranışları anlamlandırmakta zorlanmakta ve öğrenci ile öğretmen arasındaki iletişim olumsuza dönüşebilmektedir. Bu nedenle öğretmenlerin bu öğrencilerin davranışözellikleri konusundayeterli bilgiye sahip olmaları önemlidir.
Sınıf ortamında, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu olan öğrenciler, dikkat toplama yeteneğindeki sınırlılık, dağınıklık, anlatılanları dinlemede güçlükler, düzensizlik, unutkanlık, motor huzursuzluk, yetersiz dürtü kontrolü, aşırı konuşma,sırasını bekleyememe, kurallara uymada güçlük gibi davranış problemleri gösterirler. Bu öğrenciler bir yada birkaç uyarana aynı anda dikkat etme konusunda başarısızdırlar, elleri ayakları kıpır kıpırdır, oturmaları beklenen durumlarda sürekli ayaktadırlar ve sınıfta amaçsızca koşuşturup dururlar, bir işisonuna kadar tamamlayamazlar, sürekli olarak diğer insanların sözünü keser, kendilerine bir soru sorulduğunda, soru tamamlanmadan yanıtını verirler .
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu olan öğrencilerin sınıf ortamındaki davranışları sınıf ortamı için zarar verici olarak tanımlanır ve öğretmenlerin zarar verici davranışlara daha çok odaklandıklarını saptarız.. Bu öğrencilerin sınıftaki diğer öğrencilerle karşılaştırıldıklarında hem aktif zarar verici (sıra arkadaşıyla sürekli konuşmak, sınıf içerisinde koşuşturmak, ortalıkta komiklik yaparak dolaşmak vb.) hem de pasif zarar verici (pencereden bakmak, başka şeylerle meşgul olmak vb.) davranışları daha sık gösterdiklerini saptamışlardır. Yine yedi on yaşlarında Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu olan ve olmayan öğrencilerin dersteki davranışlarının karşılaştırıldığında . Özellikle DEHB olan öğrencilerin, görsel dikkat ve bir çalışmayı sabırla tamamlama konusunda sorun yaşadıkları ve derse katılımlarının sınırlı olduğu ortaya koyulmuştur.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilerin göstermiş oldukları bu davranışproblemleri, uzun süreli dikkat toplama ya da bilişsel bir çaba gerektiren etkinliklerde ve bir uyaranın yenilik özelliğini kaybetmesi durumunda (örn.öğretmeni sürekli dinlemek, monoton bir şekilde tekrarlayan ödevler) daha belirgin bir biçimde yaşanır.
Çocukların bu davranışları genellikle, ebeveynlerin ve öğretmenlerin “Bu çocuk ne isterse onu yapıyor” gibi bir yorum yapmalarına neden olur . Oysa ’ Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu da temel sorun, kişinin belirli bir işle ilgilenirken o sırada, içinden gelen başka bir şey yapma isteğine engel olamamasıdır .
Bununla birlikte öğrencinin yeni, ilgi çekici bir ortamda bulunması, davranışlarınınödüllendirilmesi ya da yoğun dikkat gerektirmesine karşın sevdiği bir etkinlikle uğraşması durumunda davranış problemlerinin azaldığı gözlenmiştir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocukların davranış problemleri aileler ve öğretmenler tarafından zaman zaman farklı yorumlanabilmektedir. Öğretmenler öğrencinin sınıf içinde hareketli ve yaramaz olduğunu vurgularken, aileler evde bunun tam tersi olduğunu ve öğretmenlerin sınıftaki durumu abarttıklarını ifade edebilmektedirler . Genellikle ebeveynler çocuklarının diğer çocuklara göre daha canlı ve hareketli olduğunu, ancak asıl problemlerin okula başladıktan sonra ortaya çıktığını belirtmektedirler. Bu durumda ebeveynler tarafından öğretmenler, “Eğitimsel bir bakış açısına sahip olmamakla ve çocukların fikirlerini anlamak yerine onların sınıfta sadece sessizce oturmalarını beklemekle” suçlanırken, öğretmenler tarafından ebeveynler, “Çocuklarının yaptıklarına göz yummakla ve onları kötü eğitmekle”, suçlanabilmektedirler . Konu ile ilgili çalışmalarda, öğretmenler, genellikle Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu konusunda yeterli düzeyde bilgiye sahip olmadıklarını belirtmektedirler . Bu durum da aileleri ikna etmekte zorlanmalarına neden olabilmektedir.
