Fatih Erkoç 1992 yılında yazmıştı.
“ Oynatmaya az kaldı, doktorum nerede?”
Bende diyorum ki” Toplumun oynatmasına az kaldı Devletim nerede?
*
Azer Benli’yi bütün Trabzonlular çok iyi tanır ve sever...
Anavatan Partisi’nin ülke yönetiminde görev aldığı dönem Trabzon il başkanlığı görevini üstlenmişti.
Benli, o dönem tek derdi Trabzon’a hizmet etmek oldu.
Dönemin Başbakanı, rahmetli Mesut Yılmaz, Benli’nin ricalarını özel takip ederdi. Rahmetli Özal da aynı şekilde…
Kısacası Trabzon için yumruğunu masaya vuran bir il başkanıydı.
İsteseydi milletvekili veya bakan olurdu. Ya da köşeyi dönerdi.
O hep Trabzon için uğraştı nedenle insanlarda derin iz bıraktı.
O nedenle kendisine ‘Efsane başkan’ dendi. Telefonla dertleştik.. Ortak dostlarımızı yad ettik.
50 yıl öncesini anlattı. ABD’ de yaşayan bir Trabzonlu dostunu anlattı.
O dönem telefonlar yoktu tabi (Cep).Arkadaşı ile mektuplaşırlardı.
Günün birinde arkadaşı Azer Bey’e “ Moralım çok bozuk, Türkiye’ye döneceğim” dedi.
Azer Bey’de” Her şeyin var, kardeşlerin profesör, sağlığın yerinde, daha ne istiyorsun” diye cevap verir.
Arkadaşı ”ABD’ nin bir tane Allah’ı var, oda yeşil dolardır, memleketimdeki insanlığı, güzel özelliklerini özledim. ” cevabını alır.
50 yıl sonra Türkiye’nin durumu de aynı mı oldu dersiniz?
*
Ankara’da her zaman alış-veriş yaptığım markete uğradım..
Bir hafta önce 99 kuruş olan karpuzun kilosunu 4 TL, diğer sebze ve meyvelere ve yangın ekipman malzemelerine yüze 200 zamlı gördüm.
Sebebini sordum ”Ormanlar yanıyor” cevabını aldık.
“İmansız ve kitapsızlar, Karpuz ormanlar da mi yetişiyor? Dedik
Pandemiyi.. Yangını.. Depremi. Ve sel felaketlerini fırsata çevirdik.
Fırsatçı bir toplum olduk? İnsanlıktan çıktık. Dinimiz, imanımız para oldu
Piyasa başı boş.Denetim,devletin mekanizmaları yok..
Herkes tuttuğunu öpüyor.
Yazının devamı var…
Oynatmaya az kaldı Devletim nerede?
Sevgili okurlarım, bir önceki yazımın devamını aktarmaya devam ediyoruz.
Türk toplumu olarak, her şeyin üstesinden gelebiliriz. Yoktan var ederiz. Kurtuluş Savaşı sonrası gibi Ancak;
Ahlaksızlığın, soysuzluğun, cahilliğin, fırsatçılığın üstesinden gelemeyiz. Bu hastalığı iyileştiremeyiz.
Felaket üstüne felaket yaşıyoruz.
Seller. Heyelanlar. Yangınlar. Depremler. Allah’ın gazabı mı, doğanın intikamı mı?
Orman bakanlığı gibi büyük bir teşkilatı tarımın içine gömdük. Önemli köklü kurumları ortadan kaldırdık..
Devletin önemli bürokratlarını kenara attık..
Bunun yanında vizyonsuzluk,liyakatsızlık beceriksizlik had safhada..
Özeleştiri yapan, yanlışlardan ders çıkaran, istifa eden yok.
Eleştiri yapana linç, doğruları söyleyene terörist muamelesi yapılıyor.
Felaketler karşısında herkes “Devlet nerede? Diyor.
Krizi yönetmeyi beceremiyorlar. THK’ nın uçakları bir inat uğruna angarlarda..
Karadenizdeki sel felaketleri başta olmak üzere bütün felaketlere bakın,. Önceki ve sonrasını yan yana koyun. Aynı tabloyu görürsünüz. Demeç var, çözüm yok…
Plan yok, program yok. Ülke olarak dibin dibindeyiz..
Bu devletin vergilerinin yüzde 70’ni elinde tutan büyük müteahhitler nerede?
Neden imkanlarını, her şeylerini borçlu oldukları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sefer etmiyorlar..?
Büyükşehir Belediyeler birer tane, il belediye ortak yangın veya deprem helikopterleri satın almaya izin verilmez?
Her ilin valiliğinde niye helikopteri olmaz ki..