Sözü edilen olumsuzlukların en aza indirilebilmesi için öğretmenlerin konusunda gerekli bilgi Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu birikimine sahip olmaları önem taşımaktadır.
Çocuklar Ne Zaman Aşırı Hareketli Olarak Değerlendirilmelidir?
Sağlıklı ve uyumlu bir yaşam sürdürebilmeleri açısından DEHB’li öğrencilerin erken teşhis edilmesi ve eğitime erken başlanması önemlidir. Bu çocukların, çoğu zaman eğitim öğretim ortamlarıyla tanıştıktan sonra fark edildiği görülmektedir. Sınıfta sürekli koşan, gürültü yapan ve çok konuşan öğrencilerin “hiperaktif” olarak değerlendirilmesi, okul ortamında sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ancak yaşının gereği hareketli olmakla aşırı hareketli olmak birbirine karıştırılmamalıdır . Bu nedenle, normal hareketlilik ile aşırı hareketlilik arasındaki farkların bilinmesi önem taşımaktadır.
Normal hareketlilikte davranış, uyumlu, sürekli ve amaca yöneliktir.
Aşırı hareketlilikte davranış keyfi ve amaçsızdır.
Normal hareketlilikte Ortam sınırlayıcı ve dikkati yoğunlaştırmak gerekiyorsa öğrencinin hareketliliği azalır.
Aşırı hareketlilikte Ortam sınırlayıcı ve dikkati yoğunlaştırmak gerekiyorsa, öğrencinin hareketliliği artar.
Normal öğrencilerde stresli durumlarda hareketlilik artar.
Aşırı hareketli öğrenciler heyecan verici ortamlarda sakinleşirken, normal durumlarda hareketlilik düzeyleri artar.
Normal hareketlilikte davranışın bir amaca yönelik olması, aşırı hareketlilikte ise davranışın amaçsız olmasının, aşırı hareketlilik ile normal hareketlilik arasındaki en önemli farkı oluşturduğu görülmektedir. Aşırı hareketli öğrenciler özellikle dikkat toplamaları gereken durumlarda hareketlerini kontrol etmekte daha da zorlanmaktadır. Yine normal hareketlilik ile aşırı hareketlilik arasındaki farklılığın niteliksel değişiklikleri yansıttığı, aşırı hareketlilik ile yıkıcı davranışların bir arada bulunmasının hiperaktif çocukla normal çocuğu birbirinden ayırt eden en önemli unsur olduğu görülmektedir.
Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu’nun Görülme Sıklığı
Okul çağı çocuklarında Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu görülme sıklığı, 3-7 oranındadır. Buna göre, her sınıfta 1-2 Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrenci olma olasılığının yüksek olduğunu ifade edilebilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun gelişim dönemlerine göre görülme sıklığını, okul öncesi dönemde (4-6 yaş) 3, okul çağındaki öğrencilerde (6-13 yaş) 3-7 ve ergenlikte (14-20 yaş) 6 olarak belirtmektedirler.
Cinsiyet farklılıklarına bakıldığında, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun görülme sıklığı ile ilgili olarak erkekler ve kızlar arasında eşitsiz bir dağılım görülmektedir. Erkek çocuklarda kız çocuklarına göre görülme sıklığının 1/4-9 oranında olduğunu belirtmektedirler. Ülkemizde 9 yaş ve üzeri 93 çocuk ve ergen üzerinde yapılan bir çalışmada , erkek/kız oranı 1/3.65 olarak saptanmıştır. Dikkat eksikliği tanısı almış olan 219 ilköğretim öğrencisi ile yapılan bir başka çalışmada ise, erkek kız oranını 1/3.5 olarak belirlenmiştir .
İstatistiksel veriler incelendiğinde, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun erkeklerde daha sık görüldüğü ortaya çıkmaktadır.
Neden Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu erkek çocuklarda daha sık görülmektedir? Erkek çocukların biyolojik ve genetik donanımları nedeniyle dışa yönelim bozukluklarına daha eğilimli olduklarını, kız çocuklarındaki problemlerin ise, daha çok kaygı bozukluğu gibi içe yönelim problemleri olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca erkek çocuklardaki dışa yönelim problemlerinin çevre tarafından daha kolay tolere ediliyor olması da davranış problemlerini daha kalıcı hâle getirebilmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile Yapılan son çalışmalara göre, erkek ve kız öğrencilerde ile aynı ölçüde karşılaşıldığını belirtmekte, cinsiyete ilişkin farklılıkların daha çok bozukluğun görünümlerinde ortaya çıktığını ifade etmektedirler. Kız çocuklarda daha çok dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tip görülmektedir. Bu nedenle kızlarda davranış problemleri daha az göze çarpmaktadır.
Dikkat Eksikliği -/Hiperaktivite Bozukluğuna Eşlik Eden Diğer Problemler
Okul ve sınıf ortamında Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilerin davranışlarının yorumlanması konusundaki sorunların en önemli nedenlerinden birisi, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun , büyük ölçüde diğer davranış problemleri ile birlikte görülüyorolmasıdır.
Yapılan çalışmalara göre, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların 50’sinde davranım bozukluğu, özellikle saldırganlık ve karşı gelme davranışı görülmektedir. Bu davranışlarla, normal çocuklara oranla Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocuklarda 10 kat daha fazla karşılaşılabilmektedir. Sosyal geri çekilme, korku ve depresyon 30-35 oranında görülür. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan çocuklarda, 35 oranında özel öğrenme güçlüğü olduğunu belirtmekte ve okuma güçlüğünün 8-39, yazma ve matematik güçlüğünün 12-27 oranında olduğunu bildirmektedirler.
Gelecekteki Gelişimsel Riskler
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun çocuğun gelişimine, eğitim yaşantısına, okuldaki öğrenme yeteneğine ve sosyal yaşantısına büyük ölçüde zarar veren bir bozukluk olması nedeniyle , Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocukları gelecekte bekleyen riskler konusunda eğitimcileri ve anne babaları bilgilendirmek önem taşımaktadır.
Böylece Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun erkenden tanınıp gerekli müdahalelerin yapılması söz konusu olabilecektir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilerin yüksek risk grubunu oluşturan öğrenciler arasında yer aldığı, sınıf tekrarı ya da okulu bırakma ve değiştirme tehdidi altında oldukları ifade dilmiştir.
O Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu gençlerin 30‘ unun en az bir kere sınıf tekrarı yaptıklarını belirtmektedir.
.Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrenciler yüksek öğrenime devam etme konusunda da oldukça başarısızdırlar. Özellikle saldırganlığın da eşlik ettiği durumlarda ergenlikte suçlu davranışlar sıklıkla görülebilmektedir. Benzer şekilde çocukluktaki DEHB ile daha sonraki madde bağımlılığı ve anti sosyal davranışın görülme olasılığı ilişkilendirilmektedir .
Özellikle suça yönelik davranışlar, alkol ve uyuşturucu problemlerinin oluşması (bir araştırmaya göre 6-39 oranında) ciddi şekilde artan bir risk faktörü olarak görülmektedir .Yine ergenlikte, yalan söyleme, hırsızlık, tahripkarlık, fiziksel saldırganlık, yangın çıkarma gibi bir takım davranış problemleri ile karşılaşılabilmektedir
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun oldukça durağan bir bozukluk olduğu ve bu bozukluğu yaşayanların 30’ unun genç yetişkinlikte de Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirtilerini gösterdikleri vurgulanmaktadır . Bununla birlikte bazı araştırmalar, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu olan çocukların bir bölümünün mutlaka problemli bir geleceğe sahip olmayabileceklerini ortaya koymuşlardır. Eğer çocuk, sadece dikkat eksikliği belirtileri gösteriyorsa (yani beraberinde aşırı hareketlilik ve dürtüsellik görülmüyorsa ya da oldukça düşük bir düzeyde görülüyorsa), yüksek bir zekâ kapasitesine sahipse, sosyal ilişkilerde yetkinlik gösterebiliyorsa, sürekli bir aile desteğine sahipse ve zamanında profesyonel bir destek aldıysa, bu çocukların gelecekte iyi bir gelişim gösterebilecekleri ileri sürülmektedir.. Öte yandan birtakım sosyal güçlüklerin (saldırganlık, karşı gelme bozukluğu, sosyal izolasyon) olup olmadığı da geleceğe ilişkin bir tahmin yürütmede yardımcı olabilmektedir . Eşlik eden problemlerin neler olduğu ve etkinliği çocuğun gelişimi için oldukça önemlidir .
Burada öğretmenlerin özellikle Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile karıştırılabilecek bazı durumlar olduğunu bilmeleri de önemlidir. Üstün ya da düşük yetenekli olma, uygunsuz sosyal bir çevrede yaşama, epilepsi, beyin tümörü, işitme ya da görme bozuklukları, bazı ilaçların yan etkileri, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, beyin zedelenmesi, otizm vb. gibi durumlar sıklıkla DEHB ile karıştırılabilmektedir .
Dikkat Eksikliği-/Hiperaktivite Bozukluğu Yaşayan Öğrencilerin Güçlü Yönleri
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan öğrenciler okulda ve evde birçok sorunla karşılaşırlar. Bu öğrencilerin, öğretmenleri, akranları, sınıf arkadaşları, ebeveynleri, kardeşleri ve kendileri ile pek çok problemlerinin olduğu yadsınamaz. Davranış problemleri nedeniyle hemen sınıfın karıştırıcıları ya da oyun-bozanları olarak ilan edilirler ve böylece öğretmenler ve sınıf arkadaşları tarafından karşı taraf olarak algılanırlar. Bunun yanı sıra diğer insanların sözsüz işaretleri ve beden dilini anlayamamaları ve uygun tepkileri verememeleri de sınıftaki iletişim sorunlarını artırmaktadır . Buna karşın, çoğu zaman göz ardı edilse de birçok yönden güçlü oldukları da bilinmektedir . Öğretmenler ve anne babalar Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocukların güçlü yönleri hakkında bilgi sahibi olduklarında, bu çocuklara ilişkin Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu bakış açıları değişebilmektedir. öğrencilerin, meraklı ve heyecanlı ve enerji dolu olmaları, diğer insanlarla kolay iletişim kurabilmeleri, adalet ve adaletsizlik konularında oldukça duyarlı olmaları, sempatik olmaları, risk almayı sevmeleri, şakacı ve empatik olmaları gibi birçok olumlu özellikleri tespit edilmiştir . Fakat bu olumlu özelliklerinin çevre tarafından göz ardı edilmesi bu çocukların uyum sorunlarının daha da artmasına neden olabilmektedir. Bu sorunlarla baş etmede ise özellikle öğretmen davranışları önem kazanmaktadır . Eğer öğretmenler, bu öğrencilerin meraklarını, enerjilerini ve yaratıcılıklarını, öğrenme sürecindeyapıcı bir biçimde kullanabilirlerse, sınıf ortamındaki zarar verici davranışları ile daha kolay baş edebilirler
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda Okul Temelli Eğitim Programları
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtilerinin azaltılması ve davranışproblemlerinin geriletilmesinde okul temelli eğitim programları çerçevesinde özellikle bilişsel davranışçı yaklaşımın olumlu etkisinin olduğu yapılan deneysel çalışmalarla ortaya koyulmuştur . Bu uygulamalar çerçevesinde, çocuğun ve öğretmeninin, DEHB hakkında doğru bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi önemle vurgulanmaktadır .
Okul temelli müdahale yöntemlerinin, öğretmen eğitimi ve çocuklara yönelik dikkat eğitimiüzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu bozukluğun kuramsal temelleri, uygun terapi yöntemleri ve eğitimsel müdahaleler konusunda öğretmenlerin bilgi düzeylerinin yetersiz olduğu görülmektedir). Öğretmenler i Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencileri sınıf ortamında etkili bir biçimde yönlendirme ve derse katma becerileri ile ilgili desteğe gereksinim duymaktadırlar . Öğretmenlerin bu gereksinimlerini karşılamak üzere, uygulanacak bir öğretmen eğitimininoldukça önemli olduğu söylenebilir .
Öğretmen eğitimi çerçevesinde, Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun temel belirtileri, bu öğrencilerin okuldaki davranış özellikleri, okulda alınabilecek önlemler, pekiştireçlerin etkili bir biçimde kullanılması, simgesel ödül sistemi, problemli davranışlarla baş edebilme, davranış düzenleme teknikleri ve ebeveynlerle işbirliği gibi konulara yer verilebilir .
Okulda Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocuklara yönelik uygulanabilecek dikkat eğitimi programlarında, çocukların somut davranış problemleri, edimsel yöntemlerle geriletilmeye çalışılır. Ayrıca bilişsel müdahaleler, kendi kendine yönerge verme ve kendini yönetme stratejileri de uygulanan yöntemler arasında yer almaktadır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan öğrencilerin kendi kendine soru sorma, kendi kendini kontrol etme, yönlendirme, plan yapma gibi konularda sorun yaşadıklarını belirtmektedirler. Uygulanacak eğitim programları çerçevesinde Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocukların bu yeterlilikleri geliştirmeleri üzerinde çalışılması (örn. kendi kendine yönerge verme yöntemi, kendi kendini kontrol etme, problem çözme eğitimi gibi) oldukça önemlidir de Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocuklara yönelik kişilerarası sorun çözme eğitiminin akademik, bilişsel ve davranışsal problemler üzerinde olumlu etkileri olduğunu belirtmektedirler, dikkat eğitimi konusunda çocuklarla yürütülecek çalışmalarda, öncelikle görsel ve işitsel dikkatle ilgili temel beceriler üzerinde durulduğunu belirtmekte, daha sonra çocuklara kendi kendine yönerge verme ve bu çerçevede içsel konuşmanın öğretilmesinin önemi üzerinde durmaktadırlar. Bu eğitim çalışmaları sırasında özellikle simgesel ödül sisteminin kullanılması önerilmektedirler.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu Yaşayan Öğrenci ve Öğretmen
Sınıf ortamında, uyarıcıların düzenlenmesi, özellikle temel eğitimde dikkat toplama problemi olan öğrenciler için özel bir önem taşımaktadır. Çünkü bu çocukların, algılarını, amaçlanmışçalışmalara yönlendirmeleri (sürekli dikkat) ve çevredeki uyarıcıları göz ardı edebilmeleri (seçici dikkat) oldukça zordur. Öğrencilerin, problem davranışı hangi durumlarda sergilediklerinin belirlenmesi ve derse etkili bir şekilde katılımlarının sağlanması konusunda öğretmenlerin bilgilendirilmesi oldukça önemlidir .
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan öğrencilerin problem davranışları en sık gösterdikleri alanların; teneffüsten sonra yeni bir derse geçiş, geziler, serbest çalışma saatleri ve kendi seçtiği etkinlikleri yapma ile ilgili alanlar olduğu görülmektedir. Tüm bu alanlar, öğretmenin yapılandırmasının daha az olduğu alanlardır. Oysa dikkat eksikliği ve aşırı hareketliliği olan öğrenciler, karmaşık ve atak çalışma tarzları nedeniyle sürekli olarak dışarıdan bir yapılandırmaya gereksinim duyarlar . Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrenciler kendi kendine öğrenme, düz anlatımla dersin işlenmesi ve diğer çocuklarla çatışmaların var olduğu durumlar, problem davranışla en sık karşılaşılan alanlardır. En az problem ise, eğlenceli ortamlarda ve öğretmenin öğrenci ile birebir iletişim kurduğu ortamlarda yaşanmaktadır. Sınıfında Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan öğrencisi olan bir öğretmenin, ders sürecini bu öğrenciler için açık bir şekilde planlaması ve sınıfta kendisine bir yol haritası belirlemesi gerekmektedir. Öğretmenler, özellikle öğrenmeyle ilgili beklentilerini her dersin başında belirlemeli ve bu konuda Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilere bilgi vermelidirler.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu öğrencilerin kendilerine olan güvenlerinin öğretmenleri tarafından güçlendirilmesi, küçük ilerlemelerinin dikkate alınması ve pekiştirilmesi önemli olan bir diğer konudur . Bu öğrenciler sadece sonuca göre değil, herhangi bir konuda çaba göstermeye başladığı an ödüllendirilmelidirler. Özellikle sözel övgü kullanılırken, öğrenciler üzerinde baskı yaratabileceği düşünülerek genelleştirilmiş ifadelerden (“Seninle gurur duyuyorum”, “Sen bir dahisin” ya da “Yakında sınıfın en akıllı çocuğu olacaksın” gibi) kaçınılmalıdır. Bu noktada “Dikkatini iyi birşekilde topladığını düşünüyorum.”,“Matematik ödevini yapmak için gerçekten çok çaba gösteriyorsun.” gibi ifadelerin daha uygun olduğu söylenebilir
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğulu çocuklarda oldukça etkili olabilen diğer bir yöntem, simgesel ödül sistemidir. Burada toplanan puanlar uygun ödüllerle (örn. daha az ev ödevi vermek, çıkartma hediye etmek gibi) değiş tokuş edilir. Bu yöntemin uygulanmasında en önemli noktalardan birisi de çocuğun davranışla ödül arasındaki bağlantıyı kurabilmesi ve öğretmenin tutarlı olmasıdır
Ancak bu durum çocukların her zaman ödüllendirilmesi gerektiği şeklinde algılanmamalıdır. Gerektiğinde öğrenci olumsuz sonuçları da yaşamalıdır. Olumsuz sonuçlar olarak tepkinin bedeli (response cost) yöntemi kullanılabilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan öğrencilerin problemli davranışları ile baş etmede öğretmenlerin bu öğrencilere ilişkin bakış açıları da oldukça önemlidir. Sınıfta problemli davranışlar gösteren, sürekli hareket eden, sınıf arkadaşlarının dikkatini dağıtan bir öğrencinin bu davranışlarını öğretmeni nasıl yorumlamalıdır?
Öğretmen, bu durumda, dersinin ilgi çekici olmadığını düşünüp öfkelenebilir, öğrencinin bu durumda hiçbir şeyi öğrenemeyeceğine inanarak bir şeyler öğretmekten vazgeçebilir ya da öğrencinin dikkat toplama ile ilgili problemleri olduğunu ve bu nedenle dinleyemediğini düşünebilir. Bir öğretmen öğrencisinin problemli davranışlar göstermesini beklerse daha küçük şeylere dikkat eder ve yorum otomatik olarak gelir: “Beni kızdırmak istiyor.” Eğer bu gibi düşünceler kontrol edilmezse ardından duygular gelir. Özellikle probleme dikkat edildiğinde, ağırlıklı olarak probleme tepki verilir ve böylece farkında olmadan olumsuz davranışlar pekiştirilmiş olur.
Ebeveynle işbirliği, öğretmenin mutlaka dikkate alması gereken bir diğer konudur. Öğretmenin ebeveynle düzenli olarak bir araya gelmesi ve öğrencilerin hem güçlü yanları hem de var olan problemleriyle ilgili olarak görüşülmesi oldukça yararlı olacaktır. Çünkü ebeveynlerde evde büyük olasılıkla aynı problemleri yaşamaktadırlar. Ancak bu iletişimin amacı ebeveynlere çocuklarını şikâyet etmek olmamalıdır. Bu durumda ebeveyn çocuğunu savunma eğiliminde olacaktır. Bunun yerine öğretmenler gözlemlerini ve deneyimlerini ebeveynlerle paylaşmalı ve istenmeyen davranışların önlenmesinde ortak bir strateji belirlemelidirler.